Ertuğrul Özkök: Swıssotel’in “Mösyö Gustav’ı” Otelde Acil İmam Nikâhı Sorununu Nasıl Çözdü

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde, "Swıssotel’in "Mösyö Gustav’ı" Otelde Acil İmam Nikâhı Sorununu Nasıl Çözdü" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Wes Anderson’ın en sevdiğim filmlerinden biri “Büyük Budapeşte Oteli”dir.

O filmdeki bütün karakterleri çok severim ama ikisi var ki onların yeri ayrı.

Otelin Concierge’ı Mösyö Gustav... Ve bellboyu “Sıfır…”

Her otel misafiri gibi benim için de concierge’ler otelin en önemli kişileridir.

Conscierge, otellerde müşterinin otel dışındaki ayarlamalarını yapan bölümdür.

Sinema filmlerinde çok önemli figürler olarak karşımıza çıkarlar.

Mesela “Prettey Woman” filminde, Hector Hector Elizondo’nun oynadığı, Los Angeles’taki otelin conciegre’i Barney Thomsoh gibi.

Ama hiçbiri hafızamda “Büyük Budapeşte Oteli” filmindeki concirge “Mösyö Gustav” kadar kalmadı.

CONCIERGE’LERİN ÖRGÜTÜ

“ALTIN ANAHTARLAR”

Orada bir kavram öğrenmiştik: “Les Clefs d’Or…”

"Altın Anahtarlar” anlamına gelen bu iki kelime, dünyanın önde gelen otellerinin concierge’lerinin uluslararası örgütünün adı.

O filmde Ralph Fiennes’in oynadığı Mösyö Gustav zor bir durumda kalınca dünyanın en büyük ve lüks otellerinin concierge’lerini bu örgüt aracılığıyla harekete geçirir ve hepsi bir araya gelip Mösyö Gustav’ı bu zor durumdan kurtarır.

O filmde olay filmde bir hayal ürünüydü.


MEĞER TÜRKİYE’NİN DE

BİR MÖSYÖ GUSTAV’I VARMIŞ


Meğer gerçek hayatta da concierge’lerin böyle uluslararası iş birliği varmış.

Bunu da Türkiye’de geçen Kasım ayında yayınlanan bir kitapta okudum. İstanbul’daki Swissotel Bosphorus bana göre dünyadaki Swissotel zincirinin “amiral gemisi”dir.

İşte bu otelin 33 yıl boyunca, concierge yardımcılığından başlayıp sonunda “Head Concierge” görevini yapan Adnan Öner hatıralarını yayınladı.

DÜNYADA HATIRALARINI YAYINLAYAN

BAŞKA BİR CONCIERGE VAR MIDIR
 

Dünyada böyle hatıralarını yayınlayan başka bir “Head Concierge” var mıdır bilmiyorum.

Ama çok güzel ve sıcak bir kitap olmuş.

Önsözünü farklı  dönemlerde Swissotel’in genel müdürlüğünü yapmış üç yöneticisi yazmış:

1990-96’da Eduard Speck; 2005-2017 Gerhard Struger ve 2017-2024 Uğur Talayhan…

Üçü de çok içten duygularını yazmışlar.


MÖSYÖ GUSTAV OLMAK İÇİN

BIYIĞINI KESMEK ZORUNA KALDI


Adnan Öner, Arnavut asıllı bir baba ile Bulgaristan göçmeni bir annenin çocuğu. Otelciliğe 1977 yılında İstanbul Etap Marmara’da bellboy olarak başlamış.

Swissotel’deki görevine başlama tarihi ise 1991

İşe başlaması için ilk şart şu olmuş: “Bıyığını keseceksin…"

“Bıyıklı evlendim, işe bıyıksız başladım” diyor.

ÇİNLİ İŞİNSANININ ÇANTASI  İÇİN BİRARAYA

GELEN ALTINH ANAHTAR KULÜBÜ

Başından geçen “Mösyö Gustav” hikâyesi ise şöyle:

Çin uyruklu bir iş insanı Londra’dan ülkesine dönerken İstanbul Swissotel’de bir gece kalmış.

Ertesi gün ülkesine dönerken çantasını İstanbul Havalimanı’nda unutmuş. Çantada laptopu ve bir miktar parası varmış.

Ama en önemlisi şirkete ait bilgilerin bulunduğu dosyalar da çantadaymış.

Ertesi gün Pekin’den İstanbul Havalimanı’nı arayıp soruşturmuş ama çantayı bulamamışlar. Bunun üzerine Londra’da yaşayan kızını aramış ve durumu anlatmış.

LONDRA’DAKİ MÖSYÖ GUSTAV

İSTANBUL’DAKİ MÖSYÖ GUSTAV’I ARIYIOR

Kızı da İstanbul Havalimanı’nı arayıp soruşturmuş ama o da bulamamış. Aklına babasının Londra’da hep kaldığı otelin concierge’ini aramak gelmiş.

Concierge’in adı “Mösyö Miko”ymuş.

Mösyö Miko hemen İstanbul’daki “Les Clefs d’Or” meslektaşı “Mösyö Öner’i” arayıp yardım istemiş.

İşte o andan itibaren Adnan Öner devreye girip çantayı bulmuş. Ne var ki sorun orada da bitmemiş.

ALTIN ANAHTARLAR KULÜBÜNÜN

JAMES BOND OPERASYONU

Çantayı Pekin’e göndermek isteyince, kurye şirketi, içinde para ve laptop olduğu  için kabul etmemiş.

Bunun üzerine Çinli misafirin Bodrum’da kalan bir tanıdığı bulunmuş. Kendileri özel bir motor kurye ile çantayı Bodrum’a göndermişler… “James Bond operasyonu gibi bir şeydi” diye yazıyor.

Sonra Londra’daki Mösyö Miko’yu arayıp, “Mission accomplie”, yani görev tamam demiş.

Anlayacağınız mükemmel bir “Mösyö Gustavlar iş birliği…”

ACİL İMAM NİKAHI YAPTARMAM

GEREK DİYEN MİSAFİRE PRATİK ÇÖZÜM

Bir concierge için daha ilginç ve tuhaf görevler de var.

Bir gün otelin bir misafiri gelip “Acil olarak İmam nikâhı yaptırmak istiyorum. Bana bir imam bulabilir misiniz?” demiş.

“Hayatımda ilk defa böyle bir misafir isteği duyuyordum” diyor.

Ama bir concierge için “hiçbir şey imkânsız değildir…”

SULTAN AHMET CAMİİ İMAMI

ARANIP YARDIM İSTENİYOR

Hemen Sultanahmet Camii'nin imamını aramış.

İmam pratik bir insanmış. “Tabii ki bir arkadaşımızı göndeririz. Ama iki şahit bulmanız gerekir” demiş.

Arkadan “Şahitleri bulamazsanız biz onu da buluruz” diye eklemiş. Böylece concierge olarak iyi bir “know-how” kazanmışlar.

Acil imam nikahı için pratik çözümler…

ACABA İRAN USULÜ BİR

MUTA NİKAHI MIYDI

Tabii kitapta cevabını öğrenemediğimiz bir konu var:

Bu Müslüman arkadaşın böyle acil bir imam nikâhına neden ihtiyacı olmuş?

Acaba İran usulü bir muta nikâhı mıydı söz konusu olan?

Diyeceğim, her ilginç concierge hikâyesinin arkasında mutlaka daha ilginç bir misafir hikâyesi vardır ve çoğu kez bu hikâyenin en renkli tarafını öğrenemeyiz.

ELİNDE TÜRK DİZİ FOTOĞRAFI İLE

RESTORAN ARAYAN ARAP MİSAFİR

Kitapta bir de Türk dizileri hayranı Arap misafirin hikâyesi var.

Misafir elinde bir fotoğrafla gelmiş.

Bir Türk dizisini seyrederken ekran üzerinden restoranda geçen bir sahnenin  fotoğrafını çekmiş.

“Bu restorana gitmek istiyorum, rezervasyon yaptırabilir misiniz?” demiş.

Ancak bir sorun varmış.

Kadın misafir diziyi evinde yattığı yerden seyrederken, ayakları görüntünün bir bölümünü kapatmış.

Yani fotoğrafta ipucu olabilecek bir şey görememişler.

“Bulamadık o restoranı” diyor.

Sonuç;  Concierge’lerin de çaresiz kaldığı anlar vardır.

BİR DÖNEM BEN DE

BİR MÖSYÖ GUSTAV’DIM

Kitapta bunun gibi başka birçok ilginç olay var. Keyifle okudum.

Bir kere daha anladım ki, “Mösyö Gustav’lar” mühim şahsiyetler. Paris’te öğrenciyken ben de bir otelin gece bekçiliğini yaptım.

Fransızca adı “Veilleur de nuit” idi. Yani bir tür gece gözetmeni.

Gece bekçiliği aynı zamanda gece concierge’liğidir.

Benim de başımdan böyle çok olay geçtiği için, biraz da fahri “Mösyö Gustav” gibi hissettim kendimi.

O nedenle kitabı daha da büyük ilgiyle okudum.

***

(*) Adnan Öner: “The Concierge: Hoşgeldiniz”, Anlatan: Orkun Avkan; Caretta Yay, Kasım 2024

İKİNCİ YAZI

SOFT JAZZ’IN YÜKSELİŞİ
VE ÜÇ GÜZEL PAZAR ÖNERİSİ

Hafif caz müziği özellikle orta ve üstü yaş grubunda yükseliyor.
Benim “Jazzy” dediğim tarz bu.
Son haftalarda yeni çıkan üç şarkıyı bu Pazar tavsiye ederim.
Özellikle akşam üzeri viskisiyle veya beyaz şarapla ve içkisiz iyi gidiyor.
(*) Echo Anthem:”I’m not ready to say goodbye”
(*) Smoothology: “Noir Printer”
(*) Nature Beat Records: “Love”
Bu ve benzeri parçaları benim Spotify’daki ”Lazy Sunday Afternoon Jazz”adlı playlistimde bulabilirsiniz.
İyi pazarlar…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri

10 Nisan anısı: Erdoğan ve Önder arasında 'tek çocuk' diyaloğu
Keşmir gerilimi: Hindistan ve Pakistan'dan karşılıklı saldırılar
Rusya'nın Zafer Günü'nde prezervatifli eylem: 'Başka Putinler doğmasın'
Devlet Bahçeli'den Ahmet Türk'e tebrik telefonu
Özel'den 'Rümeysa Öztürk' açıklaması: Erdoğan, özgürlüğünü talep edemedi