Gazeteciler Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak, sabah erken saatlerde evlerine giden polis ekipleri tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube'ye götürüldü. Gazeteciler hakkında gözaltı kararı olmadığı belirtilse de telefonlarına el konulması gibi gözaltı işlemleri uygulandı.
Daha sonra soruşturmaya gazeteciler Ruşen Çakır, Soner Yalçın ve Aslı Aydıntaşbaş'ın da dahil edildiği öne sürüldü, ancak Çakır, sosyal medya hesabından gözaltında olmadığını açıkladı. Operasyonun İBB soruşturmasıyla ilgili olduğu öne sürülürken gazetecilere "yalan bilgiyi alenen yayma” ve “bilerek ve isteyerek örgüte yardım etme” suçlamalarının yöneltildiği kaydedildi.
CHP'li siyasetçiler gazetecilere yönelik operasyona sosyal medya hesaplarından paylaştığı mesajlarla tepki gösterdi.
"Hakikatten kaçamazsınız"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, “Gazeteciler Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak yine bir şafak operasyonuyla, polisler eşliğinde ifadeleri alınmak üzere emniyete götürüldü. Ne yaparsanız yapın, hakikatten kaçamazsınız. Halk ile gerçeklerin arasına duvar öremeyeceksiniz. Gerçekleri susturamazsınız” dedi.
"Gerçeği gizleyenler yargılanmalı"
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da "Gazeteciler değil, gerçeği gizleyenler yargılanmalı. CHP İletişim Koordinatörü Yavuz Oğhan ve gazeteci Şaban Sevinç’in gözaltına alınması, basına yönelik baskıların son halkasıdır. Gazetecilik suç değildir. İfade özgürlüğü suç değildir. Bu gözaltılar adalete değil, otoriterliğe hizmet ediyor" ifadelerine yer verdi.
"Fiili gözaltı"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut da şöyle konuştu:
"Gazeteciler Yavuz Oğhan, Şaban Sevinç ve Batuhan Çolak sabahın erken saatlerinde yapılan bir operasyonla, polisler eşliğinde ifadeleri alınmak üzere emniyete götürüldü. Madem gözaltı yok, sabahın köründe polislerin evlerinde ne işi var? Telefonlarına neden el konuldu? Gazeteciler emniyete davet edilemez miydi? Bu 'fiili gözaltı' bütün bir muhalefeti, özgür basını sindirmeye, susturmaya yönelik açık bir gözdağıdır. Türkiye’de basın üzerindeki bu sistematik baskı, artık bir cadı avına dönüşmüştür."