Diyanet'in 15 Temmuz Fetö darbe girişimi ardından cemaat ve tarikatlar hakkında hazırladığı; ‘Türkiye’deki Dinî-Sosyal Teşekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Akımlar’ başlıklı raporundaki ifadeler:
"Uşşaki tarikatının kurucusu Hasan Hüsamettin el-Buhari el-Uşşaki'dir (1475-1593). Kasımpaşatlaki merkez tekkenin son zakirbaşısı ve döneminin ileri gelen musikişinaslarından olan Kasımpaşalı Cemaleddin Efendi'nin (ö. 1937) öğrencileri arasında Hafız Kemal, Sadettin Kaynak, Sadi Hoşses ve Kemal Batanay gibi ünlü mevlidhanlar ve bestekârlar bulunmaktadır"Genel olarak Cerrahilerin de Uşşakilerin de gayeleri insanların nefis terbiyesini sağlamak ve tasavvuf ilmini yaygınlaştırmak olmakla birlikte Cerrahiler eğitim seviyesi ve kültür düzeyi yüksek bir kesim arasında yaygındır. Uşşakiler ise eğitim seviyesi ve kültür düzeyi vasat insanlar arasında daha yaygındHalvetiyye'nin günümüzdeki en önemli temsilcileri konumundaki Cerrahi ve Uşşaki tarikatları genellikle klasik tasavvufi anlayışı sürdürmektedirler. Bununla birlikte, günümüz iletişim araçlarını ve medya imkânlarını da kullanarak görüşlerini kitlelere yaydıkları görülmektedir. Halvetilerin Cerrahi kolunun daha çok bazı entelektüel ve sanat çevrelerince ilgiyle takip edildiği müşahede edilmektedir.'' biçimindedir.
Uşşaki tarikatının lideri Fatih Nurullah’ın çocuk istismarından tutuklanması ardından “İlim ve irfan ile alakası olmadığı halde, kendilerine menfaat devşiren din istismarcılarına karşı da aziz milletimizi bir defa daha uyarıyoruz” biçiminde açıklama yapmasından yola çıkarak, Diyanet İşleri Başkanlığı bu günlerde fetö terör örgütü gibi cemaat ve tarikatların devlet içine sızmasının tehlikesinin farkına varmış olabilir mi?
Diyanet İşleri Bakanlığının tüm çalışanları, başkanı biliyor mu o koltuklarda oturmalarının tek nedeni, Mustafa Kemal Atatürk'ün, 15 Temmuz'da fetö terör örgütünün Laik Cumhuriyetimizi şeriata dayalı bir rejime devşirmek amaçlı terör kalkışması gibi tehlikeleri, o günlerden ön görerek, tarikat ve şeyh yapılandırmalarını kaldırıp Dinayet İşleri Başkanlığını kurmasıdır.
DEVLETE SIZDILAR MI
2015 yılında Ankara'da Hacı Bayram Camisi Çevre Düzenlemesi ve Kitapçılar Çarşısı açılış töreninde AKP'li bakanlarla protokolde olduğu, dönemin Devlet Bakanı Yalçın Akdoğan'ın ve Eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler arasında oturduğu fotoğraflarla belgeli biliniyor; belediye başkanına, yollarının yapımı için iş makinesi gönderdiğini söylediği de edinilen bilgiler arasında. Ankara Büyükşehir eski Belediye Başkanı Melih Gökçek ile de fotoğrafları var ve Melih gökçek bu fotoların sadece bir nikahta tesadüfi bir karşılaşmanın fotoğrafları olduğunu anlatan sosyal medyadaki savunmasında bile; kendini Fatih Nurullah diye tanıtan, Eyüp Fatih Şağban'dan bahsederken ''......karşımda Nurullah hoca var '' ifadesini kullanıyor.
Melih Gökçek için hoca olmayı sürdüren rüşvetçi, tehditçi, çocuk istismarcısı tutuklu Eyüp Fatih Şağban'ın,
"Hele İslami devlet olsun, en güzel sarığı biz saracağız, en güzel cübbeleri biz giyeceğiz. Ayasofya açıldı. Sarık ve cübbe de... Vakti gelir. Devletin kontrol mekanizmalarında olalım. Ne idüğü belirsizler karar mekanizmalarına geçince Müslümanlar sıkıntı çekiyor"
sözleri göz önünde bulundurularak devlete daha ileri düzeydede sızıp sızmadıkları sızdıysa bu günlere kadar gelip gelmedikleri ivedilikle araştırılmalı, Fetö terör örgütünün devlette nasıl yapılandığı yapılanmasına nasıl izin verildiği ve birçok can kaybıyla acılarla sonuçlandığı unutmamalıdır.
kendisini Fatih Nurullah diye tanıtan Uşşaki tarikatı lideri Eyüp Fatih Şağban'ın Tarikatın yayın organı Nurani TV’de 15 temmuz fetö darbe kalkışmasının ardından yaptığı konuşmada,
“Şu anda görünen zuhuratlar o ki, 1. Türkiye Cumhuriyeti son buldu şu anda. Bunu söyleyen biz değiliz, Avrupa basını. 2. Osmanlı kuruluyor, onun başı da Tayyip Bey 1. padişahımız olarak gözüküyor. Şet kuşatma vazifesi de mutasavvufların. Bu da görüyor ve gösteriyor ki inşallah böyle bir süreç geçecek kanaatim yani. Bir kaos ortamı, bir şey ama son sahne iyi bitirilebilirse, bu iş de biter artık. Tekrar 100 senenin nihayetinde Medine-i Münevver’de kurulan devletin devamı hüviyetindeki bir devletin yeniden ihyasıyla asr-ı saadetin kokularının geldiği bir süreci bu ümmet, bu millet başlatsın.” biçimindeydi.
15 Temmuz Fetö terör örgütünün Laik Cumhuriyetimizi, şeriatçı faşist yönetime devşirmek amaçlı yapmak istediği ancak başta Atatürkçü askerlerin sonra da Cumhuriyete sıkı sıkı bağlı, Türk halkının omuz omuza direnişiyle karşılaşınca başaramadığı, hain darbe kalkışması tecrübemizden sonra halk olarak dini duygularımızı sömürenlere, din tüccarlarına, dini siyasete alet edenlere pirim vermemeyi öğrenmiş olmalıyız. Devlet yönetimi olaraksa bu öğreti, kandırıldık diye savunma yapabilmemizin çok ötesine geçmiştir. Yaşanan fetö darbe kalkışmasında sadece Laik Cumhuriyeti devirip şeriata geçişi sağlamak amacıyla yetinilmemiş, Laik Cumhuriyetin Başı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da canı kolay kurtarılmamıştır.
Millet olarak çoluğumuzu çocuğumuzu din simsarı, her türlü sapkınlığın vücut bulduğu şeriatçı şeyh ve tarikatlara teslim etmemeyi öğrenmek zorundayız evet. Ancak burdaki asıl sorumluluk; bedeninin istismar edildiğini rüyalarımda oluyor diyerek sessiz bir çığlıkla anlatmaya çalışan 11 yaşından beri tacize uğrayan, istismarı bazen ''din büyüğümüzdür bir şey olmaz'' diyen, en güveneceği sığınacağı olması gereken annesinin yanında yaşayan, babasına sessiz kalsın diye para verilmek istenen kız çocuğunun cehenneminin en büyük sorumluları şeyh ve tarikatlara lider ve müritlerine pirim veren Devlet yetkililerinindir.
Selma ŞENEL SEVİNÇ