Siyaset gereksiz değil elbette ‘planlı’ bir şekilde yargısal krizin içine sokuldu. Aylardır CHP kurultayı ile açılan davadan çıkacak karardan başka bir şey konuşulmuyor. Tahminler kararın erteleneceği, biraz daha tartıştırılacağı yönünde. Tarihi milat olacak olan 30 Haziran mahkemeden ister birilerinin beklediği yönde ‘mutlak butlan’ ister ‘kayyım’ ister davanın ertelenmesi veya kurultay sonucunu etkilemeyecek davanın reddedilmesi kararı çıksın her durumda siyasetin geleceğini belirleyecek bir karar olacaktır.
Uzun tartışmalardan sonra duruşma gününden üç gün önce AKP YSK temsilcisi Recep Özel ‘’YSK’nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olmaz. Bütün sistem allak bullak olur. Siyasi parti kongrelerinde ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ gibi bir karar görülmüş bir şey değildir.’’
Evet, tam da bu. Mahkemeler kongre kararlarını bozamaz, bozmamalı. İyi güzel de neden bunca zaman tartıştırıldı, mahkeme kararına umut bağlanır hale gelindi!
Yoksa bir önceki yazıda yazdığımız gibi bundan sonra hiçbir siyasi partinin ve rejimin güvencesi kalmayacağı riski mi görüldü…
Kararları kesin olan YSK’nın onayladığı CHP kurultayı kararını asliye hukuk mahkemesi bozarsa, iş referandumdaki mühürsüz oylara kadar gider. Kararları yargı denetime kapalı YSK kararları açılırsa, bütün güç ve yetkisini aldıkları inşa ettikleri bugünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi rejimi de yargısal sorgulamaya açık hale geleceği mi akıllara geldi…
KOLTUK HIRSI…
Sayın Kılıçdaroğlu sizin için 2023 Mayıs seçimleri adaylık sürecinde ‘koltuk hırsı’ yok, seçilir iki yıl görev yapar ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme’ geçtikten sonra görevden ayrılır, koltuğu gençlere bırakır ‘hırsları’ olmayan ‘siyasetçi’ dediler.
Bizi değil de, böyle düşünenleri şaşırttınız!
Kurultay sonrası ‘tertemiz bir kurultay’ dediğiniz halde geri dönüş büyüsüne kapılıp iktidarın ‘şaibe’ iddialarını sahiplenerek 13 yıl genel başkanlığını yaptığınız partiyi aylardır iktidar medyasında tartıştırarak bir kez daha yanılttınız!
Çıkıp ben mağdur değilim, kaybettim demediniz…
Belediye başkanlarınız bir bir içeri alındı… kimisi sabahın kör karanlığında, kimi doğum gününde çocuğunun-eşinin pastasını üfleyemeden… kimisinin sağlık sorunları, kronik hastalıkları vardı…
Siz sustunuz. Güçlü biçimde sahip çıkmadınız, arada bir ziyarete gittiniz ve en sonunda sanki ülkede hukuk varmış gibi, bir zamanlar hukuksuzluktan en çok şikayet ettiğiniz halde ‘bu hukukun konusu’ dediniz.
Sadece sustunuz, böyle durumlarda susmak tarafsız olmak değil apaçık taraf olmaktır. Ne denir ‘’söylediklerimiz kadar sustuklarımızdan da sorumluyuz’’ öyle değil mi?
Onlarca belediye başkanı, yüzlerce belediye çalışanı tutuklandı, ailelerinden çok uzaklara götürüldü, sağlık sorunları ağırlaşanlar oldu. Gizli tanık beyanlarına dayalı suçlamalar dayanak gösterildi…
Siz topyekün bu sürece karşı koymak yerine, mahkeme kararıyla yeniden genel başkanlığa dönmenin hesaplarını yapıyorsunuz. O koltuk susanların, tehlike karşısında risk almayanların koltuğu değildir. Halk susanları değil, konuşanları, risk alanları, yol arkadaşlarına her koşulda sahip çıkanların koltuğudur.
İmamoğlu için miting yapılmasını doğru bulmamak, hukuk yoluyla mücadele edilmesi gerektiğini söylemek; araçsallaştırılan yargıyı kabul etmektir. Bunca tutuklamayı haklı bulmak, boyun eğmektir. Ezilenlerin, geçinemeyenlerin, hak mağduriyetleri için meydanlara çıkan gençlerin, öğrencilerini umudunu kırmak, yok etmektir. 47 yıl sonra birinci olan partinin önünü kesmektir.
Ya bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol açacağız dediniz; size inanıp, güvenenler, umut bağlayanlar oldu. Koskoca bir ülke umudunu size bağladı; olmadı, bu ısrar niye?
Başka suskunluklarınız, susturduğunuz anlar oldu. Ekmek için Ekmeleddin dediğinizde itiraz edenlere susun gidin ‘tıpış tıpış oy verin’ dediniz. İktidarın oyununu görmediniz, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘anayasaya aykırı ama evet’ diyeceğim diyerek evet dediniz!
Bugünkü ucube sistemin taşlarını döşediniz mühürsüz oylara ses çıkarmadınız. Sistemden güç alan yönetici ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ dedi; bütün ülke bakakaldı!
Siz susmuş, durmuşken geleceği ipotek altına alınan gençler, hayalleri yıkılan öğrenciler, geçinemeyen emekliler çıktı meydanlara koştu, itiraz etti; iktidar, gelecek diye haykırdı.
Umutlar, sizin suskunluklarınıza rağmen yeşermeye, büyümeye devam ediyor. Gelecek, sessizliklerinizin enkazı üzerinde değil; susmayanların, direnenlerin sesi ve gücüyle yükselecek. Bırakın mahkeme kapılarında görev talep etmeyi, söz verdiğiniz şekliyle gençlerin önünü açın, gençlere yol gösterici olun!
Sakın ha, geriye dönük hesaplaşma duygularıyla ‘’yolsuzlukla anılanları partiden temizleyeceğim, beni hançerleyenlerle hesaplaşacağım, büyükşehir il başkanlarını görevden alacağım, örgütü yeniden tanzim’’ edeceğim deme!
Mesnetsiz iddialarla CHP’nin yolsuzlukla anılmasına yol açma; sizin seçildiğiniz kurultaylarda ne yaşanmışsa bu kurultayda da o yaşanmıştır.
Sakın ha, ‘’örgütün tepkisi ne olacak? 2-3 gün tepki gösterir. Neymiş, beni genel merkeze sokmayacaklarmış. Sokmasınlar, genel başkan nerdeyse genel merkez orasıdır. Telaşa gerek yok’’ rahatlığına girme.
CHP Genel Başkanını mahkemeler değil, kurultaylar belirler, belirlemiştir. CHP örgütü yok sayılacak, hafife alınacak bir yapı değildir.