Bu yıl Las Vegas Teknoloji Fuarı’ndan aklında en çok kalan şey nedir diye sorarsanız…
Cevabım banko şu olacak:
Yapay zekâyla çalışan takma kol, el ve parmaklar…
Diyeceksiniz ki, takma kol yeni bir şey mi…
Kaptan Hook’un çengel kolundan yapay zekâya
Değil elbet.
Neticede Peter Pan’ın Kaptan Hook’unun kolundaki çengel şeklindeki kol da takma bir koldu…
Ama takma kol artık mekanik bir şey olmaktan çıktı…
Vardiya artık makina mühendislerinden software mühendislerine geçti…
Yeni nesil takma kol ve özellikle el ve parmaklar ilk olarak ‘Sphere’in girişindeki robot kızda dikkatimi çekti.
El ve parmakların hareketi, normal bir insanınki kadar normal ve maharetliydi.
Ama neticede bu bir robottu ve maliyetinin ne kadar yüksek olabileceğini sizler de tahmin edebilirsiniz.
Sonra fuarın insan sağlığı ile ilgili bölümünü gezmeye başladım…
Ertuğrul Özkök, Las Vegas Teknoloji Fuarı'nda
Özellikle parmakların kazandığı kabiliyet etkileyici
Yapay zekâ ve software mühendisliğinin bedenimizde neleri değiştireceğini hayretler içinde orada gözledim.
Önce Siemens şirketinin pavyonundaki takma kolları gözledim.
Ellerin ve parmakların hareket kabiliyeti müthişti…
El sadece parmakları hareket ettiren bir destek olmaktan çıkıp kendisi de hareket edebilen bir organ haline gelmişti.
Parmaklar ise insana özgü bir dans kabiliyetine tam sahip olmasa da bir insanın temel fonksiyonlarını tamamen yapacak hareket kabiliyetine kavuşmuş.
Ancak bunların fiyatları 80 bin dolar civarındaydı…
Türkiye’de orta sınıfın artık yok olduğunu düşünürseniz bunu karşılamak çok zordu kolunu kaybeden bir insan için…
Takma kol sağlam kalan tarafta sinirlere bağlanıyor
Ancak biraz ilerde bir başka kol gördüm.
Etrafı daha kalabalıktı…
Bu biraz daha az sofistike görünümlü, yani bira daha kabaca bir takma kol gibiydi.
Ancak hareketlerinin hepsi bir önceki kadardı…
İşte orada teknolojinin geldiği nokta ile ilgili en şaşırtıcı bilgilerden birini öğrendim.
Bu bölümün görevli tanıtım elemanına sordum.
Burada hareketi sağlayan nedir? Komutu nereden alıyor?
“Kolun kesilmemiş kısmında kalan sinirler sağlıyor… Kol bu sinirlere bağlanıyor.”
Ve beni şok eden cevap: Takma kol komutu kimden alıyor?
Peki, kolda kalan sinirler bu kolu nasıl hareket ettireceğini nasıl öğreniyor? Daha doğrusu bu komutlar kolun sağlam tarafındaki sinirlere nasıl öğretiliyor?
İşte en şaşırtıcı cevap burada geliyor:
“Sağlam kol ve sinirler öğretmiyor ki, takma kol sağlam kola öğretiyor…”
Düşünce mekanizmamı alt üst eden bir cevap…
“Nasıl yani?” diyorum…
“Çok basit takma kol yapay zekâ ile çalışıyor. Yapay zekânın algoritması sinirlerin dilini çözüyor. Başlardaki her basit hareketi öğreniyor ve algoritması sayesinde bu komut sistemini mükemmelleştiriyor ve sonunda beyni direk olarak okuyan yapay zekâ, bu kola, ele ve parmaklara nasıl komuta vereceğini öğretiyor.”
Mesele bu kadar basit yani..
Tıpkı Spotify’ın, Netflix’in algoritmalarının bizi giderek daha iyi tanıyıp, sevdiğimiz müziği bize daha fazla ve çeşitli biçimde sunması gibi…
Asıl devrim takma kolun yeni fiyatında
Gelelim ikinci şaşırtıcı bilgiye…
Bu takma kol, eller ve parmakların fiyatı 8 bin dolar.
Bugünkü kurlarla 270 bin TL…
Yani artık sıradan sigortaların bile karşılayabileceği bir fiyat bu.
Peki fiyat nasıl oldu da birden onda bire düştü?
İyi de daha düne kadar 80 bin dolar olan bu takma kollar nasıl onda bir fiyatına düştü…
Siemens görevlisi onun cevabını da veriyor:
“Çok basit. Çünkü bu takma kol 3D baskı ile yapılıyor.
Yani ne fabrikaya ne işçiye ne dağıtım giderine ihtiyaç var.”
Real time checkup dönemi açılıyor
Şimdi öteki şaşırtıcı gelişmelere geçeyim…
Checkup kelimesi artık hepimizin hayatına girdi…
Çoğumuz yılda olmasa bile iki yılda bir checkup’tan geçiyoruz.
Hatta sigortaların standart donanımına girdi.
Ama hiç ‘real time checkup’ kavramını duydunuz mu…
Muhtemelen duymadınız, zaten ben de düne kadar duymamıştım.
Çünkü bu kelimeyi ben uydurdum.
‘Real time’ dijital hayatın en önemli kavramlarından biri.
‘Gerçek zamanda’ anlamına geliyor.
iWhatch’larla başlayan anlık checkup yayılıyor
Checkup’ın bazı unsurları iWatch’la hayatımıza girdi.
Mesela ben kalbimde aritmi olduğunu bu saat sayesinde fark ettim.
İWatch’lar kalp ritmi, kalbin oksijenlenme fonksiyonunu (VO2 Max), kardiyo iyileşme hızını (yürüyüşten sonra kalbinizin normal ritmine dönüş hızı) anlık ölçüyor. EKG (Elektro kardiyo) çekiyor…
Bunlar checkup’ın unsurlarından biri olan eforlu testin sonuçlarını anlık olarak size veriyor.
Şimdi bazı dijital saatler tansiyon ölçmeye de başladı.
Bunlar da bir tür ‘holter’ görevi yapıyor.
Kansız şeker ölçüm cihazlarına doğru
Şekeri ölçümünü daha basite indiren teknolojiler bulundu. Üstelik ölçüm üniteleri artık cihaz bile denmeyecek kadar küçülmüş.
En önemlisi de iğne ile kan almadan şekeri ölçüm teknolojisi gelişiyor.
Başka şeker markörleri bulununca o da tamam.
Bu da kan almadan tahlil döneminin açılması anlamına gelecek.
Elimdeki küçük bir çubukla idrar tahlili
Şimdi sıra idrar ve kolesterol, karaciğer fonksiyonları gibi daha derin kan ve idrar tahlillerinde.
Orada promosyon olarak dağıtılan idrar tahlil kitlerinden birini aldım.
Türkiye’ye dönünce hemen uygulayacağım kendime.
Bunlar kandaki su, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, pH, Keton, Sodyum, protein miktarını ölçüyor.
Bir de bana çok ilginç gelen bir şeyi daha ölçüyor:
‘Oksidatif stres…’
Hiç ‘oksidatif stres’ diye bir şey duydunuz mu?
Cehaletime verin, itiraf edeyim bu kelimeyi ilk defa duyuyordum ve tabii ki Google’a sordum.
“Reaktif oksijen türlerinin biyolojik sistemin reaktif ana maddelerini kolayca okside etmesi ve metabolizmanın bunun hasarını onarma yeteneği arasındaki dengesizlik” demekmiş.
Beni aşan bir tarif ama bunun yarattığı sonucu çok iyi anladım galiba:
“Sürekli oksidatif stres DNA hazarına yol açarmış ve bu da kontrolsüz hücre büyümelerine neden olurmuş…”
Bildiğimiz kanser yani…
O bakımdan elimdeki bu çubukla bu anında görülmesi önemli bir gelişme olmalı diye düşünüyorum.
Bizi çok yakından ilgilendiren bir gelişme: Depremde ışık çözümü
Biz Türkler için deprem artık hayatımızın en büyük ve en karanlık korku tüneli…
Göçük altında kalmak…
Veya bir yakınımızın göçük altında kalması…
En çok ihtiyacımız olan şeylerden biri de ışık…
Ve bizi depremin üstündeki insanlara bağlayacak tek iletişim aracımız olan cep telefonlarının pillerinin bitmesi.
Bu endişeler fuarda yeni bir trendin müthiş yayılmasına yol açmış.
‘Taşınabilir elektrik santrali…’
Yani büyük piller çözümü…
Jeneratörün yerini alan basit çözümler.
Tekerlekli bavul gibi taşınan elektrik santrali
Evlerde elektrik kesilince, pikniğe gittiğiniz, bir yerde kamp yaptığınız zaman size evdeki elektrik gibi enerji sağlayacak yeni teknolojiler bunlar.
Araba pilleri geliştikçe bu da büyük bir trend haline gelmiş.
Türkiye’de de yayılmaya başlamış.
Üstelik valiz gibi tekerlekli versiyonları da yapılmış. Kolayca taşınabiliyor.
Tabii bir İstanbul’da yaşayan bir Türk olarak benim aklım hemen, deprem halinde kullanabileceğim bir çözüm olarak göründü gözüme.
Havadan su elde etme teknolojisi gelişiyor
Dikkatimi çeken trendlerden biri de havadan su elde eden çözümler oldu.
Gerçi şimdilik, evler için büyük bir alet olarak görünüyor.
Ama eminim yakında onun boyutları da küçülecek ve deprem gibi dönemlerde havadan su elde edebileceğimiz çözümlere kavuşacağız.
Biraz da fuar dışında gözlediğim yeni trendlerden söz edeyim.
Su şişelerinde alüminyumsu geri dönüşümlü termos dönemi
Plastik su şişesi burada tarihe karışmak üzere.
Yeni trend, kullanılıp atılabilen çok hafif alüminyumsu, geri dönüşümlü ‘termos şişeler.’
Ayrıca her kuruluş isterse bu şişelerin üzerine kendi markalarını basıyor.
Sphere’de aldığım bir şişeyi sakladım.
Türkiye’de de kullanacağım.
Karton bardaklarda dudak payı devrimi
Karton bardakların dudak devrimi de dikkatimi çeken yeniliklerden biri.
Bildiğimiz Starbucks, Kahve Dünyası, Cafe Nero gibi yerlerde verilen karton bardakların dudağa değen yanları çok ergonomik ve dudağın çok daha rahatça yerleşebileceği biçimde yeniden dizayn edilmiş.
Bu bardaklarda kendi payıma en büyük sıkıntım, çok sıcak kahvenin aniden dudağa gelip yakmasıydı.
Çünkü dudak kısmının tasarımı düz ve içmek için çok yukarı kaldırmanız gerekiyor, bu da özellikle arabalarda an küçük sarsıntıda kahvenin aniden dudağınıza ve dilinize yakıcı şekilde akmasına neden olmuyor.
Bu sorun çok başarılı biçimde halledilmiş.
Ayrıca karton kokusu tamamen yok edilmiş. Sıcaklığı dışarı daha az iletir bir çözüme ulaşmış.
Basit bilgiler ama önemli.