CHP kazanılması gerektiği halde kaybettiği Mayıs seçimlerinden hemen sonra, Ekrem İmamoğlu’nun ‘’aynı şeyleri tekrar ederek farklı bir sonuç bekleyemeyiz’’ diyerek başlattığı değişimle birlikte Özgür Özel’in liderliğinde girdiği yerel seçimlerde tam 47 yıl sonra birinci parti. AKP ilk kez kurulduğu günden bu yana ikinci parti oldu.
Erdoğan iktidarı başta ekonomi olmak üzere birçok alanda var olan sorunlara çözüm üretmek yerine sürekli kendini tekrar eder hale geldiği gibi, artık kitleleri heyecanlandıracak yeni hikayelerde üretememeye başladı. Ekonomiyi bir türlü toparlayamadı. Bırakın 2023 hedeflerine ulaşmayı, toplumun tüm kesimlerinde geçim sıkıntısıyla birlikte yoksullaşma her geçen gün arttı. Emekliler, asgari ücretliler yoksulluk sınırının altında maaşa mahkum hale getirildi. Tarım ülkesi Türkiye, gıda enflasyonunda rekorlar kırmaya devam etti.
Eğitimde nitelik sorunuyla birlikte, artan özelleşme, eğitimi erişilemez hale getirdi. Sağlık giderleri arttı, hastanelerde randevu alınamaz oldu. İktidarın en çok övündüğü ulaşım dünya fiyatlarının çok üzerindeki fiyatlarla milletin cebinden KÖİ (Kamu, Özel, İşbirliği) ile yapılan otoyol ve köprü ücretleri müteahhitlere kaynak transferine dönüştü, yüksek akaryakıt fiyatlarıyla birlikte ulaşım ulaşılmaz oldu.
En önemli sorun iktidarın uyguladığı ağır baskılar sonucu, yaşam alanlarının daraltılması, özgürlüklerin kısıtlanması, en küçük bir eleştiride karşılaşılan yargılamalar, tutuklamalar, cezaevine gönderilme; Eğitimli, nitelikli yetişmiş kadrolar çareyi yurtdışına kaçmakta buldu.
Bütün bu olumsuzluklar karşısında; UMUT CHP…
Erdoğan iktidarı sorunlara çözüm üretemeyip, umut yaratamamanın sonucunda… yerel seçimlerde kaybettiği halk desteğini normal yollardan elde edemeyeceği düşüncesiyle, kitlelerde umut haline gelen CHP’yi bölme-parçalama projesini başlattı.
Devletleşen iktidar, devlet gücüyle bakanlarına ‘’CHP’li belediyeleri silkeleyin’’ talimatı verdi. Talimatı alan bakanlar her koldan CHP’li belediyeleri ‘sıkıştırma’ya başladı. Bugüne kadar normal olan ne varsa CHP’li belediyeler için anormal hale geldi. AKP belediyelerinden kalan vergi, SSK alacakları için tahsilat süreci başlatıldı. İller Bankası alacakları kesildi, kredi muslukları kapatıldı. Kamu bankalarının kredileri kapatıldı. Belediyelerin kamu kurumlarındaki işleri engellendi. Kısacası AKP kontrolündeki devlet kurumları, muhalefet belediyelerine karşı tüm engellemeleri yapar hale geldi.
İMAMOĞLU TASFİYE EDİLDİ
CHP’de yapıştırıcı ‘etkili’ güç olarak görülen Ekrem İmamoğlu 19 Mart darbesiyle cezaevine atıldı. Birçok belediye başkanı ve İmamoğlu’nun kadroları tutuklanarak cezaevlerine hapsedildi. CHP’li belediyeler üzerinden CHP ‘yolsuzluk’la ilişkilendirilmek istendi. CHP’nin içinden İmamoğlu çekilirse CHP’nin kontrol edilebilir hale geleceği hesaplandı.
Esas strateji İmamoğlu hapsedildikten sonra Özgür Özel’in, liderlik rekabetiyle Ekrem İmamoğlu’nu yalnız bırakacağıydı. Özgür Özel’in 19 Mart darbesinden sonra devam etmekte olan miting-eylemlerin sürekli hale getireceği hesap edilmedi. Erdoğan’ın sürekli olarak ‘’bırak gel, Ankara merkezli siyaset yap’’ çağrıları Özgür Özel tarafından karşılıksız kalması, iktidarın yargısal operasyonlarını artırdı.
Diğer taraftan Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nu terk etmeyen bu dirençli, mücadeleci tavrı Özgür Özel’i daha da güçlendirdi, kitlelerin güvenini artırdı. Başlangıçta kitlelerde var olan tereddüt ortadan kalktı; muhalefetin lideri olarak görülmeye başlandı.
İKTİDARINI KAYBEDEN PARTİİÇİ MUHALEFET
CHP’yi bölme projesinin bir başka ayağı, particinde iktidarını kaybeden CHP’liler! İktidar onlara medyasını sonuna kadar açtı. Düne kadar eleştirdikleri isimleri her gün ekranlarına çıkardılar. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik kurultay ve İstanbul İl kongresi üzerinden ‘şaibe’ iddialarını köpürttüler. İktidar cenahından çok, geçmişte etkin görevler üstlenmiş CHP’liler sürekli olarak kurultayda ‘şaibe’ var iddialarını dile getirip, belediyelerdeki yolsuzluk iddialarını gündemde tuttular.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun, Muharrem İnce’ye karşı yarıştığı kurultaylarda ne yaşanmışsa; kaybettiği 38’inci kurultayda da o yaşanmıştı!
Geçmişin muktedir CHP’lileri, sözde dürüstlük adına CHP’li belediyeleri ‘yolsuzluk’la itham ederken, ‘yolsuzluk’la özdeş hale gelmiş AKP’li belediyeler ve AKP iktidarına yönelik bir tek cümle kurmuyor olmaları büyük projeyi daha anlamlı kılmaktadır.
İktidarda araçsallaştırdığı yargı eliyle bir taraftan belediyelere operasyonlar yaparken bir taraftan da hiç olmadığı kadar mahkemeler kongrelere müdahil oldu. İki yıl sonra kurultayın iptali gündeme geldi. İki olağanüstü kurultaydan sonra, olağan kongre takvimi de tamamlandı, yeni kurultay delegeleri seçildi; dava konusuz hale geldi ama iktidar çevreleri ve partici iktidarını kaybeden bazıları hala mahkemeden görev bekliyorlar; dikkatler 24 Ekim’de mahkemenin vereceği karar çevrilmiş durumda. İstanbul İl kongresi iptal edildi. YSK’nın yapılabilir dediği kongre tekrar iptal edildi. Olağan kongre tamamlandı. 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 3 Ekim’de görülen ve 21 Kasım’a ertelenen İl kongresi davasından hala iptal kararı çıkmasını bekleyenler var!
Sonuç olarak AKP iktidarı demokratik yollarla gelip kutsadığı demokrasiden hızla uzaklaşarak demokrasi dışı yollarla iktidarını sürdürmeye çalışırken; devletleşen yapısıyla son seçimlerde birinci olan CHP’yi etkisiz hale getirmenin yollarını arıyor.
İktidar her ne kadar CHP’yi fiilen bölemese de bu operasyonlarla en azından CHP içinde iktidar gücünü kaybeden, CHP’li olduğunu iddia eden bazı grupları CHP’nin karşısına geçirmeyi, yanına çekmeyi başarmış, duygusal olarak CHP’den uzaklaşmış AKP’ye yaklaşmıştır.