Hani AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan ‘’onlar kurultayla meşguller’’ diyor ya! CHP, siyasallaşan yargı müdahaleleriyle ‘’zorunlu’’ yaptığı kurultaylardan sonra yasal sürecin gereği 39. Olağan Kurultay’ını başarıyla tamamladı. Özgür Özel’in verdiği mesajlar, seçim sonuçları ve Kılıçdaroğlu’nun tavrı konuşulmaya devam ediyor.
Özgür Özel’in İmralı ziyareti üzerinden CHP’ye yönelik yapılan eleştirilere karşılık yakın zamana kadar DEM ile bayramlaşma, siyasi temaslar yapılıyor diye CHP’ye saldıranların. Düne kadar DEM kapatılsın, DEM’i kapatmayan Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyenlerle bugün bir araya gelmesi ve ‘’dünün karşıtları, bugünün ortaklarının’’ CHP’ye yüklenmesi karşısında ‘’celladına âşık olma’’ metaforu AKP ve DEM sözcülerini aynı noktada buluşturdu; CHP karşıtlığı!
CHP’ye yönelik araçsallaşan yargı operasyonlarının esas amacı CHP’yi kendi içinde tartışılır hale getirmek, iç tartışmaları sıcak tutmak, Kılıçdaroğlu her an partinin başına gelecekmiş havası yaratmak ve tabi ki Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu arasında liderlik çekişmesi yaratmaktır. Kılıçdaroğlu üzerinden bir ‘’gedik!’’ açılsa da İmamoğlu Özel arasında bütün uğraşlara rağmen bir ‘’çatlak’’ yaratılamamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL GÜÇLENEREK ÇIKTI
İktidarın belediyeler ve parti kapatmaya kadar uzanan CHP’ye yönelik ‘’ağır’’ baskıları muhalif seçmeni CHP etrafında konsolide ederken. Kılıçdaroğlu ve etrafının saldırıları da CHP üyesini, delegesini Özgür Özel etrafında kenetlenmesine yol açıyor. Birilerinin iddia ettiği gibi Parti Meclis’ine 145 kişinin müracaat etmesi partiye olan ilgisizliği değil, genel başkanın ‘’kenetlenme’’ mesajının tam olarak anlaşılmış olmasının göstergesidir. Tıpkı kullanılan 1357 oydan geçerli 1333 oyun tamamıyla seçmesi, 80 kişilik Parti Meclis’i ve 15 kişilik YDK anahtar listesinin delinmeden firesiz seçilmesi gibi. Delege bu tavrıyla partiye içerden ve dışardan yapılan saldırıların farkında olduğunu Özgür Özel’e tam destek vererek güçlü biçimde yanında olduğunun mesajını veriyor.
KILIÇDAROĞLU GÖLGE ETMEK İSTEDİ…
Kurultay’da en çok konuşulan konulardan biri de 13 yıl genel başkanlık yapan Kemal Kılıçdaroğlu’nun öteden beri devam eden özellikle yerel seçimlerden sonraki tutum ve davranışıydı. Kurultay öncesinde çektiği video ve kurultay günü iktidarın sesi Sabah gazetesine verdiği röportaj partililer arasında büyük rahatsızlığa yol açtı. Ben dahil konuşmacıların birçoğu Kılıçdaroğlu’nun iktidarın yanında CHP’ye karşı takındığı tavrının doğru olmadığını vurguladı.
Özgür Özel’in ‘’arınma’’ vurgusu çok sarsıcıydı, büyük ses getirdi. Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarına özellikle-Ekrem İmamoğlu’nu-kastederek ‘’şaibe’’ vurgusu yaparak ‘’arının’’ gelin demesi kabul edilir bir durum olmadığını ben de yaptığım konuşmada ‘’arının da gelin demek, yargının siyasallaştığını kabul etmemek, iktidarın siyasallaşan yargısına güvenmek, iktidarla aynı düşüncede olmak’’ olacağını vurguladım.
Şimdi Kılıçdaroğlu ve etrafındakilere soralım sizce şu anda Türkiye’de siyasi saiklerden bağımsız hareket eden bir yargısal süreç var mı? Evet var diyorlarsa devamında şunu sorma hakkımız var. Eğer öyleyse geçmişte siz niye yargıdan şikayet ettiniz, siz niye Ankara’dan İstanbul’a ‘’Hak-hukuk-adalet’’ diye yürüdünüz. Siz niye yargı kararlarını Saray’a bakarak, Saray’dan gelen talimatlara göre alıyor dediniz.
Bir başka durum ise Kılıçdaroğlu birçok CHP üyesini iktidara yakın kanallara çıkıyor, yayınlara katılıyor diye partiden ihraç etti. Eğer iktidara yakın basına demeç vermek, yayın organlarına katılmak parti suçu ise; Kılıçdaroğlu bu suçu işlemiş mi oluyor?
İSTANBUL’A KAYYIMIN İZAHI VAR MI?
Siyasetin hangi kurallara göre yapıldığı çok açık ortada. Partiler, Siyasi Partiler Kanunu’na, seçimler ise Yüksek Seçim Kurulu kural-kararlarına göre yapılır. Bir partide bir tane genel başkan, bir ilde de bir tane il başkanı olur. Ama gel gör ki İstanbul’da iki tane il başkanı var! biri siyasetin YSK kurallarına göre üyeler ve delegelerin oylarıyla kongreyle seçilen İl Başkanı Özgür Çelik, biri de 45. Asliye Hukuk Mahkeme’sinin ‘’ısrarlı’’ kararıyla kayyım olarak atanan Gürsel Tekin. Bu bile iktidarın CHP üzerindeki hesaplarının ne kadar ‘’derin’’ yargının da ne kadar siyasallaştığının çok açık bir sonucudur.
Sonuç olarak Özgür Özel iki yıl içinde dördüncü kez CHP Genel Başkan seçilmiştir. Artık ‘’mutlak butlan’’ tartışmaları anlamsızlaşmış, CHP üyesi ve delegesi Özgür Özel liderliğindeki CHP’ye güven duygusunu bir kez daha göstermiş, CHP’li olmanın sorumluluğu ve gururuyla gereğini yapmıştır. Şimdi artık sorumluluk Özgür Özel ve oluşturacağı yönetim ve kitlelerin güven duymasını sağlayacak politikalardadır. İktidardan umudunu yitiren kitlelerin CHP’ye güven duymasını sağlamak, CHP’nin ülkeyi yönetebileceğine inandırmaktır.