6 Şubat depremlerinde Adıyaman'daki Grand İsias Oteli'nin yıkılması sonucu, aralarında KKTC'li öğrenciler ve tur rehberlerinin de bulunduğu 72 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı.
Mahkeme heyeti, aralarında otel sahibinin de olduğu 6 sanığa 18 yıl ile 7 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi.
Adıyaman Cumhuriyet Savcısı, KKTC hükümeti, depremde yakınlarını kaybeden aileler ve taraf avukatları, yerel mahkemenin kararını istinaf mahkemesine taşıdı. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin sanıkları "bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan cezalandırma kararını hukuka uygun buldu.
İsias Oteli'nde çocuklarını kaybeden aileler, istinaf kararını yetersiz bularak dosyayı Yargıtay'a taşıdı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Gazimağusa kentindeki Şampiyon Melekler Şehitliği'nde bir araya gelen aileler, Türkiye'ye seslenerek adalet talebinde bulundu.
Bu suçların cezası 'olası kast'tır
Otelde 14 yaşındaki kızı Selin'i kaybeden ve Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya, "35 canımızı Kıbrıs'tan, toplamda 72 canımızı İsias denilen katil otelde kaybettik. İlk günden beri hiç durmadan büyük bir adalet mücadelesi veriyoruz. Alt mahkemede inanılmaz zorlu anlar yaşadık. Sanıkların pişmanlık bile duymayan ifadelerini, yalanlarını dinlemek zorunda kaldık. Acımızı yaşayamadık. Alt mahkeme bir karar verdi, sonrasında istinafa başvurduk. Şimdi de istinaf mahkemesi, alt mahkemenin verdiği kararı onayladı. Adalet yerini bulmadı. Biz aileler olarak gerçek adaletin yerini bulmasını istiyoruz" dedi.
"Bu suçluların cezası olası kastır" diyen Karakaya, yıkımın sıradan bir bina çökmesi olmadığını vurgulayarak, "Burada sadece bir binanın betonundan demirinden bahsetmiyoruz. Bu binada bilinçli yapılan uygulamalar 'olası kastı' gösteriyor. Biz sadece aileler olarak değil, bilirkişi raporlarıyla da bu gerçekleri ortaya koyduk. Maalesef alt mahkeme, istinaf mahkemesi tarafından kapılar yüzümüze kapandı. Adalet mücadelemizde hep önümüze bir engel çıktı. Öncelikle alt mahkeme heyeti ve sonrasında istinaf mahkemesinden beklediğimiz gerçekler maalesef görülmedi" şeklinde konuştu.
Bizim çocuklarımız deprem yüzünden ölmedi
İstinaf mahkemesinin kararını Yargıtay'a taşıdıklarını belirten Karakaya, şu ifadeleri kullandı:
"Biz durmadık. Her geçen gün yaşadığımız acıyla birlikte mücadelemize devam ediyoruz. Temyiz dilekçelerimizi yazıp gönderdik, raporlarımızı tekrar gönderdik. Artık bu gerçekleri, gerçekten cezayı uygulayacak tecrübeli hakimlerin görmesini istiyoruz. İçimizde büyük bir öfke var. Sadece Kıbrıslı aileler olarak değil, tüm Kıbrıs halkı olarak çok büyük bir öfke duyuyoruz. Sadece otelin sahiplerine, fenni mesullere veya kamu görevlilerine değil; buna izin veren her türlü yetkiliye çok büyük bir öfke duyuyoruz. Türkiye'nin bize bir adalet borcu var."
Karakaya, çocuklarının bir voleybol turnuvasına katılmak üzere Türkiye'ye gittiğini hatırlatarak, "Maçlarını oynayıp şampiyon olarak dönmeyi planlıyorlardı. O yetkililerin izin verdiği bu otel çocuklarımızı öldürdü. Bizim çocuklarımız deprem yüzünden ölmedi. Bizim çocuklarımız ihmaller, sorumsuzluklar, usulsüzlükler ve ahbap-çavuş ilişkileriyle alınan yapı ruhsatları yüzünden öldüler. Bu gerçeği durmaksızın haykırmaya devam edeceğiz. Bize verilmesi gereken adaleti söke söke alacağız. Bizim sabah uyanmak için tek amacımız bu" ifadelerini kullandı.
Yagıtay'dan olumsuz bir karar çıkarsa AİHM'e gideceğiz
Yargıtay'dan da olumsuz bir karar çıkması halinde dosyayı önce Anayasa Mahkemesi'ne ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını belirten Karakaya, "Bizim çocuklarımız geleceği çok parlak çocuklardı. Onları bile bile öldürdülerse bunun cezasını çekmek zorundadırlar. Türkiye Cumhuriyeti adaleti bu cezayı vermek zorundadır. O suçlular gün yüzü görmemeli" dedi.
Fenni mesul Hasan Aslan'a 16 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası verilerek tutuklanmasına karar verildiğini, ancak hala bulunamadığını hatırlatan Karakaya, "Mahkeme süreci boyunca adli kontrolle serbestti. Aldığı ceza uygulanamadı. Çünkü Hasan Aslan bulunamıyor. Hasan Aslan nerede? Hasan Aslan'ı neden bulamıyorsunuz? Biz her gün mezarlıklarda evlatlarımızın mezar taşlarını öperken, o dışarıda torunlarıyla vakit geçiriyor. Lütfen, Hasan Aslan'ı bulun ve onu ait olduğu yere gönderin" diye konuştu.
16 Temmuz'da görülecek ikinci kamu görevlileri davasına değinen Karakaya, bilirkişi raporlarının usulsüzlükleri açıkça ortaya koymasına rağmen hiçbir kamu görevlisinin tutuklanmadığını belirterek, duruşmada sorumluların yeniden tutuklanmalarını talep edeceklerini söyledi.
Otelde 14 yaşındaki kızı Serin'i kaybeden ve enkazdan yaralı kurtulan ceza hukukçusu Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi'nin, yerel mahkemenin kararını hukuka uygun bularak esastan reddettiğini belirterek, "Biz de temyiz başvurusu yaptık. Yargıtay'daki hakimlerin, İsias Oteli özelinde 'olası kast' kusurluluğunu tespit etmelerini bekliyoruz" dedi.
Türkiye'de her ne kadar adalet yoksa da biz bunu var edeceğiz
İpekçioğlu, bilirkişi raporlarıyla ispatlanmış 'olası kast' kusurluluğunun Türkiye'de hukuki süreçte dikkate alınmadığını ve bilinçli taksirden öteye geçilmek istenmediğini belirterek, "Bunun nedeni Türkiye inşaatla var olan ve ondan rant kapısı açan bir ülke. Dolayısıyla bu inşaattaki müteahhitlerden bir baskılama var. Maalesef ki 'bilinçli taksir'den öteye geçemeyen bir tespit var. Fakat Türkiye'de her ne kadar adalet yoksa da biz bunu var edeceğiz. Çünkü çocuklarımız oraya ülkelerini temsilen gittiler ve orada 3-5 tane ahlaksızın yaptıkları bina ile çocuklarımıza bir mezar hazırladılar" ifadesini kullandı.
İpekçioğlu, otelin ikinci ruhsatının sahte olduğunu, kullanılan malzemelerin kalitesiz ve eksik olduğunu söyledi. "Bir şeyleri örtmeye çalışıyorlar. Yönetmeliğe uymadığına göre, uydurmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla burada bir sahtecilik var. Sahtecilik taksirle işlenebilen bir suç değildir" diyen İpekçioğlu, ayrıca ana dava ile kamu görevlilerinin davalarının birleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
İpekçioğlu, "İki dava birleşseydi maddi gerçekler ortaya çıkacaktı, ancak bunu görmek istemiyorlar. Sebebi ise inşaat sektöründeki ranttır. Maalesef bu, Türkiye'nin acı gerçeğidir" ifadelerini kullandı. Yargıtay'daki hakim ve savcılara çağrıda bulunan İpekçioğlu, "Ben adaletli olmalarını istiyorum. Ben de ceza hukukçusuyum. Hepimiz aynı eğitimden geçtik, ben olası kastın ne olduğunu biliyorsam ve hangi somut olaylarda uygulanması gerektiğini öğrenmişsem onların da öğrendiğini biliyorum. Vicdan ve cesaretleri arasında sıkışıp kalmasınlar" diye konuştu.
Biz çocuklarımızı toprağa verdik bunun bedelini ödemeleri gerekiyor
Pervin Aksoy İpekçioğlu, tutuklu otel sahibi Ahmet Bozkurt'un avukatı Fuat Göktaş'ın mahkemeye sunduğu belgeye göre, müvekkilinin sağlık sorunları nedeniyle cezaevinden hastaneye sevkini talep ettiğini açıkladı.
İpekçioğlu, sanık Ahmet Bozkurt'un duruşmalarda sağlığının yerinde olduğunu hatırlattı. Bozkurt'un İstanbul veya Ankara'daki bir hastaneye sevk talebinde bulunduğunu belirten İpekçioğlu, şunları söyledi:
"Ahmet Bozkurt ve tüm sanıklar şunu gözden çıkarmalı: Cezaevi bir tecrit yeridir. Siz toplumla uyumlu olmadığınız, toplum aleyhine hareketlerde bulunduğunuz için cezaevine konursunuz. Bu, yaptığınız fiilin bedelini ödemek içindir. Cezaevinde, dışarıdaki sosyal hayatta sahip olduğunuz imkanlara sahip olamazsınız. Biz çocuklarımızı toprağa verdik, bunun bedelini ödemeleri gerekiyor. Bizim hayatımız gitti ama onlar özgürlüklerini kaybetmemek için tonlarca para harcıyor."
Tek talebimiz usulsüzlüklerin cezasız kalmaması
Otelde 13 yaşındaki oğlu Aras'ı kaybeden ve enkazdan sağ kurtulan Murat Aktuğralı, davalara ilişkin değerlendirmesinde tek beklentilerinin adalet olduğunu vurguladı.
Binada yapılan usulsüzlüklerin açıkça ortaya konduğunu belirten Aktuğralı, "Sahte belgeler, kaçak kat, ikinci asansör gibi pek çok ihlal ispatlandı. Betonun hali ortada. Bizim tek talebimiz bu usulsüzlüklerin cezasız kalmaması" dedi.
Yargıtay'dan adalet beklediklerini ancak aksi bir durumda süreci Türkiye sınırları dışına taşıyacaklarını ifade eden Aktuğralı, şöyle konuştu:
"Eğer Türkiye bize gerçekten bu suçluların hak ettiği adaleti verecek durumda değilse, Türkiye sınırları dışına çıkacağız. Buna kararlıyız. Bu konuda bütün aileler hemfikir, hep birlikte hareket ediyoruz. Bu Türkiye'nin geleceğine yön verecek bir dava gibi görülüyor. Biz çocukları geri getirmeyeceğiz bu aşamada. Ama bu usulsüz fikirlere sahip olanlar, yapıları, inşa edenlere bir dur demek lazım. Başka çocukların ölmemesi için bizim mücadelemiz. Bu noktada tek beklentimiz gerçekten adalet."