Arap Dünyası İsmail Haniye Suikastine Neden Sessiz Kaldı?

Dr. Girayalp Karakuş

           Emperyalizm kavramını ilk olarak kullananların başında John Hobson gelmektedir. Hobson, 20. yüzyılın “emperyalizm kavramı” kuramcılarındandı. O dönem emperyalizm, bir ülkenin başka bir ülkeyi siyasi, ekonomik ve kültürel veçhelerden fiili olarak sömürmesi olarak kullanılmıştır. Günümüzde emperyalizm çok boyutlu hâle gelmiştir. Ülkeler başka bir ülkeyi kontrol altına almak için işbirlikçi devlet adamlarını kullanmaktalar. Bu metot hem daha ucuz hem de daha kolaydır. ABD ve Batı’nın Ortadoğu’da izledikleri siyasette bu minval üzerinedir. Bilindiği üzere Filistin’de son bir yıldır insanlık dramı yaşanmaktadır. En son Hamas lideri İsmail Haniye, İran ziyareti sırasında suikast ile öldürülmüştür. Sonrasında Arap ülkelerinin birçoğu bu suikasta sessiz kalmıştır. İslâm dünyası 51 ulus-devlete bölünmüş durumdadır. Bunların 8 tanesi şeriatla yönetildiklerini iddia etmektedirler. Diğer ülkeler ise anayasasında ülkenin resmi dini olarak İslâm’ı kabul etmektedirler ama bu ülkeler içerisinde Filistin sorununa karşı pasif bir tutum vardır. Arap halkı Filistin sorununda hassas bir tutum içerisinde iken, kendi liderleri bu konuda halkı oyalama yolunu takip etmektedirler. Hatta Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkeler İsrail ile işbirliği içerisindedir. Örneğin; 2023’te Ürdün devleti İran’a karşı hava sahasını İsrail’e açmıştır. İsrail operasyon merkezi olarak Ürdün’ü kullanmıştır. Suudi Arabistan ise Abraham Anlaşması ile İsrail ilişkilerini normalleştirme taraftarıdır.

“- Dünya petrol üretiminin yüzde 65’i,

– Dünya doğalgaz üretiminin yüzde 51’i,

– Dünyada bilinen uranyum yataklarının yüzde 39’u,

– Dünya doğal kauçuk üretiminin yüzde 70’i,

– Dünya kalay üretiminin yüzde 52’si,

– Dünya buğdayının yüzde 15’i,

– Dünya pirincinin yüzde17’si,

– Dünya baharat üretiminin yüzde 39’u,

– Dünya şeker pancarı ve şekerkamışı üretiminin yüzde 31’i,

– Dünya fosfat üretiminin yüzde 41’i İslam ülkelerinde yapılıyor ya da kaynaklar bu ülkelerde bulunuyor.” (1)

            İslam dünyasının yeraltı ve yerüstü kaynakları olmasına rağmen neden İsrail’e tepki gösteremiyor? sorusu akla gelmektedir. Çünkü İslâm ülkelerinin İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkileri vardır. İslâm ülkeleri bilgisayar sistemlerinden hava savunma sistemlerine kadar İsrail teknolojisinden yararlanmaktadırlar. İsrail, arkasında Amerika Birleşik Devletleri gibi bir de süper güç vardır. Dolayısıyla böyle bir durumda Arap ülkelerinin Haniye’ye ve Filistin davasına sahip çıkması beklenemez.

            Erdeğer, İsrail’in Abraham Anlaşmasından sonra Arap ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini rakamlarla şöyle ifade etmiştir:

            “İsrail, Temmuz 2022’de ilişkilerin normalleşmesi amacıyla aralarında yapılan çok sayıda anlaşma ve ekonomik anlaşmalar sonucunda Arap ülkeleriyle ticaretinin yalnızca bir yıl içinde rekor artışlara ulaştığını açıkladı. Tel Aviv’in Haziran bülteninde ayrıntılı olarak açıklanan, Tel Aviv’in Abu Dabi ile ticareti geçen ay 201,4 milyon dolara ulaşarak geçen yılın Mayıs ayına göre yüzde 130 artış gösterdi. Bu sonuç, iki ülkenin bir ay önce bir ticaret anlaşması imzalaması ve geçen ay Gana’da multi-milyon dolarlık ortak bir proje başlatmasının ardından geldi. Manama ile açık ticaret de yıl içinde sıfırdan 1,2 milyon dolara fırladı. İsrail’in Ürdün’le ticareti geçen yıla göre yüzde 54 artışla 55 milyon dolara yükseldi. Mısır’la ticaret ise yüzde 41 artışla 23,6 milyon doları buldu. Fas da bu yıl İsrail ile ticaret anlaşmalarında yüzde 94 artışla 3,1 milyon dolara ulaştı.

            Haniye meselesine gelirsek Haniye’nin Müslüman Kardeşler Örgütü ile bağlantısı vardı. Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler bu örgüte mesafeli yaklaşmaktadırlar. Dolayısıyla İslam dünyasında Hamas örgütü ile ilgili garip yaklaşımlar olmaktadır. Örneğin; Filistin lideri Haniye, Sünni kökenli olmasına rağmen Şii İran ona sahip çıkmıştır. Ancak çoğu Sünni İslam ülkesi, İsrail ve ABD ile bağlantılı olduğu için Haniye ve Filistin meselesinde ikircikli bir tutum sergilemektedirler. İsrail’in amacı ise Filistinlileri Sina Çölü’ne sürmektir. Bu istekten Mısır endişe duymaktadır. Çünkü Mısır için Filistinlilerin Sina Çölü’ne sürülmesi milyonlarca mülteciyi kabul etmek demektir. (2) Mısır ekonomisinin bu yükü kaldıracak kapasitesi yoktur.

            Araplar için Suudi Kral Faysal dönemi anılarda kalmıştır. Faysal hem İsrail’e hem de ABD’ye kafa tutmuştur. Petrol fiyatlarını yükseltmiş ve emperyalistleri zor duruma sokmuştur. Sonrasında Faysal’ın yeğeni Prens Musaid tarafından öldürülmüştür. (3) CIA bu suikastta etkin rol oynamıştır. Suudiler günümüzde İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu normalleşmeye olumsuz etki eden faktörlerin de karşısında yer almaktadırlar. Filistin sorunu da olumsuz etkenlerden biridir dolayısıyla Suudiler Filistin halkının yaşadığı travmaya kayıtsız kalmaktadırlar. Eskiden Filistin davasına sahip çıkan Cezayir, Irak, Libya ve Sudan gibi Müslüman ülkelerde yönetimler el değiştirmiş ve yerine gelen işbirlikçi liderler Filistin sorununda sadece diplomatik olarak “kınama, endişelerini belirtme” ile yetinmişlerdir.

            İşbu zamanda Türkiye gibi orta büyüklükte devletlerin zaman zaman tam bağımsız siyaset izleyebilme imkânı vardır. Örneğin; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı. Ama Ortadoğu’daki devletler Amerikan ve İsrail emperyalizmi ile işbirliği içerisindedir. Bu durum karşısında Arap liderlerin Haniye ve Filistin sorununa sahip çıkması hayalcilikten ibaret kalacaktır. Ayrıca Arap liderler Filistin sorunu yüzünden “İkinci Arap Baharı” yaşanmasından çekinmektedirler. 

 

Kaynakça

  1. Bülent Şahin Erdeğer, “İslam Dünyası İsrail’e Karşı Neden Adım Atamıyor”, Perspektif, 07, 11. 2023. https://www.perspektif.online/islam-dunyasi-israile-karsi-neden-adim-atamiyor/
  2. Fehim Taştekin, “İsrail-Hamas savaşı Arap dünyasında nasıl değerlendiriliyor, Filistin davasına destek ne düzeyde?, BBC, 02.11.2023. https://bbc.com/turkce/articles/cev7wygnxnvo?s=08
  3. Taştekin, agm.