Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim:
Merhaba herkese,
Ben Anne Frank, bu açık mektupla dünyaya sesleniyorum. Ve beni hemen, tek bir gün ya da hatta saat dahi kaybetmeden duymanız gerekiyor.
Ben Almanya’da doğmuş 15 yaşında bir kız çocuğuydum ve Hitler iktidara geldikten sonra ailemle birlikte 1934’te Amsterdam’a taşındık. Savaş sırasında Amsterdam’da saklanarak yaşadık, ama 1944’te bulunduğumuz yer keşfedildi ve hep birlikte Auschwitz Birkenau kampına gönderildik. Bir toplama kampına gönderilen son Yahudilerdendik. Annem orada öldü. Ben ve kız kardeşim Margot, Bergen- Belsen kampına çalışmak üzere nakledildik, 1945 yılında orada tifüsten ve bakımsızlıktan öldük.
Biz çok ağır bedeller ödedik; bu dünyadaki tüm kavgalarınız -sözde din, ırk ve bitmek bilmeyen maddi hırs uğruna- bizi en sevdiklerimizden ayırdı. Sonsuz acılar ve kederler içinde ebediyete ve unutulmaya gönderildik. Oysa bizim de hayallerimiz vardı; tıpkı herkes gibi geleceğe dair umutlarımız ve beklentilerimiz vardı. Ama bizim gibi mezarlara, unutulmaya gönderilen tüm diğerleri gibi, hayatlarımızı yaşama şansı bulamadan yok edildik. Arkamda bıraktığım hatıra defterini dünyada 35 milyon kişi okumuş bugüne kadar…
Burada, bu korkunç Holokost’un anısına -milyonlarcamızı feci şekilde yok eden bu felaketin anısına- Yahudi kız ve erkek kardeşlerime sesleniyorum: Kim olduğunuzu hatırlamanız ve bu hatırayı, bu bilgiyi insanlığın yararı için kullanmanız gerekiyor. Şimdi, lütfen düşünün: Neden bu kadar çok kitap, makale yazdınız? Neden konferanslar, konuşmalar yaptınız? Sevgili Hollywood, neden bu korkunç ve affedilmez Holokost hakkında bu kadar çok film yaptınız? Peki, yıllarca savunduğunuz tüm o insani değerlerden geriye ne kaldı? Eğer aynı felaketler tekrar yaşanacaksa, bu dersini almamış insanlık nasıl devam edecek? Bugün, bizim çok acı şekilde deneyimlediğimiz felaketlerin aynısı yaşanıyor. Biz dün nasıl ölüme yollandıysak, bugün de aynı şekilde masum siviller, çocuklar, hayvanlar katlediliyor, soykırım kurbanı oluyor. Bizlerin hatıraları hiçbir değer ifade etmiyor mu? Biz 6 milyondan fazla insan, neden bütün o kâbusu yaşadık? Gelecek nesiller bundan bir ders çıkarmayacak idi ise, bizler 80-90 yıl önce neden o bedeli ödemek zorunda bırakıldık?
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gururla kurulan ve olan biteni herkese hatırlatacak, dünyaya yayılmış Yahudi halkının savunucusu ve temsilcisi olacak ülke, İsrail’in değeri nedir? Eğer bugün, 80 yıl sonra, aynı şeyler yeniden ve hatta daha da kötü şekilde yaşanıyorsa, ama bu kez başrolde yok edici olarak umulanın tam tersine İsrail varsa, bu ülkenin kuruluş tarihinden ve gururundan geriye artık ne kalmış diyebiliriz? Bugün gerek İsrail’de gerek dünyanın farklı yerlerinde, sayısız Yahudi bu katliamlara karşı ağır tepkiler veriyorlar, maalesef güçleri yetmiyor vahşeti durdurmaya, ama yine de onları kucaklıyorum.
Annem, babam, erkek kardeşim ve kız kardeşimle birlikte yaşadığım o mutlu evin önünde, benim ve kitabımın adını Amsterdam’da, o sokakta bugüne kadar yaşatan ne kadar çok program yapıldı; dünyanın dört bir yanından ne kadar çok devlet adamı, kral, kraliçe, başbakan, cumhurbaşkanı geldi, evimizin önünde önemli konuşmalar yaptı. Peki soruyorum, nasıl cesaret ettiniz buna? Kendi çıkarınız için mi? Egonuz için mi? Gerçekten de Filistinli, İranlı, Iraklı dostlarımızı, kardeşlerimizi, benzerlerimizi, on binlerce insanı şu anda öldürmekle meşgulken, bize bir saygı duruşunda bulunduğunuzu, anımıza hürmet ettiğinizi mi sanıyorsunuz yoksa? Bu tavrınız sürecekse sonsuza dek bir daha ne o evin önüne gelin ne de adımızı anın!
Şimdi Amerika Birleşik Devletleri’ne sesleniyorum: Siz dünyayı Nazi işgalinden kurtardınız ve Avrupa’daki müttefiklerinizle, SSCB ile birlikte hayatlarımızı yok eden, insanlığın yüz karası soykırımlarla anılan İkinci Dünya Savaşı’nı durdurabilen iki ana ülkeden biri oldunuz; 20. yüzyılın ortasında tarihin akışını değiştirdiniz. Biz de sizinle gurur duyduk! Ben ki bu müdahaleleri belki 6-7 hafta ile kaçırarak hayatımı kaybettim, buna rağmen adeta ruhlarımıza nefes aldırdınız. Ama şimdi duyuyorum ki, karanlık tarafa siz geçmişsiniz! İşte buna inanamıyorum! O kadar hayal kırıklığına uğradım ki, bu kelime bile yaşadığım infiali anlatmaya yetmiyor!
1944-1945’te neden bu korkunç olaylara müdahale ettiniz? Bugün yaptıklarınıza bakıyorum da, sizi hiç anlayamıyorum. Buna, daha sonra destekleyeceğiniz başka bir ülkenin, benzer vahşette kıyım yapabilmesi için mi giriştiniz? İkinci Dünya Savaşı’nı ve Nazi soykırımını bu yüzden mi durdurdunuz? Kendi halkımdan, Yahudilerden, ülkemiz İsrail’i kuranlardan bazılarının, sizleri baskı altına alarak Filistin halkına karşı açtıkları bu savaşta kendilerini desteklemeniz için zorladığını duyuyorum ve kahroluyorum. Halkımın tarihi adına onlardan utanıyorum!
Buradan, cennetten size sesleniyorum, lütfen duyun sesimi: Sizden bebekleri, kadınları, erkekleri, çocukları öldürmenizi isteyen, onları açlığa, kıtlığa terk etmenizi, evlerini, bedenlerini, hastanelerini yok etmenizi isteyen insanlar… İnanın bana, onlar benim halkım değil! Onlar benim ırkımı temsil etmiyor! Eğer hâlâ kendilerini Yahudi olarak görüyorlarsa, buradan ilan ediyorum: Onlardan, iddia ettikleri o unvanı geri alıyorum! Çünkü benim ırkımı kirletmeye hakları yok! Bizler ki, dünyanın en önemli bilim adamlarını, sanatçılarını, yazarlarını, düşünürlerini çıkarmış bir toplumuz, bugün dünyanın kara sayfalarına geçen bu insanların bizlerle ilişkisi olamaz!
Biz o bedeli ödedik ve hiçbir kirli beynin, kirli ruhun, kirli kalbin, kirli düşüncenin bizim hatıramızı, dünyadan gördüğümüz saygıyı, dünya vatandaşlarının bizlere ve tüm savaşlarda ölenlere duyduğu yüce, saygı dolu duyguları silip atmasını istemiyoruz. Biz bunu hak etmedik!
Milyonlarca, on milyonlarca insanın günlüğümü okuduğunu ve çoğunuzun kim olduğumu ya da bizlerin başına neler geldiğini bildiğini biliyorum. Şunu anlamanızı istiyorum: Biz bu konuda çok ciddiyiz! Bize kendimizi, aslında bir hiç için öldüğümüzü ve gelecek nesiller açısından hiçbir amaca hizmet edemeden kurban olup gitmiş, yokluğunun da önemi kalmamış insanlar gibi hissettirmeye hakkınız yok!
Size hatırlatmak istediğim bir şey var:
Siz, sözde medenî dünya… 40’lı yıllarda vahşetin yaşandığı süreçte, Nazilerin bize neler yaptığını bilmiyordunuz, öyle mi? Toplama kamplarından, gaz odalarından, milyonlarca insanın ölüme gönderildiğinden, diyelim ki gerçekten haberiniz yoktu. Oysa bugün her şeyi biliyorsunuz; bunu her gün, sıcak ve rahat evlerinizde, televizyonlarınızdan canlı olarak izliyorsunuz. Peki, bugün ne yaşanıyor? II. Dünya Savaşı’ndaki vahşetlerden, ders alınması gereken bütün katliamlardan sonra, üstelik bu kez olup bitenlerin her saniyesini, her gün kendi gözlerinizle canlı yayınlarda izleyerek, bilerek tanık oluyorsunuz!
Sizin durumunuz Nazilerden çok daha kötü! Yazdığınız bütün kitaplardan, yaptığınız bütün filmlerden, oynadığınız bütün tiyatro eserlerinden, okuduğunuz bütün yayınlardan, seçtiğiniz kralların, başkanların, başbakanların bizim anımıza size hitaben yaptığı bütün konuşmalardan utanmanız gerekir! Çok daha fazla utanmanız gerekir, çünkü her şeyin göz önünde yaşandığını düşünürsek bugün Gazze’de olanların boyutu çok daha vahim! Siz bunu bilinçli bir şekilde, dünyanın gözü önünde, gururla yapıyorsunuz ya da yapılanları seyrediyorsunuz; insanlara adeta atık bir malzeme gibi davranıp 80 yıl sonra onları yine ölüme gönderiyorsunuz.
Bütün bunlar olurken, yüz binlerce insan açlıktan kıvranırken, evlerinizde oyalanmak için filmler izlediğinizi duyuyorum… Nazi soykırımını anlatan sinema örneklerine biraz şans verirseniz, ekran karşısında ağlayarak izlediğiniz sahnelerin aynısı bugün Gazze’de yaşanıyorken belki empati kurabilirsiniz. Parmağını bile kımıldatmayan insancıklara yazıklar olsun!
Herkesin bilmesi gerekiyor ki, ortada “insani bir kriz” yok. Bu bir deprem değil. Bu bir tsunami değil. Bu, insanların başka insanlara bilerek, isteyerek, bilinçli ve utanç verici bir şekilde yaptığı korkunç bir katliam. Bunun herhangi bir doğal felaketle hiçbir ilgisi yok; kendinizi böyle aptalca sözlerle kandırmayı bırakın.
Bütün bunları bugün size yazıyor olmamın sebebi, kitabımı anlatmak değil; ben Anne Frank gibi, Ayşeler, Mustafalar, Aliler için de endişelenmenizi istememdir. Onların, aradan tam 80 yıl geçmişken, benimle aynı kaderi paylaşıyor olmaları inanılmaz! Bizi öldüren İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, milyonlarca insanın korkunç şekilde, sözde hükümetler tarafından yok edildiği o dönemin ardından… yüzlerce film, binlerce kitabın ardından bugün önünüzde yaşanan vahşetler üzerine hiç kimsenin, ama insanım diyen hiçbir canlının duyarsız kalmaya hakkı yok! Bu her şeyden önce bizlere hakaret!
Şimdi, güya en medenî insan toplulukları olan Batılı ülkeler ve siyasi oluşumlar… Eğer gerçekten bu yaşananların dünyadaki en ileri medeniyet seviyesinde normal olduğuna inanıyorsanız; tüm o sözde siyasetçiler, kararları alanlar ve almaları gereken doğru kararları almayanlar… Lütfen bana bir iyilik yapın, hepiniz, sahip olduğunuz o kirli bilinçle birlikte kocaman bir transatlantik gemisine doluşun ve okyanusun ortasında yok olun! Çünkü siz bizi temsil etmiyorsunuz, insanlığın hak ettiği dünyayı da temsil etmiyorsunuz. Siz neyi temsil ediyorsunuz, inanın bilmiyorum; belki paraya ve güce taparcasına bitmeyen hırs yarışını… Bilin ki, sizin değerlerinizin dünyamızın ne yaşayan insanlarıyla ne de ölüleriyle hiçbir ilgisi yok. Annelerinize izah edemeyeceğiniz şeyler yapmayın. Bir an önce bu soykırımı durdurun, on binlerce Anne Frank bugün Gazze’de ölüyor!