Sedat Peker, gazeteci Murat Ağırel’in yeni kitabı “Kirli Çark”a konuşarak yasadışı bahis baronu Yaşam Ayavefe’nin nasıl nikah şahidi olduğunu anlattı.
Peker, Ayavefe ile 2014 yılında Eray Kenanoğlu aracılığıyla tanıştığını, nikahında da yine Kenanoğlu’nun ricası ile şahit olduğunu sonrasında da kendisini hiç görmediğini söyledi.
Ağırel’in sonraki yıllarda kendisinden yardım isteyip istemediği sorusuna verdiği yanıtta ise “kim olduğunu, nasıl bir karaktere sahip olduğunu öğrendikten sonra bu şahsa karşı antipati ve nefret duygularına halen daha sahip olduğum için benden herhangi bir yardım isteyebilme şansı yok” dedi.
“Milli tehdit olarak görüyorum”
Tele1’de yer alan habere göre, Ağırel’in Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından okurla buluşturulan ve yasadışı bahis ve sanal kumar bataklığına mercek tutan kitabında geçen konuşmalar şöyle:
Yunanistan’da Yaşam Ayavefe ile görüştüğünüz doğru mu?
Bu tip şahıslara antipati duyuyorum. Yaşam Ayavefe ve onun gibi şahıslarla ancak cehennemde görüşürüm.
Veysel Şahin ile Derkan Başer’in yürüttüğü sanal bahis organizasyonuyla ilgili bir bilginiz var mı ya da onlarla iletişime geçtiniz mi?
Bahsettiğiniz kişilerin yürüttüğü organizasyonla ilgili herkes gibi dışarıdan bilgi sahibiyim. İletişime geçmedim. Geçmem. Bu konulardaki bakış açımı net olarak cevapladığımı zannediyorum.
Yasadışı sanal bahis konusunda Türkiye’ye ne gibi bir uyarınız olacak?
Yasadışı bahis ve uyuşturucu kullanma oranının çok fazlalaşmasının ülkemiz için milli tehdit seviyesine geldiğini öngörüyorum. Bence milli güvenlik kurulu tarafından öncelikli tehdit olarak gündeme alınarak daha caydırıcı cezalar çıkarılıp bu iki illetten ülkemizin acilen kurtarılması lazım.
“Sonları Halil Falyalı gibi olacak”
Bu süreçte Yaşam Ayavefe ile kızı Şanel Dilaver üzerinden ortak olan Ertuğ Dilaver’e bir desteğiniz oldu mu?
Ertuğ Dilaver denen kişiyi hayatımda hiç görmedim. Telefonla dahi konuşmadım. Kıbrıs’ta ismimin bu tip konularda fazlaca konuşulması üzerine iki avukatımı araştırma yapmak için zannediyorum 2016 senesinde Kıbrıs’a yolladım. Bu Ertuğ Dilaver denen şahıs avukatlarımı polise şikâyet etmiş. Kendisine zarar verilmesini organize etmek için benim yolladığımı söylemiş. İki avukatım polis merkezinde yanlış hatırlamıyorsam 8-10 saat kalmışlardı.
Ertuğ ve Yaşam Ayavefe tarzındaki şahıslara benim yardım etmemi bir kenara bırakın, bu tip insanlardan sadece nefret ederim. Şu an garip gurebadan çaldıkları paralarıyla çok sosyetik ve zengin hayat yaşıyor olabilirler. Ancak bunların da sonu rahmetsiz Halil Falyalı gibi olacaktır. “Nereden biliyorsun?” diye bana sorarsanız cevabı çok basittir. İnsanlık tarihi kadar eski olan bir öğreti şöyle der: “Rüzgâr eken fırtına biçer.” Aldıkları ahlar, bu kişilerin ektiği rüzgârdır. Bir gün mutlaka o ahların çıkardığı fırtına bu kişileri biçecektir (yani onlar da rahmetsiz olacaklar).
Eray Kenanoğlu ile görüşüyorlar mı?
Eray Kenanoğlu kendisine düzenlenen silahlı saldırıda saldırının azmettiricisi olarak sizi suçladı. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?
Eray Kenanoğlu’nun Yaşam Ayavefe’yi yanıma getirdikten sonraki süreçte tabii ki Eray Kenanoğlu’na kızmıştım ve görüşmeyi kesmiştim. Bu süreçte silahlı saldırıya uğrayınca bu saldırıyı benim yaptırdığımı düşünmesi gayet normal. Ancak daha sonrasında kendisiyle görüştüm. Babasının hatırından dolayı ona karşı böyle bir şey yaptırmayacağımı söyledim. Şu an arada bir telefonla kendisiyle görüşüyorum (kendisi de benim öyle bir şey yaptırmayacağıma ikna oldu).
Evimin narkotik köpekleriyle aranması ve çocuklarıma silah çekilmesinden sonraki süreçte bazı yetkililerle yaşadığım problemler hepinizin malumudur. Eray Kenanoğlu isimli kardeşe ulaşıp benimle ilgili saçma sapan ifadeler vermesi yönünde kendisine telkinde bulunmuşlar. Bu yüzden böyle ifadeler vermiş. Eray Kenanoğlu kardeşim bunu samimi bir şekilde bana anlattı.
Ayavefe’nin iadesi talebi reddedilmişti
Adı Halil Falyalı ile ilişkilerden yasa dışı bahis baronluğuna kadar birçok hadiseye karışan Ayavefe, hakkında çıkan yakalama kararının ardından 2019’da sahte pasaport ile sınırı geçmeye çalışırken Yunanistan makamlarıyla başı derde girdi.
Türkiye’ye iadesi istense de “Hristiyan ve rejim karşıtı” olduğu iddiasıyla talep reddedildi.