Milletvekilleri ve aktivistler hükümetin ev içi şiddet konusunda harekete geçmesini istiyor

“Aile katliamı” kavramı Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yayımladığı bir rapor aracılığıyla ilk kez Türkiye’de meclis gündemine taşındı.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet medyada ve sivil toplum örgütleri, milletvekilleri ve aktivist gruplar arasında uzun bir süredir tartışılan bir konu. CHP Milletvekili Sevda Erdan Kılıç tarafından hazırlanan, eşlerini ve çocuklarını öldüren erkekleri inceleyen “Kadın Cinayetlerinde Öldürülen Çocuklar” raporu bu konuda toplu bir eylem yaratmayı hedefliyor.

2024 yılının başından beri kadın cinayetlerini kayıt altına alan Kılıç, bu olaylarda öldürülen çocuk sayısını farkettiğinde aile katliamlarını araştırmaya başlamış. Kılıç’ın araştırmalarına göre 2024 yılında 43 çocuk ev içi şiddet olaylarında öldürüldü.

İzmir milletvekilinin Inside Turkey’den Çınar Özer’e verdiği bilgiye göre raporun amacı aile katliamlarının tekil trajediler olarak değil, daha geniş ve cinsiyet odaklı siyasi bir krizin sonucu olarak görülmesini sağlamak. Raporda bu cinayetlerin çiftin ilişkisinde kırılma yaşandıktan sonra meydana geldiği ve öncesinde başka ev içi şiddet vakaları gözlemlendiği belirtiliyor.

“Toplu katliamların yaşandığı ailelerde birinci neden olarak kadınların boşanma isteği gelmekte,” diyor Kılıç. “Erkekler, cinayetleri tekrar barışmak için yaptıkları görüşmede işlemişler. İkinci neden çocukların velayeti konusu. Üçüncü neden ise ekonomik nedenli toplu cinayetler.”

Kılıç’a göre Türkiye’deki medya bu cinayetleri genelde “cinnet” olarak tanımlıyor, “geçici delilik” haline atfediyor veya bir kerelik bir trajedi olarak lanse ediyor. Ancak Kılıç’a göre raporda belgelenen ateşli silah kullanımı gibi tekrarlar, aile katliamlarının önceden tasarlanan suçlar olduğunu gösteriyor.

Milletvekili erkeklerin sık sık kadınlardan öç almak için çocuklarını öldürdüğüne dikkat çekiyor ve ekliyor: “Çocuklar ya anneleri ile birlikte öldürülmüşler ya da annelerini korumak isterken.”

Raporda Türkiye’nin 2021 yılında imzacılıktan çıktığı, kadın ve çocuk haklarını koruma altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin bazı maddelerinin yeniden yürürlüğe girmesi ve kadınlar ile çocuklara yönelik hukuki korumaların artırılması öneriliyor.

Feminist avukat Hülya Gülbahar da erkeklerin intikam veya kadını cezalandırma gibi amaçlarla çocukları öldürdüğüne katılıyor. Kılıç’ın raporunun önemine dikkat çeken Gülbahar, şöyle konuşuyor:

“Bu aslında Türkiye’de yeni bir olgu değil. Ancak böyle bir raporla ortaya konulması çok önemli.”

“İşlenen cinayetler ne yazık ki bu toplumda hiç sorgulanmadı,” diye ekliyor Gülbahar.“Faili aklayıcı ifadeler kullanılarak sorunun üzeri kapatıldı. Oysa bu tür olayların derinlemesine incelenmesi gerekir. Bu sorgulamayı hala yapmıyoruz.”

Gülbahar çocuk cinayetlerinin kadın cinayetleriyle ortak noktaları olduğunu da dikkat çekiyor: “Çocuklara karşı uygulanan şiddetin biçimi giderek daha da vahşi ve zalimhane görüntüler alıyor. Çok sayıda bıçak darbesiyle hınç alırcasına öldürmek gibi…”

Feminist hak savunucularına göre bu suçların sosyal ve siyasi doğası acilen incelenmeli. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Mor Çatı gibi bağımsız sivil toplum örgütleri aile katliamı suçlarının haberleştirilmesinde faillerin duygularına odaklanılıyor ve kurumsal başarısızlıklar azımsanıyor. Kadın cinayetlerinin medyada nasıl yer bulduğuna dair 2024’te yapılan bir araştırmada da veri, bağlam ve etik muhabirlik alanındaki eksiklikler eleştiriliyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) henüz rapora yanıt vermedi. Hükümet kadın yanlısı olduğunu savunduğu politikaları öne çıkarmak konusunda kararlı. Ancak muhaliflere göre hükümetin kadınların ekonomik bağımsızlığını teşvik etme söylemiyle, ailenin kutsallığına dair söylemleri çelişiyor.

Örneğin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2025 yılını “aile yılı” ilan etti ve her yeni doğan bebek için devlet desteği açıkladı. Ancak ev içi şiddet hükümetin gündeminde yer almıyor.

“İktidar hiçbir önleyici çalışma yürütmediği gibi İstanbul Sözleşmesi’nden çıktıktan sonra Avrupa Konseyi’nin çocukların cinsel sömürü ve istismardan korunmasına dair Lanzarote Sözleşmesi’ni bile tartışmaya açmıştı,” diyor avukat Gülbahar.

“Bütün ailenin kutsallığı ve çok sayıda çocuk sahibi olma politikaları ve göstermelik teşviklerine rağmen çocukların aile içinde ve eğitim kurumları dahil olmak üzere aile dışında yaşadıkları şiddet ve istismara dair hiçbir politikanın sözü bile edilmiyor.”

Ana muhalefet partisi olarak CHP’nin hedefi toplu katliamlara dair tartışmanın odağını şahısların ahlaki değerlerinden uzaklaştırarak hesap verilebilirliğe çevirmek. Parti bunun seçim kampanyasında da başarılı bir unsur olacağını umuyor. Ancak bu rapor aynı zamanda Türkiye’de verilerin nasıl toplandığına dair uzun süredir devam eden bir tartışmanın da parçası.

Hükümet politika oluşturmak ve analiz yapmak için resmi veri kuruluşu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bilgilerine dayansa da, muhalifler kurumu verileri manipüle etmekle suçluyor. Sivil toplum kuruluşlarının yayımladığı raporlarla TÜİK’in istatistikleri arasında gözlemlenen fark, “ülkede sağlıklı veri yok” şeklinde bir algı doğuruyor. Kadın ve çocuk cinayetleri de bu konuda büyük anlaşmazlığa yol açan konulardan biri.

TÜİK neredeyse on yıldır kadınlara yönelik şiddet hakkında istatistik yayımlamıyor. 2024 yılının Ocak ayında bunun sebebi sorulduğunda kurum, bu alanda veri toplama yetkisinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na verildiğini açıkladı.

Ancak bakanlık da kadına yönelik şiddet konusunda hiçbir veri açıklamadı. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş 2024 yılının Kasım ayında, kadınlara yönelik şiddeti önlemeye yönelik politikalara yön verecek güvenilebilir bir veri sistemi oluşturulduğunu ve TÜİK’in yeni bir araştırma için saha çalışmalarına başlayacağını açıkladı. Ancak çocuklara yönelik şiddet konusunda ne veri bulunuyor, ne de resmi bir açıklama yapıldı.

Uzmanlar yargının da yeterli koruma sağlayamadığını söylüyor. Bu durum boşanma, velayet ve uzaklaştırma emirlerini ele alan Aile Mahkemeleri’nde de gözlemleniyor. Bu eğilimi ortaya koyan birçok mahkeme kararı da bulunuyor. Örneğin 2023 yılında İstanbul’da bir mahkeme, şiddet geçmişi belgelenmiş bir babaya ziyaret hakkı verdi. Bir başka vakada da mahkeme, baba-çocuk ilişkisini zedeleyeceği gerekçesiyle kadının uzaklaştırma emri talebini reddetti.

Inside Turkey’e konuşan sosyal hizmet uzmanı Nihat Tarımeli yargıçların, kadınlar ile çocukların maruz kaldığı şiddete karşın aile birliğini öncelediğini ve kararlarını alırken sosyal hizmet görevlerinin beyanlarını göz önünde bulundurmadıklarını söylüyor.

Tarımeli, “Çocuklar özellikle şiddetin yaşandığı ve boşanma talebinin olduğu hanelerde korunmasız kalıyorlar,” diyor.

CHP raporunda yargıçların yanlış kararlarından sorumlu tutulmasını sağlayacak reformlar yapılması ve Aile Mahkemesi yetkililerinin cinsiyete dayalı şiddet konusunda eğitim almasının zorunlu tutulması talep ediliyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri

CHP lideri Özel'den Erdoğan'a: 'Sokağa çıkabiliyor musun?'
İmamoğlu Silivri’den Konya’da Toplanan On Binlere Seslendi: Yalnızca Toprağa Değil, Adalete De Su Gerek
'Faşizmle milliyetçiliği aynı görmek en hafif tabirle cahilliktir'
Erdoğan: Nijer'de altın üretimine başlıyoruz, Akkuyu'dan ilk elektriği vereceğiz
Özgür Özel'in 'sürpriz hamlesi': 'Göreceksiniz dayanamayacaklar'