Anadolu, Arapgir gezisinden notlar (2)

Ergün Aydoğan

Geçen hafta yaptığımız Sivas-Divriği, Malatya/Arapgir, Elazığ/Harput/Keban, Tunceli/Pertek/Ovacık/Pülümür gezisinin bir bölümünü sizlerle paylaşmış, araya kurultayın girmesiyle ara vermek zorunda kalmıştık. Ve yazıya gelen mesajlarda eksik bıraktığımız konular olduğunu gördük, gelen önerileri de dikkate alarak eksikleri tamamlamaya çalışacağız.

Öncelikle 5 gün kaldığımız ve geçen yazımızda eksik bıraktığımız Arapgir’le ilgili eksiklikleri tamamlayalım. Arapgir, kız kardeşimin eşi savaş Karaçam’ım memleketi olduğunu söylemiştim.

Savaş’ın memleketi olunca, kuzenlerinin misafirperverliklerini özellikle vurgulamazsak olmaz. Kuzen Coşkun Gömüç çok renkli bir kişilik. Coşkun Gömüç belediyeden emekli, belediye başkan adayı, ilk radyo kurucusu, düğünlerde sahne alan yerel sanatçı, Yeni Arapgirspor Başkanı ve de mahallenin muhtarı; aşırı sosyal! Sağ olsun hem bölgenin tanıtımını yaptı hem de kıymetli eşleri Berrin Gömüç’ün hazırladığı yöresel; düğün yemeği kızartma, gelinkız helvası; un helvası, taze peynirden yapılan; tatlı pide, gaygana ve yağlı pideler… Arapgir yöresel tatlarını bol bol tattık; ellerine sağlık.

Arapgir’de her gelenin götürüldüğü Kozluk Çayı olmazsa olmaz yerlerden! Kozluk Çayı’nda içki içmek yasaktır yazan ‘garipler meyhanesi’ enteresan hem ‘meyhane’ hem de ‘içki içmek’ yasak! Klarnet ve cümbüşü aynı anda çalan yerel sanatçı Tarzan Ümit ilçenin renkli tanıtım yüzü…

 Arapgir’de tarihi ve kültürel varlıklar oldukça fazla; Kaldığımız Millet Han, Meydan Köprüsü, Taş Köprü, Cafer Paşa Cami, Gümrükçü Osman Paşa Cami… Bu eserlerin birçoğu restore edilmiş edilmesine ama özellikle Meydan Köprüsü ve Taş Köprü’nün orijinalliği korunamamış!

Osmanpaşa Mahallesinin kuzeyinde, yamaçta yer alan, girişte sağlı sollu kitap görsellerinden de anlaşılacağı üzere önceleri kütüphane olarak kullanıldığı anlaşılan, isminin de Ispanakçı Mustafa Paşa olduğu kaydedilmektedir. Sonradan mescit olarak kullanılmış, bugünkü görünümü de kütüphaneden çok mescit tarzındadır. Kütüphaneye ne gerek var; mescit olmazsa olmaz diye düşünülmüş olmalı!

Anadolu da hızla yok olan el sanatları yani zanaatkârlıktan geriye ‘’Tahta Çivili Ayakkabı’’ kalmış. Arapgir’de yemenicilikle beraber devam etmiş olan ve günümüzde de varlığını sürdüren bir zanaat kolu olan ARAPGİR KUNDURACILIĞI; Sayanın tabana montesiyle gürgen veya fırınlanmış kayın ağacından yapılan ahşap çivilerin kullanıldığı ayakkabı yapımcılığıdır.

Halen Kadir Hakan ve oğlu Erol Hakan tarafından sipariş üzerine imalat devam etmektedir. Her meslek kolunda olduğu gibi yeni neslin bu mesleklere ilgisizliği çırak sorununu yaratıyor bu da Coşkun Gömüç’ün kayınbiraderi olan Erol Hakan’dan sonra bu mesleğin yok olacak olması anlamına gelmektedir. Bir başka önemli ayrıntı ise tahta çivilerin ta Almanya’dan geliyor olmasıdır. Hakiki deri olan ayakkabılardan birer çift aldık. Sipariş üzerine üretilen tahta çivili ayakkabılara ilgi duyanlar sipariş verebilir…

Arapgir depremden az etkilenen bir bölge. Başarılı, girişken belediye başkanı Haluk Cömertoğlu’nun girişimleriyle Haluk Levent’in başkanlığını yaptığı AHBAP Derneğiyle temas kurularak planlanan 2000 konutun yapımı önce 850’ye düşürülmüş daha sonra 400 konutun yapımı için malzemeler getirilmiş, sonra ona da müsaade edilmemiş ve 56 konut yapılabilmiş. Bu arada çevredeki vatandaşların iddiasına göre konutların yapımı için gelen inşaat malzemelerinin başka yerlere götürüldüğü iddia edilmektedir. Şimdi yapımı tamamlanan 56 konut kura ile dezavantajlı gruplara verilmek isteniyor ve fakat Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanı Murat Kurum hayır bu konutları bize devredeceksiniz diyor. Planlanıp yapımından vazgeçilen diğer konutlar yerine şimdi okul yapılacağı söylenmektedir.

Keyifli Arapgir gezisinde Kozluk Çayı’nın serinliği, Serge’nin müthiş manzarası, kara menevşe, köhnü ve aşık beyazı üzümlerinin, dut, pekmez, pestil çeşitleri ve zengin mutfağının tatlarıyla… Bizans İmparatorluğu ile yakın ilişki içinde bulunan, 1070 yılında Anadolu Selçuklu Devleti idaresine geçen, 1515 Çaldıran Savaşı’nda sonra Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına giren, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Arapgir’den ayrıldık…

Gezinin Keban’dan feribotla geçtiğimiz Pertek/Tunceli kısmına yer kalmadı. Yazıyı daha fazla uzatmayıp, Tunceli/Ovacık/Pülümür gözlemlerimizi bir sonraki yazıya bırakalım…