CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bütün konuşmalarında ‘’CHP olarak 47 yıl muhalefette sabırla bekledik, AKP ‘eyle 23 yıllık iktidarında muhalefet olarak mücadele ettik, yerel seçimlerde birinci parti olduk, AKP 47 ay sabredemedi’’ diyerek AKP’nin demokrasi hazımsızlığını dile getiriyor.
AKP’nin seçim kaybetmeye tahammülü olmadığı, iktidar gücüyle gerekirse demokrasi dışı yollara başvuracağı 2015 seçimlerinde ‘’CHP’ye hükümet kurma görevi vermemesi, seçimleri yenilemesi’’ ve esas olarak 2019 yerel seçim kaybından sonra İstanbul seçimlerini iptal ederek, Ekrem İmamoğlu’na ‘’ahmak’’ davası üzerinden siyasi yasak getirmek istemesinden anlaşılmalıdır. Bu arada İmamoğlu acele etti, cumhurbaşkanı adayı olmasaydı bunların hiçbiri başına gelmezdi diyenler; uyduruk gerekçelerle seçimlerin iptal edildiğinde İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı falan değildi ama operasyon işaretleri o gün verilmiş, İmamoğlu’na karşı propaganda başlamıştı.
AKP, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra değişen CHP yönetimi karşısında normal şartlarda seçim kazanamayacağını gördü. Ne yaparsa yapsın ekonomiyi düzeltemiyor, yaşamın her alanında sorunlar giderek ağırlaşıyor, kitleler 23 yıllık AKP iktidarından umudunu kesiyor, CHP’li belediyelerin halka dokunan sosyal politikaları karşısında yüzünü CHP’ye dönüyor, CHP’yi umut olarak görmeye başlıyor. Moral üstünlüğü, psikolojik üstünlük, çoğunluk enerjisi CHP’yi halkın gözünde umut haline getiriyor. İktidar kontrol ettiği konvansiyonel medya ve dev sosyal medya trolleriyle ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir türlü CHP’nin birinci olmasının önüne geçemiyor. Ya seçimi ortadan kaldıracak, ya adayı etkisizleştirecek ya da kitleleri manipüle edecek…
Halk nezdinde tekrar umut haline gelmek yerine umut haline gelen CHP’ye araçsallaştırdığı yargı eliyle operasyonlar başlatıyor. AKP karşısında 3 kez seçim kazanmış Ekrem İmamoğlu’na Özgür Özel’in deyimiyle yargı darbesi yapıyor. O günden bugüne CHP’li belediyelere dönük operasyonlar 30 yıl sonra Beyoğlu Belediyesini kazanan İnan Güney’le aralıksız olarak devam ediyor. Sürpriz olmayan bir kararla İnan Güney’de tutuklanıp Silivri’ye gönderiliyor.
CHP’li belediyelere yönelik en önemli suçlama ‘’Aziz İhsan Aktaş suç örgütü lideriyle iş yapmak!’’ İnan Güney ve bazı belediye başkanları suç örgütü lideri olarak tanımlanan kişiyle iş bile yapmamış. Ne olmuş, adı geçen şahıs seçimlerde CHP’li belediyelere araç desteği sağlamış. İster istemez akla şu soru geliyor; uzun süredir devletin birçok kurumu ve AKP’li belediyelerle iş yapan Aziz İhsan Aktaş’la planlı olarak CHP’li belediyelere tuzak mı kuruldu?
Mesele CHP’li belediyelerin suçlu veya suçsuzluğunun çok ötesindedir. CHP’li belediyelerin yaptıkları, AKP’li belediyelerin yaptıklarında daha fazla değildir. AKP’li belediyelerin yaptıkları suçlanan CHP’li belediyelerin yaptıklarının çok daha fazlasıdır.
Eğer suç örgütü lideri olarak adı geçen şahısla iş yapmak suç teşkil ediyorsa AKP’li belediyelerin yaptıkları neden suç teşkil etmiyor. Soru gayet basit ama bu sorunun hiçbir anlamı yok çünkü mesele yolsuzlukların üzerine gitmek değil.
CHP NASIL HALA DİRENİYOR…
Bu operasyonlarla yapılmak istenen toplum mühendisliği tutmadı. Beklendiği gibi CHP 19 Mart darbesi sonrasında kendi içinde dağılmanın tam aksine daha fazla kenetlendi. İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ile CHP liderliği birbiriyle daha da kenetlendi. Uzun sürmez, yaz aylarında sürdürülemez denilen, haftada iki-üç miting-eylem denilen toplantılarla kitlelerin direnci diri tutuluyor. Bütün baskılara rağmen yüzbinler meydanlarda toplanmayı sürdürüyor.
İktidarın CHP’ye yönelik terör suçlaması yeni açılım süreciyle çöktü. Belediyelere dönük yolsuzluk suçlamalarıyla itibarsızlaştırma operasyonları da tutmadı; yapılan kamuoyu araştırmaları halkın yüzde 70’e yakını bu operasyonların siyasi olduğuna inanıyor. Hiç olmadığı biçimde kurultay davası sürekli gündemde tutuluyor, CHP’yi yıpratma aracı haline getiriliyor ve garip bir biçimde hala ‘mutlak butlan’ bekleyişi diri tutuluyor.
UMUT TRANSFERLERE KALDI…
Terör, yolsuzluk, kurultay davası yeterli gelmemiş olmalı ki iş belediye başkanlarının transferlerine kalmış!
Bir belediye başkanı hakkında yürüyen yolsuzluk dosyası AKP’ye geçince kapatılıyor. Yine hakkında onlarca dosya olan, suç örgütü lideri olarak anılan kişiyle en fazla iş yapan Özlem Çerçioğlu törenle transfer ediliyor. Suçlu veya değil ama nasıl oluyor da sizden önce hakkında bir sürü dosya var diye suçladıklarınız size geçince bir anda masum hale geliyor. Nasıl oluyor da suç örgütü lideri denilen kişiyle iş yaptı diye CHP’li belediye başkanları tutuklanırken, AKP’ye geçenler için suç ortadan kalkıyor!
Bütün bunlarla birlikte her gün birçok belediye başkanıyla ilgili iktidar medyası ve sosyal medya üzerinden yapılan haberlerle CHP’li belediye başkanlarının AKP’ye geçeceği iddiası gündeme getiriliyor. Belediye başkanları üzerinde psikolojik baskı oluşturuluyor. Bir anlamda CHP’li belediye başkanına ‘’katılmazsan’’ sende benzer akıbetle karşılaşabilirsin, ‘’katılırsan’’ adı geçen kişiyle iş yapsan, hakkında devam eden dosyalar-davalar olsa da ‘’kurtulursun’’ baskısı oluşturulmak istenmektedir.
Terör, yolsuzluk, kurultay davası, transfer baskısı, CHP hiç olmadığı kadar iktidar-rejim baskısı altındadır. Devletleşen iktidar, iktidardan gitmemek için her türlü aracı kullanmak, her yola başvurmaktan çekinmeyeceğini göstermiştir. CHP’ye dönük operasyonların, belediye başkanlarının tutukluluklarının devam edeceği; CHP üzerinde baskının daha da artırılacağı anlaşılmaktadır.