Silivri’de tutuklu bulunan İPA Başkanı Buğra Gökce: Türkiye’nin kalıcı/yapısal müdahalelere ihtiyacı var

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlar kapsamında Sişlivri’de tutuklu bulunan İstanbul Planlama Ajansı Başkanı (İPA) Buğra Gökce cezaevinden Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlar kapsamında Sişlivri’de tutuklu bulunan İstanbul Planlama Ajansı Başkanı (İPA) Buğra Gökce cezaevinden Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.

- Siz İPA’nın başındayken İstanbullunun sorunlarına ilişkin çarpıcı veriler yayımlıyordunuz. Silivri’den İstanbul’u ve İstanbulluyu nasıl görüyorsunuz?

Burada ne yazık ki kenti, kurumu tüm detayları ile izleme şansımız yok. Tv’lerin, ulusal basılı gazetelerin verebildiği ile sınırlı bir iletişim hattımız var. Bir de avukat - milletvekili görüşmelerinde edinebildiğimiz izlenimler. 

Tarihi ve çok büyük bir kurum olan İBB hukuksuz, orantısız bir baskıyla çalışamaz hale getirilmeye çalışıyor. Yüzlerce kıymetli yöneticisi cezaevinde olduğu halde, görevdeki yöneticiler baskı altında olmasına rağmen görevdeki arkadaşlarımız büyük bir özveri, inanç ve samimiyetle İBB makinasını işletiyorlar. Nuri Başkanımız şahsında görevdeki tüm dostlarıma, çalışma arkadaşlarıma saygı, minnet ve şükran sunmamız gerektiğini düşünüyorum. Tarihte böylesi ağır bir baskıyla karşılaşmış başka bir kurumumuz yoktur.

İstanbullu da eşsiz bir dayanışma ile kentine, kurumuna seçtiği Başkana ve yönetimine sahip çıkıyor. Kaçırılan fırsatı, ülkenin ve kentin mahkum bırakıldığı “patinajı” görüyor. 16 milyon İstanbullu bu koşullarda büyük resmi görüyor, gün demokrasiye, milli iradeye, seçtiği “Başkanına” ve birçok kıymetli yöneticisine sahip çıkma, onların kurumunu koruma, muhafaza etme günü. Buna “Kentlilik Bilinci” diyeceğimiz kadar “Demokrasi ve Seçtiğine Sahip Çıkma Bilinci” de diyebiliriz. İstanbullu kendi belediye başkanına yapılan orantısız güç ve ağır travmatik müdahaleyi ülkenin tüm kurumlarındaki yetersizlik, liyakatsizlik, kollamacı ilişkiler ve çürüme ile birlikte değerlendiriyor elbet. Bu nedenle ben İstanbullu ile ülkemizin tüm kentlerinden Ekrem başkan ve bizler ile dayanışma içinde olan güzel yürekli, tertemiz yurttaşlarımıza hayranlıkla bakıyorum hücremden.

Bu eşsiz inanç ve sahiplenme bize umut veriyor. Ülkemizin geleceği bu “Yurttaşlık Bilinci” ve “ülkesine, Cumhuriyetine Sahip Çıkma Kararlılığı” ile mümkün olacak. Bu azim ve kararlılık bizi çağırıyor.
 
- İstanbul başta olmak üzere kent yoksulluğunun çözümüne dair en temel önermeler ne olmalı? 

Yoksulluğu yönetmek yerine azaltmak zorundayız. Bunun için gelir dağılımı adaletsizliğini ivedilikle giderecek yapısal politikalara ihtiyacımız var. Gelirin yüzde 80’inin  en zengin yüzde 1’in aldığı bu dönemde çalışan kesimler, emekliler, asgari ücretliler, memurlar, işçiler “derinleşen yoksulluk” ağının içine düşürüldüler.  İktidar tüm orta sınıfı çökerten, herkesi yoksullukta eşitleyen politikalar ile sadece zengini daha zengin yaptı. Yoksulluk azalacağına orta sınıfı da sardı ve toplumun önemli kesimleri “gıda ve barınma” gereksinimlerine tüm maaşını verir hale getirildi. Toplumun yüzde 20’lik bir kesimi ise bal tutanlar ve parmağını yalayanlar olarak zenginleşmeye, lüks harcamaya devam ediyorlar.

Gördüğünüz tüketen kalabalık ağırlıkla bunlar. Oysa memur, işçi, emekli bir zamanlar “kendi kendine yeten 7 ülkeden biri” olan Türkiye’de evine sebze-meyve alamaz hale geldi. Yaz geçti evladına kiraz-çilek götüremedi. 15 tl lik ekmeği düşünerek tüketir hale geldi. Konut politikası olmayan, olan uygulamanın da piyasaya (sermaye piyasası aracı hale getirilen  evden hisse alma işi dahil)  terk edildiği bir hal aldı koca ülke..

Türkiye’nin kalıcı/yapısal müdahalelere ihtiyacı var. Yepyeni  bir ekonomik yapı ve yönetim ile sefalet çıkmazına son verip adalet-refah ve zenginlik eksenine ülkemizin sıçraması gerekiyor. Bunlar olurken yerel yönetimlerin derinleşen yoksulluğu her yerel ağda yakalayıp dengeleyici/eşitleyici politikalar uygulamaya gücü yettiğince bütçesini bunlara harcaması beklenir. Ekrem İmamoğlu’nun Yurt, Kreş, Kent Lokantası gibi birçok projesi kent yoksulluğu ve eşitsizlikle mücadelede dev birer adımdır. Kent lokantasına yenilenler zenginlere yeni arsa üretirken, kentin yoksullarını düşünen bir Başkan ve yönetimi var İstanbul’un…


- Tutukluluk halinizin bitmesi durumunda bir yönetici olarak İstanbul’a ilişkin ilk atmak istediğiniz adım nedir?

İstanbul için de Türkiye için de kaldığımız yerden üretmeye devam edeceğiz. Zaten cezaevinde bile yazmaya/üretmeye kentin/ülkenin geleceğine dair fikirler geliştirmeye devam ediyoruz. Edeceğiz. Sağlıklı bilimsel veri ve raporları kamuoyu ile paylaşmayı sürdüreceğiz. Ülkeyi ileriye nasıl taşırız, hangi kentleşme, çevre, afet, yerel yönetim politikaları ile yeni yüzyılda ülkemizi “muasır medeniyet” seviyesine demokrasiye taşırız bunun gereklerine bakacağız.

İstanbul için bir Anayasa niteliği de taşıyan üst ölçekli bir plan olan 1/100000 ölçekli makro plan çalışmalarına başlamıştık. Bu planın ekibi içinde yer alan tüm arkadaşlarımla birlikte tutukluyuz. (Gürkan Akgün, Ramazan Gülten) Kenti plansızlık içinde 30 senedir “talan” eden ve imar rantları üzerinden emlak piyasasının kontrolü üzerinden yöneten yapıya karşı bu planı hazırlamak büyük bir görev.

“Ya kanal ya İstanbul” derken de bu plansızlıktan ve imar rantları ile beslenen azman yapıya müdahaleden bahsediyorduk. Bu üst ölçekli plan kentin geleceğini tasarlama anlamında da eşsiz bir yere oturuyor. Çok sayıda hocamız ve akademik-ilgili çevre ile katılımcı bir süreçle yönetilmeye çalışılan bu planı bizler içerideyken sahiplenip yürüten tüm arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Biz çıkınca yapacak çok işimiz var! Zaten onun için içerideyiz sanırım!

Muhalefetin Türkiye’nin ana gündemiyle ilgili, tartışmalarda ana meselesi ne olmalıdır?

Türkiye’nin bir numaralı meselesi hukuk, adalet ve özgürlükler meselesidir. Milli iradenin yok sayıldığı, yargı erkinin siyasi emellere araç kılındığı, hukuk devleti ilkesinin tahrip edildiği bir atmosferde Türkiye kalan hiçbir sorununu çözemez. Bugün uygulanan ekonomi programının da en büyük açmazı sürekli iç şoklar yaratan, keyfi, öngörülemez rejimdir. Böyle bir rejimde hiçbir ekonomi programı dikiş tutmaz.

Bu rejimin ürettiği bir başka büyük beka sorunu toplumun ülkeyle olan duygusal bağını zayıflatmasıdır. Her 10 gençten 7’si imkanı olursa yurt dışında yaşamak istiyorsa, gençlerimizde kendi vatanında bir gelecek kurmak, gurbette yaşamaktan daha zor geliyorsa tarihimizin en büyük tehdidi ve kriziyle karşı karşıyayız demektir. Türkiye’de hiçbir dönemde böyle bir tablo ortaya çıkmadı. Gençlerimize umut vermek için de hukuk, adalet ve işleyen bir demokrasiye muhtacız.

Soruyorum 3Y ne oldu? “Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar” diye göreve gelenler ülkeyi 23 sene sonunda nereye getirdi? Tüm ekonomik veriler 20 sene öncesinden bile büyük bir yoksullaşma ve bozulma gösteriyor. Milli gelir, gelirin dağılımı, yoksulluk ağının orta sınıfı da sarması… Yasaklar ve cezaevlerine tıkılan gençler, gazeteciler, akademisyenler, siyasiler… Devletin tüm kurumlarını sarmış çürüme. Kollamacı ilişkiler.

Yeni doğan çetesinden, tapu üreten/satan Çevre  Şehircilik Bakanlığı çetesine -ki bu çete Külliye’ye çakarlı araçlarla müteahhit sokup deprem konutu ihalesi pazarlamış, bunlar için menfaat sağlamış. Sahte diploma çetesinden , sınav sorusu çalma, not yükseltme, akademik unvan satımına kadar her anlamda kurumların çökertildiği- denetleme mekanizmalarının sadece “muhalefet”  için o da orantısız biçimde uygulandığı, liyakatsizliğin esas hale getirildiği,  bir siyasi parti mensuplarının yeterlilik ve liyakatine bakılmaksızın görevlendirildiği, istifa-görevden alma vb mekanizmaların işletilmediği bir Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin tıkandığını sabırla, ısrarla anlatmak gerekir.

Çarşı-Pazar geçim sıkıntısını konuşurken, demokrasi-adalet krizini de paylaşmak gerekir. Nitekim Ana muhalefet yaz dönemi dahil bunu büyük bir kararlılıkla yürütüyor. Sn. Özgür Özel Başkanlığında inanılmaz bir efor sarf ediliyor. Minnetle takdirle izliyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri

CHP Delege Seçiminde Olay Çıktı
Tutuklu İnan Güney: Sandık tokadını bir kez daha Beyoğlu’nda yediniz
Yargı Kumpasına, Tehdide, Şantaja, Rehin Almaya Dayalı ‘Darbeci Siyasetle’ Bizi Esir Alabileceklerini Sanıyorlar
Özgür Özel, kıtlık ilan edilen Gazze için Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırdı
AKP, bağımsız Sakarya milletvekilini de partiye katmaya çalışmış