‘’Devlet’’ adlı yapıtında, Platon, ‘’toplum bir tek insandan daha büyük bir şeydir’’ diyerek insan ile toplum arasında bir paralellik kurar.
Devletin ortaya çıkışını temellendirmeye çalışan teoriler genel itibari ile ‘’aile teorisi, biyolojik teori, toplumsal sözleşme teorisi, kuvvet teorisi ve ekonomik teori’’ olarak beş sınıfa ayrılır.
Devlet, kurallar ve yasalar koyma erkine sahip kurumlar aracılığıyla otorite kullanan siyasal bir örgüttür.
Devlet, toplum üzerinde zor kullanma gücünü elinde tutan, merkezileşmiş bir siyasal örgütlenmedir.
Platon’a göre devlet, yalnızca yöneticilerin değil askerlerin ve halkın tamamının yani bütünün mutlu olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu felsefi tanımların dışında, Leo Huberman ve Paul Sweezy’in Sosyalizmin Alfabesi kitabında Devlet tanımlarında ‘’zengin azınlığın çalışan çoğunluk üzerindeki toplumsal ve ekonomik egemenlik sistemini koruyup sürdürecek güçte bir araç olması gerekir, böyle bir araç vardır bu, Devlettir.’’
‘’Bir sınıfın diğer bir sınıf tarafından boyunduruk altında tutulması sistemini ayakta tutmak, devletin görevidir’’ der.
Devletin egemen sınıfın bir silahı olduğu, Ulusların Zenginliği’nde Adam Smith ‘’Mülkiyetin güvenliği için kurulu olduğu sürece, devlet, gerçekte zenginin yoksula, ya da bir şeyleri olanların hiçbir şeyi olmayanlara karşı savunulması için vardır’’ der.
Devlet, hükümeti denetimi altında tutan sınıfın kararlarını uygulamak için vardır.
Devlet’in bu özet tanımlarından sonra bugüne gelecek olursak partili cumhurbaşkanı Erdoğan kent meydanlarında ne diyor ‘’merkezi yönetimle yerel yönetim uyumlu olursa hizmet gelir. Hükümet biz değil miyiz, bakanlar bizim değil mi’’ yani devletin sahibi biziz biz ne istersek o olur. Aynı Erdoğan anlayışı yıllar önce ‘’iktidar oluyoruz ama muktedir olamıyoruz, iktidar olsak da ülkeyi bize yönettirmiyorlar’’ anlayışından 22 yıl sonra muktedirliğin zirvanasına ulaşınca ‘’bize oy verirseniz hizmet var, oy vermezseniz hizmet yok’’ noktasına geldi. Artık devletin organları partinin organları haline geldi, benim memurum, benim valim, benim kaymakamım, benim…
Ne diyorlardı ‘’Askeri ve bürokratik vesayeti yıkmak için FETÖ ve ABD ile işbirliği’’ yaparak ‘vesayet sistemini’ yıktık. Yani artık kendi vesayetimizi oluşturduk.
Lafı çok uzatmaya gerek yok Devlet parti devleti, kurumlar partinin organı haline geldiği bütün devlet organlarının yerel seçim çalışmalarında iktidar partisi adaylarıyla sahada seçim çalışmaları yapar halde görülüyor; Cumhurbaşkanı ve bakanların tümü sahada iktidar partisi belediye başkanları için oy istiyor!
Gelelim bütün yurttaşların vergileriyle, kesintileriyle varlığını sürdüren TRT (Türkiye Radyo Televizyon) kurumuna. AKP iktidarına kadar bütün partilere eşit mesafede olan, iktidar ve muhalefet bütün partilere ve partilerin adaylarına eşit yaklaşan TRT’nin son uygulamalarına. TRT artık 85 milyonun değil sadece iktidar partisinin bir kurumu gibi davranıyor. İktidar sözcüleri dışında, muhalefetten veya muhalif görüşte olan hiç kimsenin görüşüne yer vermiyor. İktidarın yayın organı gibi sadece onun propagandasını yapıyor, iktidar lehine yayın yapıyor yetmiyor muhalefeti eleştirecekleri ekranlara, yayınlarına çıkarıyor. Ekrem İmamoğlu’nun reklam filmlerini bedeli karşılığında bile yayınlamıyor.
RTÜK üyeleri Tuncay Keser, İlhan Taşcı’nın paylaştığı verilere göre TRT HABER 40 Günlük Canlı Yayın Karnesi (01 Ocak 2024-10 Şubat 2024 tarihlerinde R. T. Erdoğan ve AK PARTİ 1945 dakika, Özgür Özel ve CHP 25 dakika.
6.02.2024 24 saatlik yayın, R. T. Erdoğan ve AK Parti 6 saat 42 dakika. Devlet Bahçeli ve MHP 38 dakika. Meral Akşener ve İYİ Parti 1 dakika 53 saniye. Özgür Özel ve CHP 0 (SIFIR).
TRT HABER 12-13 Şubat tarihlerinde, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, Anakara adayı Mansur Yavaş, İzmir aday Cemil Tugay’la ilgili ‘0’ saat yayın yaparken. İstanbul Murat Kurum 12 Şubat 13’19 dk, 13 Şubat 15’53 dk. Ankara Turgut Altınok 12 Şubat 12’12 dk, 13 Şubat 5’38 dk. İzmir Hamza Dağ 12 Şubat 5’30 dk, 13 Şubat 21 dk. yayın yapmış.
Devletin kurumundan nasıl adaletli bir dağılım değil mi?
Konu ile ilgili CHP Grup Başkan vekili Gökhan Günaydın X hesabından TRT’de istenen randevuyu vermedi paylaşımından sonra verilen randevuda, TRT Genel Müdürü ile yapılan görüşme sonrası yayın politikası değişir hakkaniyetli eşit bir yayın olur mu, olmaz!
Ayrıca İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘’5 yıldır benim TRT’de çıkmış bir tek haberim yok. Bir tek İstanbul Büyükşehir Belediyesi haberi yok. Bu devletin kanalı.’’ İmamoğlu ‘’Maraton yapıyoruz, TRT Sporda İBB’nin, benim adım geçmiyor, bu gökten mi geliyor.’’
Devlet, halkın tümünün olmaktan uzaklaşıp, şahsım devletine dönüşmeye başladığı andan itibaren bu eşitsizliklerin yaşanması kaçınılmazdır… ve bunun normalleşmesi gelecek adına kaygı vericidir.