“Konu öyle bir hal aldı ki internette birinci sıralara yükseldi. O kadar siyasetin ortasına düşmek açıkçası istemedim. CHP’de taraflar oluşmuş. Farkı nedenlerle de oluşmuş olabilir. Onlar benim hiç korkum değil. Taksim toplantıları diye kanaat önderleri, siyasi liderler, konusunun uzmanı insanlar konuşmacı oluyorlar. CHP’nin kuruluşunun 97. Yılına denk gelen 9 Eylül’de Canan Kaftancıoğlu’ydu. Benim de ilgi duyduğum siyasi liderlerden, profillerden birisi. İzlerken dikkatimizi bizim de çekti. İki kere ‘’Gazi Mustafa Kemal’’ dedi.
Son dönemin kötü bir alışkanlığı. Siyasette de var iş dünyasında da var. Bizi basın danışmanı zannediyorlar. Gazeteci kimliğini algılamaktan giderek Türkiye uzaklaştı. Gazetecinin soru sorması, gördüğü gerçekleri bütün çıplaklığıyla yansıtma sorumluluğu unutuldu. CHP, CHP’li gazetecilerle toplantı yapıyor, AKP de AKP’li gazetecilerle toplantı yapıyor. Herkes birbirine sempati duyduğu noktalarda bir araya geliyor. Ben iş dünyasından birisini aradığım zaman tedirgin oluyorlar. ‘Acaba bizim hakkımızda ne yazacak’ diye. Gazetecilik artık böyle bir hal aldı. CHP’li bir gazeteci ‘Canan Kaftancıoğlu için belki dili sürtmüştür ya da yazarsam zarar verir ben bunu yazmayayım, kendisine telefon açayım’ der. Buralara gidiyor gazetecilik. Biz kimsenin basın danışmanı değiliz.
İtibarsızlaşma dediği şey nedir? Kendi ifadesini itibarsız mı buluyor?. Ben kendi ifadesini yazdım. ‘Gazi Mustafa Kemal demekle kendimi daha ait hissediyorum’ demiş, ben bunu dedim. Bu mudur itibarsızlaşma?"