Uzun süredir eleştiriliyor tartışılıyordu. İstanbul Sözleşmesinden gece yarısı bir imzayla çıkma kararı alındıktan sonra. Meclis Başkanı Mustafa Şentop sorulan soru üzerine ‘Montrö’den de ‘bir imzayla’ çıkılabileceğini açıklayınca Montrö tartışması hız kazandı. İlgili ilgisiz herkes, zırvalıkta sınır tanımayan Hakan Ural bile Montrö hakkında kendisini söz söyleme yetkinliğinde gördü.
Konuşma yetkinliği ve uzmanlık alanlarına giren Montrö konusunda 126 Büyükelçi bildiri yayınladığında iktidar kıyameti koparmadı.
Montrö konusunda en yetkin, söz söyleme hakkına sahip Amiraller Montrö ve Mavi Vatana sahip çıkan, Kanal İstanbul’u yanlış bulan, Sarıklı Amirallere dikkat edilsin içerikli hazırladıkları bildiriyi, 140 kişilik Whatsapp grubunda konuşup tartıştıktan sonra 104 imzayla kamuoyuna duyurdular. Sonradan anlaşıldığına göre iktidarla irtibat halinde olan amirallerden biri iktidar yetkililerini önceden haberdar edince. İktidar ‘tamda aradığım fırsat bu fırsat’ anlayışıyla ‘mal bulmuş mağribi’ gibi geceden bütün ön hazırlıklarını planlayarak, Amiraller iktidara darbe yapacak algısı oluşturdu.
Oyunu gören bir grup önceki dönem milletvekili Montrö hassasiyeti ve demokrasi çağrısı içeren bildiriyle sürece katıldılar.
Küçük ortak MHP daha da ileri gitti ‘rütbeleri sökülsün, bütün hakları ellerinden’ alınsın dedi.
Gelinen nokta itibariyle iktidar her konuda belirleyici olunca, muhalefet siyaset stratejisini, yapılan siyaset iktidara yarar mı, iktidar buradan mağduriyet çıkarır mı anlayışıyla siyaset yapmaya çalıştığı için muhalefetin siyaset yapma şeklini ve alanını da iktidar belirlemiş oluyor, iktidar muhalefeti kendi alanına hapsediyor
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bildiriye ‘zevzeklik’ dedi. CHP ilk gün olmasa bile ikinci gün buradan darbe mağduriyeti çıkarılamayacağını anlattı.
İktidar medyası ve siyaset yapıcıları günlerce eski örneklerden yola çıkarak bunun bir darbe bildirisi olduğu yönünde programlar yaptılar. Bazı iktidar yazarları ‘Ordu Evleri’nin emekli olmuş askerlerin toplanma alanı olduğunu, sık bir araya gelmeleri akıllarında darbe çağrışımı yaratacağı için kapatılmalı veya emekli askerlerin ‘Ordu evlerine’ alınmalarının yasaklanması gerektiğini bile söyledi.
Cumhurbaşkanı da askerin emeklisinin olmayacağını, emekli bile olsa askerin her türlü tehlike arz ettiğini vurguladı. Yani herkesin görüş bildirme, siyaset yapma hakkı var ama emekli de olsa askerin hiçbir hakkı yok!
18 yıldır sürekli darbe paranoyası ile sarsıcı değişiklikler yapan ve artık darbe dönemleri kapanmıştır diyen iktidar bu iktidar. Anlaşılması zor olan 18 yıldır kesintisiz iktidar olup sürekli mağduriyet üzerinden prim yapılmasıdır.
Başta muhalefet olmak üzere yönetenlere sorulması gereken soru şu olmalıdır. Artık iktidar olmanın ötesinde muktedirliği aşan bir noktadasınız. Yani ülkede kontrol edemediğiniz herhangi bir kurum ‘Meclis, yargı, üniversite, STK, sendika, basın, özel sektör…’’ ve tabi ki TSK kaldı mı ki; kim nasıl, neyle darbe yapacak.
Ve yine 18 yıllık iktidarınızda tüm haşmetinizle yönetip ülkeyi dönüştürdük, darbelere dayanıklı hale getirdik dediğiniz ‘ülkenin yönetim sistemi’ emekli amirallerin bildirisiyle yıkılacak haldeyse demek ki getirilen nokta güvenli bir nokta değildir. Veya sürekli mağdur olma hali kitleler üzerinde etkili olmaktadır.
Muhalefetin iktidara söylemesi gereken eğer bir darbe yapılmışsa kurumların bağımsızlık reflekslerinin ortadan kaldırılmasıyla, demokrasinin ortadan kaldırılması ve tek sesli hale gelmesiyle darbeden söz edilebilir. Çok daha kaygı verici olan resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşların iktidarın aldığı pozisyonun ardına dizilmesidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının davanın önüne geleceğine bakmadan tarafsızlığını yitirecek şekilde iktidara destek veren açıklama yapması, gelinen noktayı anlatmaktadır.
İktidar geçmişte FETÖ ile irtibatlı kendi bakan, milletvekili, belediye başkanları ve çok sayıda parti üyesini bir kenara bırakarak bazı Amiral ve yakınlarının CHP üyesi olmasını suç unsuru göstererek ‘Darbe oyunu’ içine CHP’yi çekmeye çalışması kurgunun ne kadar büyük olduğunun çok açık göstergesidir.
Hani suçlu bile olsa, suçun şahsiliği esastı?
Yargı anında harekete geçti 8 gün süren gözaltılardan sonra nihayetinde Amiraller ‘yurtdışına çıkış yasağı ve elektronik kelepçeli ev hapsiyle’ serbest bırakıldılar.
TSK’ya uzun yıllar hizmet etmiş, en son 15 Temmuz FETÖ darbe sürecinde darbe mağduru olmuş Amirallerin darbecilik suçlamalarıyla FETÖ’den sonra itibar suikastına uğramaları Amiralleri ciddi manada üzmektedir.
Emekli Amiral Atilla Kıyat ‘’43 yıl üniformamı şerefle taşıdım. Kıbrıs gazisiyim. Bugün elektronik kelepçe takılan bacağımın utancı bana ait değil…’’
Darbe dönemleri geçtiyse, büyük! Amiraller darbesi önlendiyse; darbeye karşı olanlarda darbe yapmasın!