Demokratik bir muhalefetin görevi, hükümete karşı çıkmak, bir sonraki seçimlerde iktidardan indirip yerine geçmek, o döneme kadar edinimlerini, söylemlerini, politikalarını dikkatle ancak dürüst bir biçimde denetlemektedir. Muhalefet gerçek ve özgür olmalı özgün ve eşit koşullarda kazanma şansına sahip olmalıdır. Aksi durumda demokratik süreç ancak tek takımlı bir futbol karşılaşması kadar anlamlı olabilir.
Demiş Bernard Lewis…
Bu dönemde muhalefete muhalefet etmek ne derece doğru?
Toplumun sesi olduğunu iddia eden bazı partiler, aydınlar ve gazeteciler muhalefeti AKP iktidarı ile eş değer tutmaktadır.
Önsel olarak şunu söyleyebilirler:
“Ne yani muhalefet hata yaparsa bunu dile getirmeyecek miyiz?”
Elbette dile getirilmeli ancak üslup burada önem arz etmektedir.
Aristo’nun da dediği gibi bir kimsenin ne söylemesi gerektiğini bilmesi yeterli değildir; nasıl söyleneceğini de bilmesi gerekir…
İktidarın söylemleri doğrultusunda CHP’nin FETÖ/ PKK ile işbirliği yaptığını iddia etmek son derece gülünçtür.
Zira gerçekten böyle bir ittifak varsa bu ülkenin savcıları, hakimleri, istihbaratı ve kolluk güçleri var. Gereğini yapsınlar demek düşer bize.
Ancak bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.
Daha dün PKK ile Oslo’da görüşenler şimdi CHP’yi teröristlerle işbirliği yapmakla suçlamaktadır.
CHP yüz yıllık bir partidir ve bir geleneği vardır. Her şeyden önce Atatürk’ün kurduğu bir partidir.
DEM seçmeni AKP yerine CHP’yi kendisine yakın görerek oy vermesini hazmedemeyenler absürt iddialarda bulunmaktadır.
Kürt seçmen AKP’ye oy verdiğinde sorun yok ama CHP’ye oy verdiğinde CHP=PKK öyle mi?
Bir kere böyle sıkıntılı bir dönemde muhalefette kim güçlüyse onu desteklemek her demokrat, yurtsever ve devrimci bireyin boynunun borcudur.
Bizim ilk olarak yapmamız gereken ülkeyi yeniden aydınlığa çıkarabilmektir.
Geçenlerde bir gazeteci CHP ile AKP’yi legal olmamakla itham etmiştir.
Bu dönemde böyle aşırı söylemler sadece AKP’ye yaramaktadır.