CHP, il kongreleri tamam, sıra kurultayda

Ergün Aydoğan

                                  

14/28 Mayıs seçimlerinden hemen sonra başlayan ‘değişim’ tartışmalarıyla birlikte zaman zaman heyecanın arttığı, tansiyonun yükseldiği kavgalı, tartışmalı, çekişmeli ilçe-il kongreleri bu hafta itibariyle sona erdi. Sıra özellikle parti çevrelerince merakla beklenen 4/5 Kasım’da Ankara Arena’da yapılacak büyük kurultayda.

Esas meselenin parti içinde yaşanan bu yüksek heyecanın toplumun geniş kesimlerini ne kadar etkileyip etkilemediği, geniş halk kitlelerinin bu yüksek heyecana ne kadar ilgi duyup duymadığı veya ilgisinin olup olmadığıdır…

Ve tabi kamuoyu her ne kadar Mayıs seçimlerinden sonra yaşanan hayal kırıklığı sonucu siyasete ilgisiz dursa, umutları yok olsa, duygusal kopuş yaşıyor olsa da, diğer partilerde görülmeyen ama CHP’de yaşanan kıyasıya genel başkanlık yarışının nasıl sonuçlanacağına tamamen ilgisiz olduğu düşünülemez. Bu ilgi bugüne kadar akıllara gelmeyen, gelse bile uygulanmayan, seçim vaadine dönüşen Tüzük’ de yapılacağı iddia edilen değişiklikler midir, demokratikleşme midir yoksa hayata dair, yaşama dair CHP’den beklenen gelecek vizyon öneri ve projeleri midir?

CHP seçimlerden sonra içe dönük siyaset anlayışıyla 21 yıllık iktidarın tüm yıpranmışlığı, kötü ve başarısız, kendi yaptıkları yanlışların ağır sonuçlarını gördükten sonra, önceki yaptıklarının yanlışlığından vazgeçmek zorunda kalan, kendi kendine muhalefet eder hale gelen iktidar karşısında hala seçenek olamamasının sebeplerini sorgulamadan iç cepheyi ikna siyasetine gömülmüş durumdadır.

13 yıllık Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve önceki Grup Başkanvekili şimdiki CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in parti iç cephesini iknaya yönelik söylemleri kongrelerde ve medya üzerinden paylaşılıyor. Kim ne diyor diye bakmadan önce her ne kadar parti içi bir yarış olsa da göreve talip olanların esas ikna etmesi gereken geniş halk kitleleridir. Kitleler bütün ağır yaşam koşullarına, yaşamın her geçen gün ağırlaşan şartlarına rağmen, yaşamını kolaylaştırmayan bunca yıllık iktidara hala niye oy veriyorsa! Demek ki iktidarın tüm olumsuzluklarına rağmen iktidara seçenek yaratması gereken muhalefetin bir türlü seçenek yaratamamış olmasındandır.

Şimdi tarafların her gün şu kadar il Kılıçdaroğlu şu kadar il ‘değişim’ diyor iddialarını bir tarafa bırakıp kamuoyunun ilgi göstermediği özellikle iç cepheye yönelik iddialarına bakalım…

Cumhuriyet gazetesi 12 Haziran 2020 tarihinde Kılıçdaroğlu’nun ‘’Lider değil millet seçsin’’ sözlerini manşetten vermişti. Ama bırakın milletin seçmesini 2023 milletvekilleri listeleri yapılırken Kılıçdaroğlu’nun bile haberinin olmadığını yine ‘’arkadaşlar, kendi eş dost ve yakınlarını milletvekili listelerine yazmışlar’’ sözleriyle kamuoyu milletvekili listelerinin nasıl yapıldığını öğrenmiş oldu!

Yine Cumhuriyet gazetesi 16 Ekim 2023 tarihinde Kılıçdaroğlu’nun ‘’Genel başkanı üyeler seçsin’’ sözünü manşetine taşıdı. Ama genel başkanı üyelerin seçmesi önerisi daha önce sayısız kez yapılırken herhangi bir girişimde bulunulmamış, bu yönde bir çalışma yapılmamışken kongre sürecinde bunun dile getiriliyor olması önemli olmakla birlikte hayata geçeceğine dair bir inancın olduğu söylenemez!

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Yerel Yönetimler Marmara Bölge Toplantısında ‘’Milletvekilleri için 3 dönem kuralı getireceğiz, 3 dönemden sonra milletvekili olmayacak. Kurultayda delege sistemini kaldıracağız. Gelsinler üyeler seçsinler. Fermuar sistemine geçeceğiz. Cinsiyet kotası yüzde 50 olmalı.’’

Güzel öneriler bunlar… kafalardaki soru tamamda, neden bunca zaman yapılmadı?

Hani üye yapısı ‘sağlıksızdı’ sağlıksız üye yapısıyla bunlar yapılamazdı! O halde üye yapısı hangi sürede sağlıklı hale getirilecek? 3 Dönem kuralı, 4-5-7 dönemdir milletvekilliği yapanlar için uygulanacak mı? En önemlisi dönem kuralı ‘Genel Başkanlık’ için geçerli değil mi, genel başkan başarısız olsa bile sonsuza kadar görevde kalabilecek mi? Daha önce yapıldığı gibi kadın kontenjanları erkeklere kullandırılmaktan vazgeçilecek mi?

Özgür Özel ‘’Dünya kadar saldırı var, laiklik tehdit altında. Bunu eğitim sendikalarına bırakalım. Bu konuda barolar açıklama yapsın. Biz bir şey söylersek yanlış anlaşılır, oyuna gelmeyelim diye diye oyuna gelme oyununa gelip dünya kadar taviz vermeyen, başta laiklik altı oku canı gibi savunan bir partiye ihtiyaç var’’ diyor.

Çok doğru bir tespitler…

Şimdi geriye dönük dün ‘oyuna gelmeyelim’ siyaseti izlenirken etkin makamlarda olanların niye yeterince ses çıkarmadığını, niye bu politikalara olur verdiğini merak eden kamuoyu… Hiç değilse bundan sonra, yok sayılan, etkisizleştirilen CHP kimliğine, ilkelerine sahip çıkan siyaset anlayışının gerçekten izleneceğine inanmak istiyor.