Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İstanbul Üniversitesi’nde 11 hekim akademisyenin bilimsel çalışmaları nedeniyle basında hedef gösterilmesine tepki gösterdi.
LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminin giderek yok edici bir tutuma yöneldiği belirten TİHV, nefret söyleminin ulusal ve evrensel hukukta suç olduğu hatırlatıldı. Vakıf, bu suçu işleyenlerin cezasız bırakılmaması ve hedef gösterilen akademisyenlerin korunması için sorumluları göreve davet etti.
Açıklamada şunlar ifade edildi:
Türkiye’de ayrımcı, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı tutum ve dilin siyasette, medyada hakim olmaya, hatta bir yönetme stratejisinin temel araçlarından birisi olmaya başlamasıyla uluslararası insan hakları sözleşme ve belgelerinde açıkça suç olarak tarif edilmiş olan nefret söylemi sıradanlaşmaya, normalleşmeye ve en kötüsü cezasızlıkla ödüllendirilmeye başladı.
Bu tutumun son örneği İstanbul Üniversitesi’nde bir grup hekim akademisyenin bilimsel çalışmalarının açıkça suçlulaştırılması ve bu akademisyenlerin basın-yayın yoluyla hedef gösterilmesidir.
Söz konusu olay, “Cinsiyet Hoşnutsuzluğu Olan Adölesan Bireylere Endokrinolojik Yaklaşıma Bir Örnek: Türkiye’deki Üçüncü Basamak Merkezde Çocuk Endokrinoloji Bölümü’nün Deneyimi” başlıklı bilimsel makaleyi kaleme alan 11 akademisyene fobik çevreler tarafından, fotoğrafları da yayınlanarak yöneltilen nefret söylemidir.
Öjenik ve yok edici bir tutum
LGBTİQ+’lara yönelik öjenik, ayıklama/temizleme amaçlı, artık yalnızca dışlayıcı ve değersizleştirici olmayan, giderek yok edici bir tutuma doğru yükselen bu nefret söyleminin, akademik ve bilimsel zemin ve normlara uygun bir biçimde gerçekleştirilmiş bir çalışmayı suçlulaştırıp, bu çalışmaya katılan akademisyenleri bir nefret ortamının hedefi haline getirmesi suçtur ve kabul edilemez.
Nefret söylemi ve kişileri bu nefret ortamının hedefi yapan yayınlar, öncelikle insanlık onuruna aykırı bir tutum sergiledikleri için ve aynı zamanda akademik ve bilimsel özgürlüğün bir hak olarak kullanımını engellemeyi amaçladıkları için suç işlemektedirler. Bu suçun temel insan haklarını ama önemlisi insanlık onur ve değerini korumakla yükümlü kurumlarca cezasız bırakılması, suçu normalleştirecektir.
Dayanışma çağrısı
Bu nedenle bu görevle yükümlü tüm kurumları bu suçu önleme ve suçluların cezalandırılması için gerekeni yapmaya davet ediyoruz. Ayrıca hedef gösterilmiş ve tehdit altındaki akademisyenlerin mutlaka korunması gerektiğini de hatırlatıyoruz.
Hekimlik mesleğinin etik ilkelerini, bilimsel normları ve insan hakları bakış açısını rehber edinen hekim akademisyen dostlarımız yalnız değildir. Dayanışmamızı her koşulda sürdüreceğimizi ve nefret söylemini teşvik eden cezasızlıkla mücadele edeceğimizi belirtmek isteriz. İnsan haklarından, iyi hekimlikten ve bilimsel özgürlüklerden yana olan herkesi de dostlarımızla dayanışmaya davet ediyoruz.