Kazanılması gereken, kazanılabilecek Mayıs/2023 seçimlerinin kaybından sonra, Mart/2024 seçimlerinde 47 yıl sonra ‘birinci’, 22 yıl sonra ‘ilk kez’ AKP’yi ‘ikinci’ parti konumuna düşüren CHP, yerel seçimlerde elde ettiği başarıyı sürdürüyor, toplumdaki güven eşiğini daha yukarılara taşıyarak oylarını artırıyor iktidara mı yürüyor yoksa toplumun güven eşiği eriyor, oylar geriye gidiyor, iktidar umutları yok mu oluyor?
Öncelikle toplumdaki genel kanaat Mayıs seçimlerinde CHP-Muhalefet adaylaşma sürecini doğru yönetse, aday tercihinde ısrar etmeseydi seçimi kazanabileceği yönündedir.
Şimdi ise kamuoyunda CHP’nin yerel seçimlerde elde ettiği üstünlüğü hızla kaybettiği yönünde bir algı yerleşmek üzeredir. Tabi bu algının oluşmasında içerden ve dışardan kaynaklanan etkilerin olmadığı söylenemez; yazı sınırlarımız yettiği oranda bakalım…
-Yerel seçim başarısı topyekûn sahiplenilerek bu başarıyı genel iktidara nasıl taşırız demek yerine. Parti içinde bu başarıyı olumsuzlayan görüşlerle birlikte yeni yönetime yönelik yıpratıcı eleştiriler, bitmek bilmeyen parti içi iktidar mücadelesi, kurultay tartışmalarının sürekli gündemde tutulması, partinin toplumsal sorunlara yönelmesi yerine iç tartışmalara odaklanması...
-Cumhurbaşkanlığı adaylığında adı öne çıkan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve adı öne çıkması istenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki ‘görünür’ hale gelen adaylık rekabetiyle adı geçenler adına kamuoyu oluşturmak isteyen destekçi gruplarının aşırı-yıpratıcı rekabeti…
Bu adaylık rekabeti kamuoyunun gündemindedir. Hafta içinde görüştüğümüz önemli bir spor ve iş insanın ‘’CHP, adı öne çıkanlar arasında cumhurbaşkanlığı adaylık konusunu biran önce netleştirmeli, gerekirse adayını bugünden ilan etmelidir. Yoksa bu rekabet CHP’yi yıpratıyor’’ değerlendirmesini yaptı (onun ilan edilmesini istediği isim Ekrem İmamoğlu’dur).
-Parti yönetiminin yerel seçimlerden sonra toplumdaki iktidar değişiklik taleplerini konsolide etme adına yakıcı sorunlara çözüm üretme, umut yaratma, gelecek kaygılarını gidermeye yönelik akılda kalıcı çözümler üretememesi (veya meramını yeterince anlatamaması). İktidarın çizdiği siyaset alanına hapsolması, onun dışına çıkamaması gibi bir durumun oluşması…
İktidarın değişmesini isteyen kitlelerde CHP ülkeyi yönetebilir, benim ve ülkenin sorunlarını çözebilir güvenini bir türlü oluşturamaması. Ülkenin bu kadar ağır ve yakıcı sorunlarına rağmen bu sorunları kim çözer sorusuna yine ağırlıklı olarak sorunun yaratıcısı 22 yıllık AKP’nin görülüyor olması paradoksal bir durum mudur yoksa CHP’nin bu güveni yaratamaması mıdır?
-Dış Politika ve özellikle Suriye konusunda izlenen politikanın, takınılan tavrın, söylemlerin eksik-yetersizliği veya kamuoyunca anlaşılmaması…
-Ve anlatılamayan bir başka durum ise DEM ile olan ilişkiler! İktidar en ileri düzeyde terörist başı Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin derken CHP’nin DEM ile olan ilişkisi iktidar çevrelerince ‘terörle’ ilişki gibi anlatılmasının önüne geçilememiş olması da oy kayıp sebeplerinden biridir.
Ekim ayında SONAR Kamuoyu araştırmasında CHP % 33.4, AKP %28.2’dir. 25-28 Kasım ORC araştırmasında CHP %31.2, AKP %28.1’dir. 3-13 Aralık ALF Kamuoyu araştırmasında birinciler yer değiştirmiş AKP %32.8, CHP %29.4’dür. 10-12 Aralık veri saptama araştırmasında AKP %32.6, CHP %31.2’dir. 11-12 Aralık BETİMAR kamuoyu araştırmasında AKP %33.6, CHP %27.3’dür. HBS’nin Aralık ayı araştırmasında ise CHP % 32.2, AKP %30.4’dür.
Kamuoyu araştırmalarının gerçekliği, sağlıklı olup olmadığı bir tarafa CHP, yerel seçimlerde elde ettiği üstünlüğü koruyamadığı, özellikle Suriye özelindeki dış politikadaki gelişmelerle birlikte moral üstünlüğün AKP’ye geçtiği yönündeki duygu yüksektir.
Mevcut politikalarla her ne kadar kolay olmasa da ekonomide olası bir toparlanmayla birlikte iktidarın moral üstünlüğü daha da artacaktır. Hele bir de Suriye rüzgarı devam eder, Şam fatihi unvanıyla meydanlara çıkarsa…
Kemal Kılıçdaroğlu yerel seçimlerden hemen sonra başlattığı muhalefet hareketi, ona yakın 30-50 civarı milletvekilinin parti yönetimine karşı ‘’biz bu politikalara katılmıyoruz’’ anlamında deklarasyon yayınlayacağı haberleri sıcak gündemdir. CHP iktidarla mücadele etmek, toplumsal sorunlara çözüm üretmek yerine parti içi iktidar çekişmeleriyle meşgul olmayı bir tarafa bırakarak topluma güven veren çözüm politikalarıyla birlikte, ülkeyi yönetebileceği inancını-güvenini verebilmenin yollarını bulmalıdır.
CHP DİKKAT; yoksa 1989 sendromu kaçınılmaz hale gelir…