Dokuz Işık Doktrini ve Günümüzde MHP’nin Karşılaştırmalı Ekonomi-Politiği

Dr. Girayalp Karakuş

Dokuz Işık Doktrini ülkücü hareketin temel manifestosunu oluşturmuştur. Bu manifesto 9 maddeyi kapsamaktadır. “Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık, İlimcilik, Toplumculuk, Köycülük, Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik, Gelişmecilik ve Halkçılık, Endüstricilik ve Teknikçilik.” Eklektik bir program olduğu söylenebilir. Milliyetçi korporatizmi savunan bir anlayış vardır. Bu anlayışta toplumların sınıflar hâlinde bölündüğü savı red edilmiştir. Toplum kaynaşmış bir kitle olarak tasvir edilmiştir. Bu ilkeler üzerinde çok düşünülüp teorik/pratiğe dökülen program değildir. Türkeş gençlik temsilcileri ile yaptığı bir konuşmadan sonra bunları programa dökmüştür. Programda işçi-işveren ilişkilerinin de nasıl olması gerektiği yönünde düşünceler ihtiva etmiştir. Örneğin; Toplumculuk ilkesi üç bölümde incelenmiştir: Bu bölümlerden birisi: “Özel Teşebbüs”tür. Türkeş şunları ifade etmiştir: Toplumun kalkınmasında özel teşebbüs desteklenecek, himaye edilecektir. Ancak bu konuda işverenle işçinin karşılıklı olarak hakların korunması ve bu iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol, tanzim ve nezaret altında bulundurulması şarttır. Demek ki, özel teşebbüsü korumak, himaye etmek prensibimizdir, desteklemek, teşvik etmek prensibimizdir. Fakat bunu yaparken işverenle işçinin münasebetlerini karşılıklı olarak her iki tarafın da haklarını koruyacak ve her iki tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol edilmesi, düzenlenmesi, nezaret altında bulundurulması esasını şart koyuyoruz.”(1) Yani Türkeş’e göre; işçi/işveren ilişkisinde bir hakem olmalıdır. O hakem de devlettir. Köycülük ilkesinde ise Türkeş, solcular gibi zirai ve toprak reformunu önermektedir. Ona göre; köylü kendi toprağını işlemeli ve hür olmalıdır. Türkeş, serfliğe de karşıdır. Toprağın bölünmesinin önüne geçilmelidir. Ona göre; zirai kooperatifler kurulmalıdır. Bu madde çok önemli çünkü ülkücüler siyasi tarihimizde solcuların kooperatifler kurmasını sürekli olarak engellemeye çalışmıştır. Halbuki ülkücüler kendi manifestolarında kooperatifçiliği savunmuşlardır. Türkeş, köy üniteleri kurulması fikrini de ileri sürmüştür. Dokuz Işık Doktrininde yer alan ve solcularla örtüşen ilkelerden birisi de “Halkçılık” tır. Türkeş bu ilke ilgili şu değerlendirmeleri yapmıştır: “Halkçılıktan maksadımız da her şeyin halk için, halkla beraber ve halka doğru olmasıdır. Yâni halka tepeden bakmak, halktan ayrı olmak gibi tutumları uygun görmüyoruz... Her şey halk için, halka doğru ve halkla beraber olacaktır.” (2) Solcuların halkçılık tarifine ne kadar da çok benziyor değil mi? Ülkücülerin solculara ayak bağı olması ne kadar da saçma fikri aklımıza gelmiyor değil…

      Özetle Türkeş, serbest piyasa ekonomisinden ziyade karma ekonomiyi savunmuştur. Ama Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra devletçi partilerin birçoğu parti programlarına “serbest piyasa ekonomisi”ni eklemiştir. Bunu ilk yapan: “Muhsin Yazıcıoğlu’nun Büyük Birlik Partisi”dir. Daha sonra Fazilet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi parti programlarında liberalizme (liberalizmin olmazsa olmazı serbest piyasa ekonomisi)   yer vermiştir: İşte MHP’nin parti programından bir bölüm: “Rekabetçi piyasa ekonomisi geliştirilecek ve hukuki alt yapısı güçlendirilecektir.” (3) Ülkücüler her ne kadar yeminlerinde liberalizme ve kapitalizme karşı olduklarını söylese de aslında parti olarak kapitalizmi savunmaktadırlar. Meselenin garip tarafı MHP, programlarında kapitalizm savunusunu “milli ekonomi programı”(4) olarak nitelemiştir. Küresel rekabet ortamında yapılması gerekenler programda şöyle ifade edilmiştir: “Dışa açık ve rekabetçi bir yapı içerisinde dünya ekonomisi ile bütünleşilerek, bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer alınmasını; bilgi çağının gereği olarak bilgi üretiminin desteklenmesi, bilgiye hızlı ve kolay ulaşımın sağlanması suretiyle bilginin en etkin tarzda kullanımının gerçekleştirilmesini; kolay ve spekülâtif kazanç sağlayan ranta dayalı bir tüketim ekonomisi yerine, teknolojik gelişmeyi, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı esas alan bir üretim ekonomisinin oluşturulmasını gerekli görmekteyiz.” (5) Nitekim MHP geçmişten bugüne güvenlikçi politikalarla gündeme gelmiştir. Ekonomi politikaları günümüzdeki sosyal liberal iktisatçıların görüşlerinden farklı değildir. Düşünceleri son derece sığdır. Yeni şeyler söylememektedirler. Liberalizme alternatif de sunmamaktadırlar. Günümüzde MHP, Alparslan Türkeş’in ekonomi politikalarından yüz seksen derece ters dönmüştür. Açıkça serbest piyasa ekonomisini savunmaktalar ve bunu da milli ekonomi programı diye insanlara anlatmaya çalışmaktadırlar. MHP’nin büyümesinin tek nedeni vardır. O da “Terörle Mücadele”. 60-80 arasında “Komünizm” tehdit idi. Şimdi ise PKK düşman olarak görülmektedir. Dolayısıyla MHP’nin ekonomi-politik biliminden habersiz bir yönetici kadrosu vardır. Alttakiler ise hâlâ kapitalizme, liberalizme ve komünizme karşı mücadele verdiğini sanmaktadırlar. Oysa yöneticileri her zaman işçi/işveren ilişkilerinde güçlü olan tarafı yani patronu savunmuşlardır. Bu sisteme itiraz edenleri ise “anarşistlikle” veyahut “komünistlikle” suçlamışlardır. Sonuç olarak; geçmişten günümüze bakıldığında Türkeş’in şimdiki MHP yöneticilerinden daha ileride olduğu söylenebilir.

Kaynakça

  1. Alparslan Türkeş, Dokuz Işık Doktrini, 4. B., Sulhi Garan Matbaası, İstanbul,  1967, s.11.
  2. Age, s. 24
  3. MHP Parti Programı, 2009, s. 63.
  4. MHP Parti Programı, 2009, s. 62.
  5. MHP Parti Programı, 2009, s. 61-62.