MAVİ Yol Sözcülerinden Prof. Dr. Seyhan Hasırcı’dan Türkiye ve Spor Odaklı Önemli Uyarılar:
"SPORDA CİNSİYET VE CİNSELLİK AYRIMINA HAYIR!"
HASIRCI, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası İçin, "Örnek Taraftar Projesi" Öneriyor
…
Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın, 2024 yılında Almanya’da gerçekleşecek olan Avrupa Şampiyonası’na katılım hakkı elde etmesi ve grup birinciliğini garantilemesi, ülkede büyük sevinç yarattı.
Türkiye’nin futbol dalında uzun süredir inişli çıkışlı bir seyir izlemesi ve özellikle son zamanlarda hem antrenörün hem de sporcuların eleştirildiği süreci analiz eden MAVİ YOL Düşünce Hareketi sözcülerinden Prof. Dr. Seyhan Hasırcı, yeni gelen İtalyan antrenörün, ülkeye bir nebze de olsa rahat bir nefes aldırdığını düşünüyor ancak Türkiye’nin sahip olduğu genç potansiyeli dikkate alarak, gelecek için kendi güçlerini kendi toprağında yetiştirmesi gerektiğine inanıyor.
Prof. Dr. Hasırcı, futbol başta olmak üzere Türk spor dünyasında yaşananları değerlendirirken, doğru atılan adımı kutlarken, yanlışlıklara ve alınması gereken önlemlere de işaret ediyor.
MAVİ YOL Sözcüsü Seyhan Hasırcı, Türk Futbol Federasyonu Başkanlığı’nın Galatasaray Fenerbahçe takımları arasında oynanacak Süper Kupa karşılaşmasının, hem de Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda, Türkiye’de değil de, Arabistan’da oynanması yönündeki garip kararını manidar buluyor ve bu niyete sert biçimde karşı çıkıyor.
„…Öncelikle Avrupa Şampiyonası’na katılma kapısını açan ulusal takımımızı yürekten kutluyoruz. Sözkonusu olan futbol ise, Galasataray ve Fenerbahçe gibi iki güzide takımımız arasında yapılacak olan Süper Kupa karşılaşmasının yeri konusunda, Futbol Federasyonu Başkanlığı’nın aldığı kararı şiddetle protesto ediyorum. Bu karşılaşma, varlığımızın gerçek sebebi olan Cumhuriyetimizin tam da 100 yılında,örneğin Samsun, İzmir ya da Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda değil de, neden Suudi Arabistan’da oynatılmak isteniyor? Bu, Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü üzre, Batılılaşmaya karşı Doğu kültürüne bir hizmet için mi yapılıyor yoksa? Bu karar, Cumhuriyetimizin 100 yılına açık bir darbe mi? Bu soruları sormanın, hep sporsever ve her yurtsever gibi, sade bir vatandaş için bir temel hak olduğuna inanıyorum. Gelelim Futbol Federasyonuna; Bir spor bilimci bir spor psikologu olarak, alınan her galibiyet sonunda dünyayı fethetmiş gibi bir havaya girip sevinmekle, bu işin olmayacağını söylemek isterim. Aslına bakarsanız, bundan 20 yıl önce oynanan futboldan çok farklı bir yerde değiliz. Ayrıca kendi ülkemiz insanına güvenimiz o kadar çok sarsılmış ki, ne diyeceğimi bilemiyorum. Burada asla bir ırkçılık yapmak istemem. Çünkü böyle birisi olmam, zaten mümkün değil. Kendi öz evlatlarımızı eğitecek hiç mi bir hoca yetiştiremedik? Şayet böyle ise, Türkiye Futbol Federasyonu kapısını kilitlesin, antrenör eğitimi de vermesin bence! Zaten ülkemizde futbolu yabancılar oynuyor, inanın üç büyükler dahil tüm Anadolu takımlarımızda dahi, Türk isimli, Türk kökenli futbolculara hasret kaldık! Bu nasıl iştir. Bu gidişata bir dur dememiz lazım. Kendi öz gücümüzü neden bu kadar küçümser olduk. Ve bugün geldiğimiz noktada, çoğu yerde vurdum duymaz yabancı antrenörlerin nazını çekmek zorunda bırakılıyoruz. Bu arada sporda şiddet konusunda uluslararası alanda attığımız imzalara sadık kalmadığımız bir dizi olumsuz örnek önümüzde bulunuyor. Bu bağlamda, 2024 yılında Almanya’da yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası konusunda endişelerimizi de ifade etmek isterim. Mavi Yol olarak, tüm yetkililere, şimdiden taraftar projelerine başlama çağrısında bulunuyoruz. 2008 yılı Avrupa Şampiyonası’nda yaptığımız gibi, benzeri bir uygulamaya şimdiden başlamak gerektiğini öneriyoruz.“
MAVİ YOL sözcülerinden Prof. Dr. Seyhan Hasırcı ayrıca, ayrım gözetmeksizin tüm spor dallarında kadın erkek fırsat eşitliğini sonuna dek savunurken, kadınların başarılı olduğu dönemlerde cinselliğin, maço kültürünün öne çıktığını ve bunun da dini gerekçelerle topluma kabul ettirilmeye, sindirilmeye çalışıldığını üzüntüyle izlediğini vurguluyor. Prof. Dr. Hasırcı, MAVİ YOL olarak, „spor, cinsiyet, cinsellik“ üçgenindeki ilkelerini, kendi uzmanlık gözlemiyle harmanlayıp, düşüncelerini şöyle özetliyor:
„…Bunu son bir güncel örnekle değerlendirmek gerekir. Bilindiği gibi, kadın voleybol milli takımımız, uluslararası alanda üst üste üç büyük başarıya imza attı ve alınteri ve zekalarıyla Türk kadınının gücünü dünyaya göstererek, Milletler, Avrupa ve Dünya Şampiyonasında, en zirve kupaları, ülkemize büyük bir onurla taşıdı. Kadınlarımız, son yıllarda bilinçli biçimde gerilen, ayrıştırılan Türk toplumunu adeta ikiye böldü. Bu son derecece tehlikeli bir gidiştir. Türk ulusunun ruhunu kimsenin bozmaya, dağıtmaya hakkı yoktur. Bu bağlamda, ayrışan Türk toplumunu başarılarıyla birleştiren kadın millilerimizi, o yürekli kadınlarımızı MAVİ Yol olarak içtenlikle kutluyoruz. Türk kadınının ülkemize kazandırdığı bu başarılar hiçbir zaman küçümsenemez ve buna yeltenmek de kimsenin haddine değildir. Özellikle olayı dini açıdan ele alıp, başarılı kızlarımızı ve kıyafetlerini eleştiren insanlara sadece acıyorum şahsen. Onlara göz yuman ve hakaretlerini durdurma için, karşı bir tepki olarak, kadınlarımızın yanında durma cesaretini gösteremeyen mevcut siyasi erki de kınıyorum gerçekten. Sporun, uluslararası kuralları ve kıyafet giyinme zorunluluğu vardır! Kızlarımıza bu nedenle saldıran kesimin, çocuklarımızın bacaklarına değil, kendi örümceklenmiş cinsel duygularına bakmalarını öğütlerim. Bunların hiç affedilecek bir yönü yoktur. Buradan bir kez daha sormak isteriz: Bu insanlar bu cesareti nereden buluyorlar? Bu kişiler bu güçlerini mevcut hükümetten mi almaktadırlar? Bu da sorulması gereken sorulardan biridir. Kadına düşman zihniyetin sergilediği çağdışı davranış ve söylemleri ve bunların odaklarının, bir şekilde uyarılmamış ya da ceza almamış olması, laik bir topluma inanmış yurtsever insanlar açısından kabul edilebilir bir şey değildir…“