MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de Meclis’te DEM Partililerin elini sıkması ve ardından PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik yaptığı çağrıları, geçen hafta itibariyle yeni bir sürecin kapısını araladı.
DEM Parti Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, 28 Aralık’ta İmralı’ya giderek Öcalan’la bir görüşme gerçekleştirdiler. Ziyaretin ardından Öcalan’ın “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” mesajı aktarıldı.
İmralı heyeti görüşmenin ardından siyasi partileri ziyaret etti ve yaşananları aktardı.
‘Tecrit uygulanırken devlet İmralı’da adeta kamp kurmuş çok yoğun görüşmeler yapılmış’
Dalgakıran programında Kısa Dalga yazarları, yeni gelişmeleri ele aldı ve edindikleri kulis bilgilerini aktardı.
Kısa Dalga yazarı Ayşe Yıldırım, DEM Parti heyetinin İmralı’ya gitmesinden önce devlet yetkililerinin Öcalan’la görüşmeler gerçekleştirdiğini kaydetti.
Yıldırım, “Benim kulislerden aldığım bilgilere göre, uzun süredir Öcalan'a çok katı bir tecrit uygulanırken devlet orada hakikaten kamp kurmuş Ada’da. Öcalan'la çok yoğun görüşmeler yapılmış. Ama tabii bu görüşmelerde ne konuşulduğunu ya da mutabakata varılıp varılmadığını da henüz bilmiyoruz. Ama çok konuşulduğu, yoğun bir görüşme yapıldığını biliyoruz” dedi.
Görüşmeler yapıldığı süreçte Öcalan’ın İmralı’da kalan diğer üç mahkumla da görüşmesine izin verilmediği belirten Yıldırım, “Ta ki yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan gittikten sonra… Şimdi haftada 1-2 saat görüşülmesine izin veriliyormuş” ifadelerini kullandı.
‘Önceki çözüm sürecinde yapılan hatalardan ders çıkarılmış’
Ayşe Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm konuştuklarımızın özeti belki Öcalan’ın şu cümlesinde saklı olabilir. Öcalan, yedi maddelik açıklamasında şöyle bir şey söylüyor: ‘Sayın Bahçeli ve Erdoğan’ın güç verdiği bir paradigma.’
Onların kurduğu değil, güç verdiği… Bu ifadeyle aslında meseleyi yalnızca Türkiye perspektifinden değil, bölgesel gerçekler üzerinden değerlendirmemiz gerektiği anlaşılıyor. İş artık buraya gelmiş durumda ve bir çözüm dayatacak noktaya ulaşmış görünüyor.
Şimdi, bu başlayan görüşmelerden kısa vadede büyük bir sonuç beklemek mümkün değil. Ancak benim gözlemlediğim kadarıyla, önceki çözüm sürecinde yapılan hatalardan ders çıkarılmış gibi görünüyor. Bu kez, yalnızca AKP ya da hükümetle değil, doğrudan devletle; bu iki anlamdaki devletle çözülmesi gerektiği, ve tüm siyasi partilerin, toplumsal muhalefetin, sivil toplum örgütlerin, herkesin işin içine gireceği, herkesin fikrini söyleyeceği ve toplum büyük bir kesimde kabul yaratacak bir yol haritasıyla çözüleceği anlaşılmış.”