10 Ağustos’ta Sındırgı merkezli 6,1 şiddetindeki depremin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Merkezi ve yerel yöneticilerin vatandaşın sıkıntılarına çözüm çabaları devam ediyor. Deprem felaketinin ardından, Balıkesir Ticaret Odası üyelerinin yanında olduğunu Kredi Garanti Fonu (KGF) Yönetim Kurulunda aldığı kararla ‘’Sındırgı’da faaliyet gösteren üyelerine KGF destekli ek bir kredi çalışması başlatarak gösterdi.
Ticaret Odası ve KGF işbirliğiyle onaylanan kredi;
6 ay ödemesiz, 36 ay vadeli, 1 milyon 500 bin TL ve üstü olarak sunulmaktadır. Üyeler başvuru ve detaylı bilgi için Ziraat Bankası Sındırgı, Halkbank ve Vakıfbank Bigadiç şubeleriyle iletişime geçebilirler.
Devam eden artçı şoklar ve SİYANİR TEHLİKESİ…
Ama bir de ‘’siyanür tehlikesi’’ var! O nereden çıktı demeyin, deprem sonrası 4 bine yakın artçı sarsıntılar devam ediyor. Ve bu devam eden artçı sarsıntılardan sonra Sındırgı’da Zenit Madencilik San. Ve Tic. AŞ olarak; Yusufçamı, Yolcupınarı ve Çoturtepe köy yakınlarında IR-44830 ve IR-20065879 ruhsat numaralarıyla sahalarda faaliyetini sürdüren işletme depremden etkilenmiş midir?
Sorulara geçmeden önce firma ve saha ile ilgili bilgilere bakalım. Zenit Madencilik, 2010 yılında Proje-A İnşaat Ltd. Şti. ile Galata Madencilik Ltd. Şti. (Ariana Madencilik PLC) ortaklığında kurulmuş, 2021 yılında Özaltın Holding de ortak olmuş. Üretim faaliyetlerinin başlangıcı, Sındırgı-Kızıltepe altın-gümüş madeni projesinde fizibilite ve ÇED çalışmalarını tamamlayarak Nisan 2017 itibariyle üretime başlamış. Üretim işletme ve süreci açık ocak yöntemiyle çıkarılan cevher, tank liçi yöntemi ile işlenmekte ve dore külçeler üretilmektedir. Bu külçeler rafineride %99,9 saflığa ulaştırıldıktan sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) veya TC Merkez Bankası alımı aracılığıyla piyasaya verilmektedir.
Çevresel ve Teknik Detaylar, 2024 ÇED değerlendirmesi Şubat 2024 tarihli ve Nisan 2024’te Balıkesir Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü internet sitesinde yayımlanan ÇED raporuna göre, maden alanında patlatma, genişletme, yer altı suyu çıkarımı ve atık depolama tesislerinde kapasite artışına yönelik yeni faaliyet planlanmaktadır.
Çevresel etkiler ve riskler, altın madenciliği sürecinde siyanür dahil birçok kimyasal kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak; su ve toprak kirliliği, hava kalitesinde düşüş, flora ve faunada zarar, ekosistem tahribatı gibi ciddi çevresel etkiler gözlemlenebilmektedir.
Böylesi riskleri barındıran altın-gümüş madenine ait siyanür ve kimyasal atık havuzlarının durumu ve olası risklerle ilgili can alıcı birkaç soru;
1-Ana deprem ve devam eden artçıların ardından mevcut havuzlarda herhangi bir kaçak veya sızıntı tespiti yapılmış mıdır?
2-Tespit yapılmış herhangi bir risk oluşmuşsa tedbir alınmış veya yapılmamışsa, neden yapılmamış ve ne zaman yapılacak veya yapılacak mıdır?
3-Şimdiye kadar kontrol yapılmadıysa, yöneticilerin yapılmasıyla ilgili bakanlığa bu konuda herhangi bir resmi başvurusu olmuş mudur?
Olası bir risk karşısında, halkın sağlığı ve çevresel güvenlik için gerekli önlemler biran önce alınmalıdır.
Basında da geniş biçimde yer aldığı gibi, 250 bin kişinin bir günde kullandığı suyu Uşak’taki altın madeninin tek başına kullandığı iddia edilerek şehirde su sıkıntısının başladığı, belediyenin su sıkıntısını açtığı su kuyularıyla çözmeye çalıştığı basında yer almıştır.
ALTIN ÇIKARILMASIN MI?
Elbette çıkarılsın ama nasıl? Türkiye’de yapılan madencilikle ilgili, gerekli tedbirlerin alınarak dünya standartlarına uygun olarak madenciliğin yapıldığı konusunda ciddi kaygılar var.
Yüksek dereceli 1 ton altın cevheri, tipik olarak ‘’ton başına 5 ila 20 gram altın (g/t) veya ton başına 0,15 ila 0,6 ons (opt) arasında değişen yüksek konsantrasyonlarda altın içerir. Yüksek dereceli cevher, madencilik ve işleme için oldukça değerli ve ekonomik olarak cazip kabul edilir. Cevheri ayrıştırmada siyanür kullanımının verimliliği artırdığı bir gerçektir.
ALTINDA KAZANAN KİM?
Geçtiğimiz günlerde CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, altın madenlerinin %75’i yabancı şirketlere verildiğini, çıkarılan altınların %98’i maden şirketinin, %2’sini devlet hakkı olarak alındığını. 39 ton altının çıkarıldığı yıl, 38 tonunu yabancıların aldığını soru önergelerimize verdiğiniz cevaplarda öğrendik. Böyle olunca ‘’zengin toprakların, fakir bekçisi olmayalım’’ diyerek madenciliği savunanların dediği gibi zenginleşmiyor yine ‘’zengin toprakların, zenginlikleri sömürülen’’ fakir ülkesi olmaya devam ediyoruz.
Yazının konusu kimin ne kazandığından çok, Türkiye’de yapılan madenciliğin çevreyi ve doğayı katletmeden, canlıların sağlığını esas alan güvenli bir madenciliğin yapılıp yapılmadığı, denetlenip denetlenmediğidir. Türkiye denetim ve yaptırım konusunda sermayenin ağır baskısı altındadır. Maden olan bölge sakinleri ve çevre duyarlılığı olan kitlelerin bu konudaki itirazları bastırılmakta, sermaye alacağını aldıktan sonra tahrip olmuş, kirletilmiş çevre, bölgede yaşayanlara terk edilmektedir.
Sonuç olarak hala artçı sarsıntıların devam ettiği Balıkesir/Sındırgı’da siyanür tehlikesi var mıdır, varsa biran önce gerekli önlemler alınması konusunda ilgiler harekete geçmelidir.
(Sındırgı, Zenit Madencilik hakkında bilgi veren Çağlar Emrah Doğru kardeşimize teşekkür ederiz.)