Donald Trump, 20 Ocak 2025 tarihinde yemin ederek, dört yıllık aranın ardından ikinci kez Beyaz Saray'a taşınacak. 2017-2021 yılları arasında sürdürdüğü başkanlık görevini isteksiz biçimde Joe Biden'a bırakan Trump, şimdi yeniden dört yıl boyunca ABD Başkanı olarak görev yapacak.
Trump'ın seçim zaferine paralel olarak, Cumhuriyetçi Parti de Senato'nun ardından ABD Kongresi'nin diğer kanadı Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elde etmeyi başardı. Trump'ın partisinin Beyaz Saray'ın yanı sıra Kongre'nin her iki kanadını da kontrol edecek olması, Cumhuriyetçilerin son yıllarda giderek daha fazla sağa kaymış olmasından ötürü pek çok kişide endişe yaratıyor. 5 Kasım'da başkanlık seçimleri ile birlikte yapılan Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçiler, 100 sandalyeli Senato'da 53 sandalyeye ulaşırken, 435 üyeli Temsilciler Meclisi'nde ise 218 sandalye kazandı.
ABD'de "birlik hükümeti" adı verilen bu durum, bir sonraki Kongre seçimlerinin yapılacağı 2026 yılına kadar iki yıl boyunca geçerli olacak. ABD'de ikili partili sistemin başladığı 1857 yılından bu yana 48 kez aynı durum yaşandı. Bu çerçevede 23 kez Demokratlar, 25 kez ise Cumhuriyetçiler aynı anda hem Beyaz Saray'da hem de Kongre'nin her iki kanadında kontrolü elinde tuttu. Bu süre içinde iki parti 38 kez ise Beyaz Saray ve en azından Kongre'nin bir kanadında kontrolü paylaşmak durumunda kaldı.
Tarihe bakıldığında, ABD Başkanı'nın partisinin Kongre'deki çoğunluğu ekseriyetle uzun süre sağlayamadığı göze çarpıyor. Pew Research Center'dan Katherine Schaeffer, kaleme aldığı bir makalede, "Yeni bir başkanın göreve başlamasının ardından Washington'da kontrolün tek bir partinin elinde olması sıklıkla gerçekleşen bir durum olsa da 1969 yılından bu yana söz konusu kontrol sadece bir kez ara seçimlerde kaybedilmedi" değerlendirmesini yapıyor. Demokrat Partili Jimmy Carter, 1977-1981 yılları arasında yürüttüğü başkanlık görevi süresince dört yıl boyunca kontrolü elinde tutmayı başarmış ancak dört yılın ardından seçimi Ronald Reagan'a karşı kaybetmişti.
Çalışmalarını Princeton Üniversitesi'nde sürdüren siyaset bilimci Nolan McCarthy, başkanların Kongre'deki kontrolü muhtemelen uzun süre ellerinde tutamayacaklarının pekâlâ bilincinde olduğunu söylüyor. McCarthy, "O yüzden Başkan Trump'ın, öncelikli olarak önem atfettiği bazı konuları hızlıca halletmeye çalışacağını düşünüyorum" diyor.
Trump Senato'yu teğet geçebilir mi?
ABD'de kuvvetler ayrılığı ilkesi, anayasa ile yaşıt. Ülkenin "kurucu babaları" olarak bilinen kurucuları, gücün yürütmeden sorumlu Başkan, yasamadan sorumlu Kongre ve yargıdan sorumlu Yüksek Mahkeme ile diğer mahkemelerin arasında bölündüğü "denetleme ve denge" sistemi oluşturmuştu. 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirisi'nde bununla bağlantılı olarak şu ifadelere yer veriliyor: "Devlet erkinin yasa yapıcı ve yürütücü gücü, yargı gücünden açık bir biçimde ayrılır."
Kongre'nin üst kanadı Senato'nun ABD Başkanı'nın aday gösterdiği kabine üyelerini onaylamakla yükümlü olmasından ötürü, Trump'ın göreve başladığı ilk günlerde, Senato'daki çoğunluk özel bir önem taşıyacak.
Cumhuriyetçiler kağıt üzerinde 53'e 47'lik bir çoğunluğa sahip olsa da Trump'ın kabinesinde yer alan bazı isimlerin son derece tartışmalı olması, söz konusu isimlerin onaylanmasını zora sokabilir. Örneğin Trump'ın Ulusal İstihbarat Direktörlüğü için aday gösterdiği eski Demokrat Partili Tulsi Gabbard ve Adalet Bakanlığı için önerdiği Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Matt Gaetz gibi isimler, aşırıcı görüşlerinden ötürü bazı Cumhuriyetçi siyasetçiler arasında da pek sevilmiyor. Dolayısıyla Trump'ın adaylarının bazı Cumhuriyetçilerin direnciyle karşılaşması ihtimaller dahilinde.
Ancak Trump'ın Senato'nun olası bir frenlemesini baypas etmesi mümkün: Başkan, kabine üyelerini Senato tatildeyken atadığı takdirde, bu isimler görevlerine Senato'nun onayı olmaksızın başlayabiliyor. Trump, destekçisi Elon Musk'ın sahibi olduğu X üzerinden yaptığı paylaşımda, Cumhuriyetçi senatörlere, Senato'yu baypas etmesine imkan tanıma çağrısında dahi bulundu.
Siyaset bilimci McCarthy, "Senato'nun, Başkan'ın kabinesini Senato onayı olmaksızın atayabilmesi için tatile gitmesi gündemde. Geçmişte hiç böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştık. Bir-iki kişinin bu şekilde atanması bazen gerçekleşebiliyor ama tüm hükümetin bu şekilde atanması endişe sebebidir" değerlendirmesini yapıyor.
Yüksek Mahkeme'nin belirleyici rolü
Trump kabinesini alışılmışın dışında atamayı planlıyor gibi görünse de Beyaz Saray ve Kongre'de bir "birlik hükümetinin" görev yapması ABD'de olağanüstü bir durum değil. Ancak Trump ilk görev döneminde Yüksek Mahkeme'ye muhafazakâr dünya görüşüne sahip üç yargıç atamayı başardığı için, yeni Trump hükümetinin elinde bir de yargı kozu olacak.
Resmiyette Yüksek Mahkeme üyeleri partiler üzeri olsa da söz konusu üyeler fiiliyatta ABD Başkanı tarafından atanıyor. Trump'ın, mevcut durumda Yüksek Mahkeme üyesi olan 9 yargıçtan 6'sının desteğini arkasına alması bekleniyor.
Öte yandan siyaset bilimci McCarthy, Trump'ın, büyük vaatlerinden birçoğunu Kongre'yi teğet geçmek suretiyle, başkanlık kararnameleri yoluyla hayata geçireceğini öngörüyor. "Normalde söz konusu kararnamelerin kontrol sürecinden mahkemeler sorumlu" diyen McCarthy, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Yüksek Mahkeme ve diğer bazı mahkemelerin, Trump'ın "yasal kontrolü teğet geçmesine olanak tanıma" suretiyle işini kolaylaştıracağı görüşünde.
"Kurucuların tahayyül etmediği bir güç"
George Washington Üniversitesi'nden Sarah Binder, tüm bunların, Trump'ın tartışmalı planları arasında bulunan, göçmenlerin kitlesel sınır dışı edilmeleri süreçlerini de etkileyebileceği görüşünde. Binder aynı zamanda, ABD'de doğmuş kişilerin doğum haklarında değişikliğe gidilmesi veya askeri müdahalelerin yasallığıyla ilgili bazı soruların da Yüksek Mahkeme üyelerinin çoğunluğu tarafından Trump lehine sonuçlanabileceğine dikkati çekiyor.
Yüksek Mahkeme'nin bu şartlar altında kürtaj hakkı ve Başkan'ın dokunulmazlığıyla ilgili konularda da Trump lehine karar verebileceğinden duyduğu endişeyi dile getiren Binder, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Beni endişelendiren şey bu. Mahkeme, Başkan Trump'ın arkasında durabilir ve yürütmenin elini ABD anayasasını yazan kurucuların geçmişte tahayyül ettiğinden çok daha yüksek bir seviyede güçlendirebilir."