Sudan’da son durum şu:
Kadınların önde olduğu ciddi bir toplumsal hareket sonucunda özgürlükler bir nebze genişledi, ülkeyi bir arada tutabilecek başlıca değerin laiklik olduğu görüşü öne çıktı.
Sudan’ın yolu daha çok uzun. Ancak geldikleri nokta azımsanamaz. Uluslarası Ceza Mahkemesi’nin halkını öldürmekten, savaş suçu işlemekten yargılanmasını istediği Ömer el Beşir’i 30 yıl sonra devirip bu çağı yakalama arayışına girdiler.
*
Sudan 2.5 milyon kilometrekarelik bir alanda Afrika’nın en büyük yüzölçümlü ülkesi olarak 1956’da bağımsız devletler arasına katıldı.
Bağımsız olmanız yetmiyor, onu koruyacak bilince ve birikime sahip olmanız gerekiyor.
Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Sudan’da ülke yönetimde yer etmek isteyenler demokrasiydi, plan programdı bunlarla uğraşmak yerine kestirme yolu seçtiler:
“Biz peygamber soyundan geliyoruz!”
Ensar Grubu, Ümmet Partisi, İslami Cephe birlikte hareket edip öteki oluşumlara izin vermediler. 1989’da Tuğgeneral Ömer el Beşir darbeyle yönetime el koydu, ülkede şeriat ilan etti. 1996’da kendisini desteklemeyen partileri kapattı, destekleyen üç partiyi birleştirip onların ortak adayı olarak seçime girdi. Yüzde 76 oyla, darbeyle gelmiş değil, seçilmiş cumhurbaşkanı olarak yönetimi daha da otoriterleştirdi.
Bir sonraki seçimde kendisini destekleyenler de dahil artık siyasi partilere de ihtiyacı yoktu, tümünü kapattı.
Böylece halka sadece kendisi için oy kullanma hakkı verdi.
Otoriter yönetim ruhu gereği halkı daha parçalı hale getirdi. 400 yerli dilin konuşulduğu, 600 kadar kabileden oluşan Sudan’da iç savaş giderek derinleşti. Kimi tahminlere göre 2 milyon kadar insan yaşamını yitirdi. İşte bu aşamada Uluslarası Ceza Mahkemesi’nin kararı devreye girdi.
Ama Beşir yalnız değildi, bir dostu vardı.
2010’lu yılların Başbakanı Erdoğan!
Hakkında tutuklama kararı olduğu halde Erdoğan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi.
Dünyada kırmızı bülten...
Türkiye’de kırmızı halı!
Tek adam olmak, bütün yetkileri elinde bulundurmak Beşir’in ülkesini yönetmesine yetmedi.
Ocak 2011’de ülkenin güney kesimi Güney Sudan olarak ayrıldı.
Bölünmenin sonucu şöyleydi:
Petrol kaynaklarının yüzde 75’i güneyde... Buna karşın petrolün ihraç edileceği tüm limanlar kuzeyde!
Kuzey, Güney’e kazık olsun diye taşıma fiyatını yükseltti, buna kızan Güney de üretimi durdurdu!
Böylece iki taraf da aç kaldı!
Araya kim girdi?
Tabii ki petrol şirketleri ve tabii ki aslan payı kendilerinde olmak üzere!
*
Darbeyle gelen Erdoğan dostu Beşir, 2019’da yoğun gösterilerin ardından darbeyle gitti.
Kaderin cilvesine bakın ki işbaşına gelen General Avad Muhammed Ahmed bin Avf, Mısır’daki darbenin başındaki Sisi’nin Kahire’den sınıf arkadaşıydı!
Kısa bir süre sonra o da gitti, Korgeneral Abdul Fettah Abdurrahman Burkan geldi.
Sudan, adı Mısır’la bütünleşen Nil’in doğup büyüdüğü yer. Mavi Nil ve Beyaz Nil Sudan’ın başkenti Hartum’da birleşiyor.
Sudan’da toprağın altından petrol fışkırıyor, toprağın üstünden Nil bereketi akıyor.
Ve Sudan halkı yıllardır birbirinin kanını akıtıyor.
Bağımsızlığın 64. yılında Sudanlılar soruyor:
Bizi bir arada tutacak olan her inanca saygılı, laik bir yönetim mi?