Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar... Eskiden CHP’yi “potansiyel rakip” olarak görür dikkatlice izlerlerdi. Bugün ise İmamoğlu cezaevinde olmasına rağmen, CHP birinci parti ve AKP’yi tahtından indirmeye yeminli. Ancak AKP kabinesi adalet bakanının önceki yardımcısı, bugünün başsavcısı toplumu şaşkınlık içinde bırakan hamlelerle CHP belediye başkanlarını veya çalışanlarını cezaevine alıyor, ablukayı sürdürüyor. Bu arada, Erdoğan’ın eski şoförü/ ardından milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, Cumhuriyete en küstah sözlerle saldırıyor ama ne yazık ki hiçbir savcıdan tepki göremiyoruz.
Bütün bu kuşatmanın ortak noktası, belirli bir gerekçe olmadan, baskın operasyonlarla “şüphelinin” götürülmesi, gizli tanıkların müphem, içeriksiz ifadelerini yandaş basının manşetlere taşıması ve kamuoyunu bu şekilde etkilemeyi amaçlaması... Mesela İmamoğlu, 110 gündür tutuklu ama hâlâ iddianame yok ve CHP’nin ısrarlı taleplerine rağmen duruşmalar naklen yayımlanmıyor. Bahçeli, nasıl olduysa CHP’nin naklen yayın talebine destek verecekmiş gibi konuştu, hatta Erdoğan da dün sürpriz şekilde buna yeşil ışık yaktı! Haydi hayırlısı...
İmamoğlu, milyonlarca vatandaşın desteğiyle “CHP cumhurbaşkanı adayı” sıfatını aldı. Ve bu sıfatı aldığı gün tutuklandı. O andan itibaren CHP, iktidarın hiç beklemediği kadar yüksekten cevap verdi; örgütüyle, genel başkanıyla, gençlerle, üniversitelilerle bütün halk ayağa kalktı ve üst üste düzenlediği mitinglerle, vatandaşın desteğini ve güvenini kazandı! Partinin yaşadığı haksızlık oranında oyu arttı.
Şimdi ise olay başka bir safhaya taşınmak isteniyor. İktidar, yeni hedefini Özgür Özel olarak belirlediğini, birçok milletvekilinin yanı sıra, CHP genel başkanı hakkında fezleke hazırlandığını, Ankara cumhuriyet başsavcısının bir soruşturma başlattığını açık bir şekilde topluma duyuruyor. Medyada “Sıra CHP genel başkanında mı?” şeklinde altyazılar çıkmaya başladı. Adeta halk buna alıştırılmaya çalışılıyor.
Ülkemizde en alaturka şekilde sahnelenen bu “demokrasicilik” oyunu, Ümit Özdağ veya Selahattin Demirtaş gibi parti başkanlarını, Barış Pehlivan, Fatih Altaylı veya Timur Soykan gibi ünlü gazetecileri cezaevine atıyor veya bunu deniyor, Sözcü TV veya Halk TV gibi televizyonlara kapatma kararı verebiliyor, AYM’nin sayısız kararına karşı gelebiliyor ve şimdi de sıranın CHP genel başkanına gelmiş olabileceği, gündeme bomba gibi düşürülüyor.
ÖZEL; ATATÜRK’ÜN KOLTUĞUNDADIR
Bu noktada CHP örgütüne ve Türkiye’nin demokratik yüzüne şu hatırlatmayı yapmayı bir görev biliyorum: CHP’nin ebedi genel başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Özgür Özel, Mustafa Kemal’in oturduğu bu koltuğa hakkıyla oturmuş genç bir liderdir. Bu büyük onuru, CHP örgütü bu sıfatı kendisine layık gördüğü müddetçe de gururla taşıyacaktır. Kaldı ki bugüne kadar da bütün Türkiye’nin hayran kaldığı bir siyasi önder olmuştur. Özel, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturuyor. Nasıl satrançta şah her koşulda korunmalıysa, bu halk da önderini öyle korur. AKP’nin, CHP’nin vezirini, İmamoğlu’nu etkisiz hale getirmeye çalışması zaten fazlasıyla kabul edilemez bir hamledir. “Demokrasicilik oyunu”ndaki sapmalar hepimizi yaralarken bu limit aşılmaya kalkışılırsa, ülkemizin hangi güçlüklerle kimin sayesinde kurulduğunu hiçbir zaman unutmayan Türk halkı, gerekirse her şeyden feragat eder ama önderinin koltuğunda oturanı vermez. Anıtkabir’i nasıl hiçbir koşulda kimseye teslim etmezlerse, Mustafa Kemal’in koltuğu da aynı konumdadır. Çünkü bu Cumhuriyet yüz binlerce şehit ve gazinin kanıyla kurulmuştur. Sayısız vatansever kuruluş sürecinde son nefesini vermiş ama sonunda emeline ulaşmıştır. Mustafa Kemal’in en büyük emaneti olan bu mirasın bir numaralı bekçisi, ister iktidarda ister muhalefette olsun, Atatürk’ün partisi CHP’dir. Atatürk’ün koltuğu bu vatanın gururudur, namusudur. Ana muhalefet partisi lideri, partisinin belediye başkanlarının haksız yere zindanlara atılmasını kabul etmiyor ve itiraz ediyor diye, yani uzun lafın kısası layıkıyla görevini yapıyor diye takibata uğrayamaz. Bu sorun da yalnız CHP’yi değil, tüm muhalefeti ilgilendirir. (Manavgat olayında Özel, gerekirse verilecek en büyük cezayı kabul edeceğini de açıkça belirtmiştir.) Zaten dokunulmazlığın kaldırılması saçmalığı, Kılıçdaroğlu’nun 2016’da siyasetimize FETÖ krizi nedeniyle hediye ettiği koca bir saflıktan başka bir şey değildir! Bahçeli, grup toplantısında Özel’in ölçüyü kaçırdığından söz ederken aslında kendisine sorması gereken ana soru, “Yoksa biz mi ölçüyü kaçırdık da ana muhalefet partisinin bütün kapılarına üst üste kilit vurmaya başladık, acaba suç bizde mi?” olmalıdır!
AKP; TÜRKİYE’YE VE KENDİSİNE BU KÖTÜLÜĞÜ YAPAMAZ!
Bu noktada AKP’ye, dünyanın bize nasıl baktığı ve bakabileceği açısından bir hatırlatma yapmak istiyorum: Şayet ana muhalefet partisi genel başkanını içeri almaya kalkışırsanız, aynen İmamoğlu vakasında olduğu gibi ekonomiyi yutma tehlikesi olan dev tsunamiyi yaratırsınız. Bunun dışında ülkede demokrasi artık fiili olarak ortadan kalkmış olacağı için Türkiye bütün uluslararası kurumlarda akla sığmayacak derecede dışlanır. Bu kötü imaj veya kredi notu düşürülmesinden çok daha katastrofik sonuçlar getirir, bunlar bir iktidar partisinin ve onun yönettiği devletin alamayacağı risklerdir.
Ayrıca son söz olarak hatırlatmak isterim ki benzeri girişimler tarihte karanlık izler bırakan ve hiçbir zaman başarıya ulaşmamış kirli sayfaların vazgeçilmez konularıdır. Kimseye faydası olmamıştır.