Türkiye, Cumhuriyet'in 100. yılını kutlarken, Cumhuriyet'in ilanını için neden 29 Ekim tarihi seçildiği merak konusu oldu. Peki, 29 Ekim tarihinin bir gizemi var mı? Atatürk neden bu tarihte Cumhuriyet'i ilan etti?
Cumhuriyet, 100 yıl önce bugün 29 Ekim 1923'te ilan edildi. Milli Mücadele'den zaferle ayrılan yorgun ancak başı dik, özgür bir milleti yeniden ayağa kaldıracak olanın yine milletin kendisi olduğuna inanan Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923'te yaptığı konuşmasında "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır" diyerek tarihe not düştü.
ÇÖKÜŞ ANLAŞMASI: MONDROS
Osmanlı Devleti'ni işgaline neden olan, bir parçalanma ve çöküş anlaşması olan Mondros Ateşkes Anlaşması 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Cumhuriyet ise 5 yıl sonra 29 Ekim günü ilan edilmişti.
CUMHURİYET'İN İLANI İÇİN NEDEN 29 EKİM TARİHİ SEÇİLDİ?
Peki, 29 Ekim tarihi neden seçildi? Bugünün seçilmesi sadece bir tesadüf mü yoksa apaçık bir mesaj mı? Atatürk bugünü bilerek mi seçti?
ATATÜRK, FAHRETTİN ALTAY PAŞA'YA AÇIKLADI
Herkesin merak ettiği sorunun yanıtını yine Atatürk bizzat kendisi vermişti. Atatürk, Cumhuriyetin 29 Ekim'de ilan edilmesinin nedenini 1925 yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları esnasında Ankara'da 10 gün boyunca misafir ettiği Fahrettin Altay Paşa'ya açıklamıştır.
Altay, Atatürk'ün söylediklerini yıllar sonra böyle anlatmıştı;
"Atatürk hep 'mazlum bir millet' derdi. Cumhuriyet'in ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, 'Paşam, benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana'daki karargâhınızdan Başkent'e (İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti, Cumhuriyet'imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi' diye sordum.
Bunun üzerine Atatürk şunları söyledi;
'Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükûmet teslimiyeti kabul etmişti. Hükûmet sarayın, saray da İtilaf Devletleri'nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımızaydık, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı.
"MONDROS 30 EKİM'DİR, CUMHURİYET 29 EKİM"
Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur.
Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir, Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.'
"BU, TARİHTEN SİLİNMEK İSTENEN BİR MİLLETİN CEVABIDIR"
Atatürk bir an durdu, Fahrettin Paşa'ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak:
'Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin cevabıdır…'