Arapların 1915'i... Türkler Ermenileri Kıskandığı İçin mi Öldürdü?

Dr. Girayalp Karakuş

Öncelikle herkese merhaba...

Her 24 Nisan’da ABD Başkanı “soykırım” ifadesi kullanacak mı kullanmayacak mı diye tartıştığımız konudur Ermeni meselesi. Bu tartışmalarda Marksistleri “kimlik körü” olarak suçlayanlar da yok değildir. Oysa onlara sizin tarih felsefeniz nedir sorusu yöneltmek gerekir. Tarihî olaylar rastlantı sonucu mudur? Ya da tarihî akımların büyük adamların etkisiyle çıktığını mı düşünüyorsunuz? Bu felsefeden herhangi birine bağlıysanız, demek ki siz bir Marksist değilsiniz. Marksist tarihçiler toplumda meydana gelen değişimleri, toplumdaki iktisadi güçlerin sonucu olarak açıklar. (1) Marks geleceğin iktisadi kurumlarını anlatmadı ama geçmişin ve şimdikinin portresini tam bir gerçekçilikle analiz etti. Ermeni meselesinin tarihsel arka planını anlatırken de sınıfsal açıdan analiz etmek gerekir. Zira bu sorunun ortaya çıkışında Türk-Ermeni burjuvazisinin ve Kürt toprak ağalarının rolünü inkâr edemeyiz. Meselenin özü budur ama bir de dönemin moda ideolojisi olan milliyetçilik yangının büyümesine yol açtı. Meselenin iki taraflı bir “trajedi” olduğunu söyleyebiliriz. Suçu sadece bir tarafa atmanın ise objektif bir tavır olmayacağı açıktır. Bu proseste makalenin konusu özellikle Arapça gazetelerdeki “Arapların 1915’ini” anlatabilmektir. 

            1915 yıllarında Arapça gazeteler Osmanlı düşmanlığı ve Arap milliyetçiliğinin de etkisiyle kendilerinin tabiriyle “soykırımın” sorumluluğunu Jön Türkler’e ve Pan-Türkçülük ideolojisine yüklemiştir. Makalelerde o dönem “soykırım” kelimesi kullanılmadığı için (Bu kavram 1948’de icat edildi) “yok etme”, “imha” ve “bir ırkın kökünü kazıma” gibi güçlü terimler kullanılmıştır.

            1913’te yayımlanmaya başlayan bağımsız haftalık gazete El Kalem el Hadidi (Demir Kalem), İttihatçıları Türk olmayan kitleleri yok etmeye çalışmakla suçlamıştır. Aynı zamanda bu gazete Türk Ocaklarının kuruluşunu asimilasyon yapma isteğine bağlamıştır. (2)  Paris’te yayımlanan bağımsız gazete El Mustakbel ( Gelecek), 26 Mayıs 1916 tarihli sayısında, Ermeni meselesinin sorumluluğunu doğrudan Enver Paşa’ya bağlar. Aynı gazete Ermeni konusunda Avrupalıların Türkler’e yeterince baskı yapmadığını ifade eder. 10 Mayıs 1918 tarihli sayısında, ileride Suriye’nin ilk başbakanı olacak Hakkı el Azm, İtihatçılar’ın “Ermenilerin reform talebinden korktukları” için Ermenileri imha ettiklerini ileri sürecektir. El Azm Kürtleri’de Türkler’e yardım etmekle suçlayacaktır. (3)   Yine El Efkar (Fikirler) ve El Asma (Başkent) gazeteleri Türkler’in Ermenileri bilerek çöllere sürerek onları ölüme mahkum ettiğini iddia eder. Ayrıca birçok Arap gazetesi Ermeni meselesinde Almanların da suç ortağı olduğunu ifade etmiştir.

            Lübnanlı yazar Halil Cibran ise “Ermeniler kılıçla öldürüldü, Lübnanlılar ise açlıktan öldü. Her ikisi de zorba Türklerin elinde ustalıkla kullanıldı.” (4) diyordu. Bir Bedevi asilzadesi Faiz El Ğüseyn eklektik ve kronolojik olmayan anlatısı ile bir kitap yazıyor ve “Türkler’in Ermenileri kıskandığı için onları imha ettiğini” söylüyordu. Kendi anılarını da kaleme alan yazar Türkler’in Ermenilere karşı uyguladığı şiddeti ifade ediyordu. Faiz’e göre de suçlu belliydi. “Irkçı İttihatçı yönetim” idi.  Faiz’in kendine göre subjektif çıkarımları da vardı. Ona göre; “Ermeni kadınları Türk kadınlarından daha üstündü. Bundan dolayı Türkler bu durumu bir türlü hazmedememişlerdi.” (5) Yine Faiz’e göre, Ermenilerin silahlanmaları ancak katliamların başlamasından sonra olmuştur. Faiz’in Ermenileri suçladığı tek nokta buydu. Ona göre, silahlanmaları daha önce olmalıydı. (6)

            Son kertede Arap entelektüellerinin genel olarak 1915 olaylarında Ermenilerin yanında yer aldıkları açıkça ortadadır. Bunun dış dinamikleri de vardır. Özellikle Avrupalıların Arapları kışkırtması ve Arap milliyetçiliğini konsolide etmesinin de etkisi vardır. Avrupalılar Araplar’a “Eğer İttihatçılar’a karşı çıkmazsanız sizin de sonunuz Ermeniler gibi olacak” şeklinde propaganda yapmıştır. Araplar’daki Türk karşıtlığı temel olarak 20. yüzyılda ortaya çıkmış bir şey de değil aslında. 11. Yüzyılda Said İbn Ahmet ve benzerleri, 12. yüzyılda İdrisî ve benzerleri Türk’ü vahşi hayvan kılığına sokmuştu. 12. yüzyılda Nasreddin Tusi, Türk’ü hep kötü olarak nitelemiş, 16. yüzyılda İbn Tulun, Türkler’i Arabın en büyük düşmanı gibi göstermiş, 19. yüzyılda Vahhabiler, Muhammed Abduh’lar vb. Türk’e her zaman husumet duymuşlardır. 20. yüzyılda ise Suriyelisi, Iraklısı, Mısırlısı hep aynı yalanları tekrarlayıp durmuşlardır. (7)    

Konu ile ilgili AKP’lilerin bazı sözlerini hatırlatmak gerekli diye düşünüyorum. Çünkü görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ermeni meselesinde sürekli bir savunma pozisyonu almış durumundadır:

Tayyip Erdoğan:

“Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla 20’inci yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” (8)

Hilal Kaplan:

“1915’te devletin suç işlediği gün gibi açıktır.” (9)

Yasin Aktay:

“Dersim’i de biz hatırlarız, Zilan’ı da, Newala Qasaba’yı da, Ermeni Soykırımını da ve bunları yapanları aklamayız.” (10)

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öncelikle “tek taraflı” bu suçluluk psikolojisinden sıyrılması gerekmektedir. “Velhasıl içler dışlar çarpımı yapamayan siyasetçiler, akademisyenler ve gazeteciler yüzünden trigonometri dersi almak zorunda kalmayalım…” ABD’den demokrasi dersi almayada hiç ihtiyacımız yoktur. Freedom House’nin demokrasi endeksi sıralamasında ABD 83 puanla Moğolistan ile aynı puana sahip ve 61. sırada. Geçmişte darbe yaptığı Şili, Costa Rica, Arjantin gibi ülkeler kendisinin çok üstündedir. ABD merkezli bir kuruluş kendilerine iltimas geçmediği apaçık ortadadır. Economist’in Demokrasi Endeksi’nde ise ABD 25. sırada.  ABD bugün “yargının siyasallaşması, bazı eyaletlerde oy vermenin zorlaşması, seçim kampanyalarındaki mali kaynakların muğlaklığı ve siyasetindeki çürüme” (11) ile mücadele etmektedir.

            Sonuç olarak 1915 Ermeni milliyetçi hareketinin ilerici veya gerici olup olmadığı sorusuna cevabımız: “Gericiydi olur.”  Çünkü 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Ermeniler emperyalistlerden pay alma sevdasına kapılmışlardı. Bogos Nubar Paşa’ların Paris Barış Konferansı’nda yaptıklarına bakılabilir. Son sorumuz ise: “Ermeniler ile barış içerisinde yaşayabilseydik ne olurdu?”, İlk olarak heterojen yapıdaki ülkelerde genellikle çoğulculuk vardır ve demokrasimiz açısından olumlu sonuçlar doğurabilirdi. Farklılıklar insanlarımızı daha hoşgörülü yapabilirdi. Homojen toplumlardaki azınlıklar daha “gerici nitelik taşıyan ayrılıkçı milliyetçilik” peşinde koşabilmektedir. İkinci olarak Ermeniler ile barış içerisinde yaşayabilseydik sosyalist sol ciddi güç kazanabilirdi. Bu da bizim farklılığımız olurdu.

 

Yalçın Küçük’ün tabiriyle “Başımızla yürüyüp ayağımızla düşünmemeliyiz.”         

 

KAYNAKÇA

  1. Leo Huberman,  Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021, s. 248.
  2. Nora Arissian, “Arapça Gazetelerde Ermeni Soykırımı”, Arapların 1915’i Soykırım, Kimlik Coğrafya, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021, s. 54-55.
  3. Age, s. 55.      
  4. Emrecan Dağlıoğlu, “Korkunun Propagandası: Ermeni Soykırımını Bir Bedevi Asilzadesinin Kaleminden Okumak”, Arapların 1915’i Soykırım, Kimlik Coğrafya, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021, s. 61.
  5. Age, s. 77.
  6. Age, s. 79-80.
  7. İlhan Arsel, Arap Milliyetçiliği ve Türkler, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2019, s. 51.
  8.  (https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fandan-24-nisan-mesaj%C4%B1/a-17587530)
  9. (https://odatv.com/bu-yazdiklarini-unutmanizi-istiyorlar-0306161200.html)
  10. https://www.hkp.org.tr/batili-emperyalistlerin-ermeni-soykirimi-yalani-ve-ona-eslik-eden-yerli-figuranlar/
  11. İlhan Uzgel, “Duyduk ki ABD Demokrasi Zirvesi Düzenleniyormuş”, Birgün, 11.12.2021, s. 10.