Enflasyon dediğimiz olgu neyden kaynaklanır? İktisadı vülger açıdan yorumlarsak enflasyon arz-talep arasındaki dengesizlikten ibarettir ancak Marksist iktisatçılar kendi içerisinde eksik olsa da tutarlı görüşlere sahiptir. Zira Marksist iktisatçılar iktisadın evrimi konusunda burjuva iktisatçılarından çok daha üstün konumdadır. Onlara göre; enflasyonun sebebi Devletle Bütünleşmiş Tekelci Sermaye (DBTS) fiyat değişiminden sorumludur. Tekelci sermaye üretilen kaynakların fiyatlarını ve miktarını belirlemektedir. Devletin buradaki rolü ise esnek para politikaları ile fiyatların artışına yol açmaktadır. Böylelikle Finans Kapital’e olanak vermektedir. Yani her halükarda kaybeden halktır. Neo-liberal sistemin mantığı da bu şekilde işlemektedir. Bezos, Musk, Zuckerberg devletle bütünleşmiş sistem sayesinde milyarder oldular.
İnsan odaklı ekonomik yaklaşımlar ise iktisat okullarında okutulmamaktadır. Örneğin; Lindsay gibi düşünürler, Marx’ın emek-değer teorisinin teknik olarak geçersiz olduğunu ancak işçiler açısından doğal hak teoremi olarak görüldüğünü kabul etmektedir. Hatta Marx’ın öngördüğü ideal bir toplum düzeni olmasına rağmen gerçekliklerle ilgisinin olmadığını ifade etmiştir. Ancak Santa Fe Enstitüsü gibi kurumlar iktisat okullarında tek yönlü eğitim verilmesine karşı çıkmaktadır.
Neo-liberal iktisatçılar enflasyonist ortamda işçi, köylü ve memurların maaşlarına zam yapılmasına bile karşıdır. Bu durumda mantık basittir: “TALEBİ KISMAK İÇİN ÜCRETLERİ KIS, DOLAYLI VE DOĞRUDAN VERGİLERİ ARTTIR. BÖYLECE ARZ-TALEP DENGESİ SAĞLANSIN”. Şuanda Türkiye’de olanda Keynesçi mantığa uygundur. Keynes ne diyordu: “Çalışanlara zam yap, tüketim-üretim mallarına daha fazlasını yap” Tamamen aldatmaca değil mi?
Ekonomide Güncel Sorunlar
Böyle bir giriş yaptıktan sonra son on beş günde Türkiye ekonomisinde konuşulan meseleler hakkında şunları örnek gösterebiliriz.
- TL’deki değer kaybı girdi fiyatlarındaki yüksek, maliyet artışı ve tahsilat sorunu, üretimi ihracata yönlendirirken, birçok ürünün iç pazara arzında kısıtlamaya gidiliyor,
- Kuraklık ve zamlar nedeniyle 2022’de tarım sektörü açısından zorlu bir yıl geçeceği görülmektedir,
- Amerikan Merkez Bankasının reel faizi yukarı baskılamasından dolayı diğer ülkelerde ayarlamalar yapacak,
- Tüketimde yapılan zamlarla birlikte daralma yaşanmakta,
- E-ticaret ve fintech teknolojisinde ilerlemeler kaydedilmekte,
- Müteahhitlere mal ve hizmet ile yapım işlerinde ödenecek ek fiyat farkı 10,5 milyar lira. Bu parayı devletin vereceğini söylemek gerekir,
- Vatandaşlık almak isteyen yabancılar, aldıkları gayrimenkullerin dövizlerini Merkez Bankasına yatıracak,
- Fiyat ve maliyetleme yapamayan ihracatçılar ihracat bedeli dövizin yüzde 25’ini Merkez Bankasına satılmasını öngören karara tepki gösterdi,
- Faiz kararlarının altının yükselmesini durduramayacağı konuşulmakta,
- Tütüne kuraklık nedeniyle yüzde 2-4 arasında zam yapıldı,
- Navlun krizi çıktı. İhracat taşımalarında denizyolunun karayolunda da sıkışma sorunu var,
- Bankacılık kayıtlarında döviz hesaplarından kur garantili mevduata geçiş yüzde 1-2 arasında kaldı,
- Türkiye endemik enflasyon süreci yaşamaktadır. Prof. Dr. Steve Hanke bu sürecin aşılması için para kurulu uygulamasını önerdi,
- Tekstilciler yüksek enflasyon ve dış pazarlarda fuarların pandemi sebebiyle iptal edilmesiyle ciddi sıkıntılar çekmekte
Enflasyon Sebep Gelir Adaletsizliği Sonuç
Bahsedilen konular genelde kapitalist sistemde yaşanan olağan sorunlardır. Keynes’in temel olarak sunduğu reçete yatırım ve tasarruftur. Faizlerin arttırılması da anamaldan tasarruf edilmek için yapılmaktadır. Ancak sorunsalımız 2500 TL maaş alan bir emeklinin neyden tasarruf yapacağıdır. Tasarrufu yatırıma dönüştürebilenler yoksullar değil, yine zenginlerin yapacağını söyleyebiliriz. İktisat bilimini de bulanlar yine orta-üst gelir grubuna ait olanlar değil miydi zaten?
Sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın sorunu salt enflasyon değil verimsizlik ve gelirin adil dağıtılmaması meselesidir. Hayek ne diyordu, “Zengin veya fakir ’herkes‘ gelirini beceri ve şans karışımı bir oyunun sonucuna borçludur.” Peki, bu sözü söyleyen kişiye şunu sormak lazım: Hayat, Afrika’da doğan Fatma ile Norveç’teki Knut’a aynı fırsatı mı vermiştir? Hayek’e göre, bu bir piyasa ahlakıdır. Oysa bir şeyin ahlaki olabilmesi için fırsatların da eşit olması gerekir. Hayek gibilerin mantığına göre dünyada açlıktan ölen insanlar, serbest piyasa ekonomisinde becerilerini ve aklını iyi kullanamayanlardı. Dolayısıyla, ölmeyi hak ediyorlar gibi bir sonuç çıkıyor.
Bana kalırsa sorulması gereken sorular şunlar:
Bu insanlar neden aç?
Liberalizm insanlara ne veriyor?
Neden birileri Monte Carlo’da bir sabah kahvaltısında binlerce dolar harcarken diğer insanlar yiyecek ekmek bulamıyor?
Neden az gelişmiş ülkeler dış yardıma muhtaç?
Açlıktan ölen insanlar gerçekten aptal oldukları için mi geri kaldılar?
Yani asıl mesele kıt kaynaklarla maksimum verimi ve gelirin dağılımı. Enflasyon sebep, gelir adaletsizliği sonuçtur. Zira enflasyonun artması, gelir dağılımının, dış ticaretin, verimin, tasarrufların azalmasına sebep olur.
İnsanlar Türkiye’de neden işsiz?
Klasik liberallere göre serbest piyasa ekonomisinde insanlar tam istihdamdadır. Devletin müdahalesine gerek yoktur. Oysa bunun böyle olmadığı 1929 Büyük Buhran’da ispatlandı ve Keynesyenci modele geçildi. İktisatın temel kuralı vardır: “İstihdam arttıkça milli gelir de artar”. Bunun bazı ayırt edici kuralları vardır. “Devlet kaynakları israf etmeyecek, gösterişten uzak duracak ve liyakatsiz kişileri önemli yerlere getirmeyecek.”
Bahsedilenleri yerine getirebilmek için de planlı ekonomi şarttır. Kaynakları etkin ve tutarlı kullanabilmek için. Ayrıca planlı ekonomiyi sadece sosyalist ülkeler kullanmıyor aksine kapitalist coğrafyalarda da planlı ekonomi kullanılmıştır. Bugün Çin zenginliğini planlı ekonomi döneminde yaptıkları servet birikimine borçludur.
Sonuç olarak yukarıda bahsedilenler kapitalizmin bunalımıdır ve bahsettiğim sorunların çözümü de sistem dışı kalmaktadır.
Sıfır enflasyon-işsizlik ve düşük döviz kuru mümkündür. Geçmiş yazılarımda bahsettiğim gibi bunun örnekleri vardır. İktisat okullarında anlatıldığı gibi tek çözüm serbest piyasacı rekabet değildir. Bu sistemin dışında da sürdürülebilir ve teknolojik atılım yapılabilir.
Ekonomi dergilerinde çıkan yatırımımızı yüzde 10 arttırdık, fintech teknolojisini uyguluyoruz gibi söylemlerin sadece toplumun belli bir bölümüne hitap ettiğini ve sıradan insanlara herhangi bir getiri sağlamadığını söyleyebiliriz. Halkın derdi çok başkadır.
“İstihdam artsın, milli gelir de artsın mantığındayım. Ancak nepotizme (adam kayırmacılık) sapmadan adil bir şekilde.”
Kaynakça
Dünya, 08.01.2022.
Dünya, 11, 01.2022.
Dünya, 07.01.2022.
Girayalp Karakuş, Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2021.
Ronald L. Meek, Emek Değer Teorileri, Kalkedon Yayınevi,İstanbul, 2009.