Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Bedri Baykam

Atasözlerimiz bazen tam yerini bulur. Sık kullandığım bir atasözü şöyle der: “Şeytan taşlamaktan ibadete vakit bulamamak”. Ne yazık ki durumumuzun özeti bu. Normalde size Dünya Sanat Günü’nden, bu düşüncenin Türkiye’den çıkıp dünyaya yayılmış olmasının keyfini detaylıca anlatmam gerekirdi. Veya bugün başlayan Contemporary İstanbul Bloom fuarını gezme fırsatını kaçırmamanız gerektiğini anlatmam lazımdı. Ya da TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras’a konan yurtdışı yasağı nedeniyle kim bilir Türk ekonomisi veya bankacılık sektörü nasıl zararlara ve mevzi kayıplarına uğruyor? İmtihanlarına giremeyen, anayasal protesto hakkını kullandığı için cezaevlerine atılan gençlerin kayıplarını kim üstlenebilecek? Değişik sektörden insanlara sorsak, bu makalenin satırlarını 15 saniyede doldururdu. Ekonomi, eğitim, kadın hakları, bilim dünyası, hayvan hakları gibi tonlarca çağdaş konu gündemimize giremiyor. Ülke olarak her alanda kendimizi geliştirme şanslarını heba ediyoruz. İktidarın antidemokratik ısrarları, siyasi, sosyal, sanatsal açılardan ülkemizi ayağına prangalar vurulmuş bir yapıya taşıyor. Bu yok olan zamanı ve kaçıp giden fırsat ve gelişim olanaklarını, hangi güç, nasıl geri getirebilecek?

EKREM İMAMOĞLU FARKI: SANATTAN ÖRNEKLER

Her fırsatta tekrarlarım, sanat hiçbir zaman iktidarların bir önceliği olmadı. “Şimdi bunun sırası değil, dış sorunlarla uğraşıyoruz, muhalefetle uğraşıyoruz, maaşlarına isyan eden emekliyle uğraşıyoruz, ballı ihalelerimizle uğraşıyoruz” cümleleriyle elimizden kayıp gitti onlarca yıl...

Bu vesileyle İmamoğlu’nun İBB başkanı olduğundan beri kültür sanat ortamında yaptıklarını kısaca hatırlayalım: Gerçekleştirilen büyük restorasyonlar birbirini takip etti; Müze Gazhane, Artİstanbul Feshane, Metrohan, Cendere Sanat, Kütüphane Troleybüs, Haliç Sanat, Gülhane Sanat, Bebek Sarnıcı, Taş Mektep, Yedikule Gazhanesi, İBB Saraçhane Arkeoloji Parkı, Anadolu Hisarı, Karasurları, Casa Botter, Moda İskelesi... Ben saymaktan yoruldum, bir bu kadar daha ekleyebilirim listeye... Belediyenin kültür birimlerine ve İmamoğlu’na “Dur” denerek bu büyük atılım sekteye uğratıldı. Geçen yıl İmamoğlu’nun tanıtıcı basın toplantısının hemen ardından, büyük bir mutluluk ve inançla kendisini tebrik etmiştim ve Atatürk’ten sonra sanatı bu kadar ciddiye alarak sanatçıların ve onca farklı sanat dalının önünü açan, her kuşaktan insana bu şekilde yeni hizmet olanakları götüren başka bir siyasetçinin görülmediğini söylemiştim.

İmamoğlu’nun başka “suçları” da var! Kanal İstanbul’a şiddetle karşı çıktı; gençlerin, emeklilerin, dar gelirlerinin ekmeğini, aşını düşünüp onların işine yarayacak formüller üretti; annelere sahip çıktı!

Sanat, işin yalnız bir yönü, ekremimamoglu.com’da daha birçok hatırlatmayı zaman ayırın görün lütfen. İmamoğlu’nun yaptıkları, seçildiğinde yapacaklarının teminatıdır!

‘GİZLİ TANIK’ MI DEDİNİZ?

“Gizli tanık”tan daha acınası bir insan düşünemiyorum. Dürüst ve adil bir yargının, bu tipolojide varlıkları bu denli önemli davalarda kullanabilmesini hazmedemiyorum, ülkem adına kahroluyorum. Hiçbir kanıt sunamadan, “Birlikte hareket ettiğini söylüyorlardı”“Sahte fatura kestiğini duydum” gibi farazi cümlelerle dosyalar oluşturuluyor. Veya Kadir Topbaş döneminde olmuş olaylar, İmamoğlu döneminde olmuş gibi sunuluyor. İmamoğlu ve Özgür Özel, hodri meydan diyerek duruşmaların TRT’den naklen yayınlanmasını talep ettiler! “Turpun büyüğünden” bahseden ve İmamoğlu’nun köşeye sıkıştığını zanneden bir zihniyet, bundan neden rahatsızlık duysun ki? Tersine aynı anda TRT2, TRT Kürdi ve hatta TRT World’den de yayınlanmasını talep etmesi lazım! Yoksa İmamoğlu’nu suçlayanların davranışlarında bir fikri takip olmadığını göreceğiz! Sözlerinin arkalarında olmadığını göreceğiz... O zaman diyeceğiz ki demek ki gizli tanıklarla su bulandırılabiliyormuş ama arkasından konu doğrudan yüzleşmeye geldiğinde ortada kimse kalmıyormuş!

ERDOĞAN, İMAMOĞLU’NU İKTİDARA TAŞIYOR

Konu İmamoğlu’yla da sınırlı değil, şimdi CHP’nin yeni kurultayına da yine soruşturma açma peşinde oldukları gündeme geliyor. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’ten dinliyoruz: Bursa il başkanı güya onun odasına somurtarak girmiş gülerek çıkmış, şimdi bunun hakkında ifade verecekmiş! Bir insanın bu kadar “ağır ve derin suçlamalarla soruşturulabileceği” (!) hiç aklınıza gelebilir miydi? Bunu bir tiyatroda izlesem, kötü bir yazarın elinden çıkmış olarak görüp alay ederim. Çelik, ayrıca CHP kurultayının demokratik açıdan A’dan Z’ye her aşamasında sorunsuz ve ihlalsiz yaşanmasını kendine bu kadar dert edenlerin dikkatini çekerek “AKP kongrelerinde hiçbir karşı aday çıkmamasına ve muhalif duruma düşenlerin mecburen ayrılıp başka partiler kurmaya mecbur kalmalarına ve il başkanlığı için imza toplayanların bile aday olamayıp büyük kavgalar çıkardığına” işaret edip, “Bunları soruşturan olmuyor mu?” şeklinde merakını haklı olarak dile getiriyor.

AKP gemisi buz dağına doğru dümdüz yol alıyor. Çünkü İmamoğlu korkusu erken seçime girmelerine engel oluyor ve erken seçim olmazsa CHP’nin kabul edeceği bir ön tarihte, Erdoğan seçime katılamıyor. Zaten gerek genel seçim gerek cumhurbaşkanlığı anketlerinde, AKP ve Erdoğan net olarak CHP ve İmamoğlu’nun arkasında kalmış durumdalar... Gerçek şu: İmamoğlu “Silivri’de yatmıyor”, dimdik ayakta bir demokrasi nöbeti tutuyor! Bu öyle bir güçlü duruş ki seçime İmamoğlu giremezse bile, yarattığı dev rüzgâr ile CHP kimi aday gösterirse göstersin o kişi aynı oyu alır ve Erdoğan iktidarı yine düşer. Uzun lafın kısası, ülkemizde zaten çok güçlü bir siyasi figür olan İmamoğlu’nu, Erdoğan yaptığı hatalarla yenilmesi imkânsız bir noktaya kadar adeta omuzlarında taşıdı.