İslâm dininin yenilikçilerinden birisi de İranlı Ali Şeriati’dir. Şeriati İslâm’ın klasik fıkıh anlayışından uzaklaşarak İslam’ı devrimci bir anlayışla anlatmıştır. Her ne kadar Şiilik anlayışının bazı yanlış kalıntıları olsa da kendisinin mülkiyet-özgürlük-eşitlik ve İslâm’ı devrimci yorumlayış yönündeki duruşu sürüncemede kalmış insanların İslâm dinine olan bakış açısını değiştirmiştir. Kendisinin ortaya koyduğu ideoloji İran İslâm Devrimi’ni yapanlara da esin kaynağı olmuştur. Örneğin; Şeriati’nin ezen-ezilen diyalektiği Humeyni’nin zihin dünyasında etkili olmuştur. Şeriati’nin pan-İslamist yorumlarını bir yana bırakırsak kendisi tam bir devrimcidir. O, İslâm’ı sosyalizan bir şekilde yorumlayışını hayatının sonuna kadar devam ettirmiştir. Son derece mütevazi ve sade bir yaşam sürmüştür. Mollaların ve siyasilerin şatafatlı yaşamlarını eleştirmiş, aydınların ise halka doğruları açıklamaları için içlerine karışmalarını salık vermiştir. Şeriati’nin en sevdiğim sözlerinden birisi de “abdestli kapitalizm” mottosudur. Şeriati bu kavramla aslında her namaz kılanın doğru insan olmayacağını da söylemek istemiştir. O insanlar ki bir yandan namaz kılarken diğer yandan tefecilik yapıyordur. İşte bu yüzden Şeriati devrimci Müslüman kavramını ortaya atmıştır. Servet biriktirmeye ve israfa karşı çıkmıştır. Müslümanın şiarının sade bir yaşam sürmek olduğunu sürekli dile getirmiştir. Kendisi “Dine Karşı Din” kitabında İslâm’a en çok zarar verenlerin ateistler değil, dine inananlar olduğunu dile getirmiştir. Bu durumun Hz. Muhammed zamanında da geçerli olduğunu zira peygambere karşı çıkanların da bir dini olduğuna vurgu yapmıştır. (İslâmiyet’te Batıl olarak kabul edilse de zamanın koşullarında putperestlik de bir dindi) Gerçekten de bu tespit Hz. Muhammed vefat ettikten sonra meydana gelen olaylarda kendisini tezahür ettirmiştir. Peygamber öldükten sonra Müslümanlar bin parçaya bölünmüştür. O halde Şeriati, dine zarar verenlerin ateistlerden ziyade dine inanlar olduğu tespitini yapmıştır.
Geleneksel bir İslâm yorumuna sahip bir inananın Şeriati’yi tasdik etmesi zordur. Kendisi sosyolog olmasının da getirdiği entelektüel birikimle olay ve olguları farklı yorumlamaktadır. Örneğin ünlü filozof Sartre demiştir ki: “Eğer bir dinim olsaydı, bu Ali Şeriati’nin dini olurdu.” Şeriati günümüzde dindarlardan ziyade ateistler, agnostikler ve deistler tarafından çok okunmaktadır. Bunun nedenine gelince Şeriati’nin öne sürdüğü devrimci İslâm yorumu kendisinin de kavramlaştırdığı gibi “abdestli kapitalistlerin” işine gelmemektedir. Daha doğrusu servetin bölüşümü, sade yaşam, tek eşlilik, ritüellerin tefekkür etmeden anlamsız tekrarına karşı çıkış bazı çevrelere zor gelmektedir. Geçenlerde bir tarikat şeyhinin Şeriati ile ilgili konuşmasına denk geldim. Şeyh, Ali Şeriati’nin İslâm’ın Tanrısını Roma tanrılarından birine benzettiğini iddia ediyor. Dolayısıyla Şeriati’yi de tekfir ediyor. Bu geleneksel İslamcıların entelektüel kavrayışlarının zayıf olmasından kaynaklanmaktadır. Oysa Şeriati’nin söz konusu konuşmayı yaptığı konferansında bahsettiği şuydu: “Hristiyanların Tanrısı merhamet üzerine kuruludur. Yahudilerin Tanrısı ise adalet üzerine kuruludur. İslâm’ın Tanrısı ise Roma Tanrısı Janus gibi hem adalet hem de merhamet Tanrısıdır.” Şimdi bu cümle okunduğunda İslâm’ın Tanrısına hakaret mi var yoksa övme mi var? Elbette ki yüceltme vardır.
Sonuç olarak Şeriati, 20. yüzyılda yetişmiş önemli bir İslam aydınıdır. Onun gelenekselci anlayışa aykırı düşen bazı fikirleri onun değerini azaltmaz bilakis arttırır. Kitaplarında eski çağlardaki köleci anlayışa yapılan vurgular ise okunmaya değerdir. Örneğin; Mısır piramitlerinde çalışan kölelerden bahsetmesi gibi. Müslüman dünyası Seyyid Kutup ve Mevdudi gibi özel mülkiyete kutsallık atfeden düşünürlerin yerine Ali Şeriati’nin yolundan gitseydi belki de İslâm’a inananlar için çok farklı bir dünya olacaktı. Şeriati günümüzde kimseye yaranamamış bir aydındır. İran’da Sünni, Türkiye’de Şii olarak tanınmaktadır. Oysa Şeriati mezhep mücadelelerinin anlamsız olduğunu ve Müslümanların birlik olması gerektiğini belirtmiştir. Zira Şeriati her türlü bağnazlığa karşı birisi olarak İslâm’ın çağdaş bir yorumunu yapmıştır.