Ramazan ayının ilk gecesinde Instagram hesabından rakı fotoğrafı paylaşması, ülkeyi terk etmesini bile talep eden eleştirilere kadar uzandı. Peki Ramazan ayında rakılı paylaşım yapmak gerçekten toplumun değerlerine hakaret mi?
DW muhabiri Kıvanç El, bu tepkilerin arka planında ne olduğunu uzmanlara sordu.
Sanatçı Cem Yılmaz'ın sosyal medyada paylaştığı rakı içerkenki görüntüsü sosyal medyanın da ana gündemi oldu. Sosyal medyada yapılan yorumlarda Yılmaz'ın bu paylaşımı ağır eleştiri alırken toplumsal değerlere aykırı hareket ettiği, İslam'a saygısızlık yaptığı gibi yorumlar da yapıldı.
“Başka bir rejim aktif”
Sosyolog Yavuz Çobanoğlu “Bir rejimin değiştiğini, başka bir rejimin artık aktif olduğunu kabul etmemiz gerekiyor ve onun üzerinden bir değerlendirme yapmamız gerekiyor” diyerek yeni rejimin kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştığını ve her rejim değişikliğinin ilk yıllarının çok zor olduğunu belirtiyor. “Rejimin bugünkü politikası İslamcılık ve bunu da işte görünür olarak, bu yeni çağın medya dünyasında görünür olarak yapmaya çalışıyor” diyen Çobanoğlu, geçmişteki festival, konser yasaklarıyla müze baskınlarının da bunu hedeflediğini ve rejimin alternatiflerini görünmez kılmak istediğini söylüyor.
“Kutuplaşma, sembollerle operasyonel hale geliyor”
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olan Ferhat Kentel ise yaşadığımız toprakların ‘çok da huzur verici yerler olmadığını’ belirterek şunları söylüyor: “Yani bu topraklar işte benim sık sık bazen söylüyorum, kendimi tekrar ediyorum belki ama yani çok kadim medeniyetler, karşılaşmalar, mozaikler falan evet bir taraftan böyle ama bir taraftan burası çok fazla korkunun, güvensizliğin, katliamların, sürgünlerin, soykırımların falan bir sürü şeyin olduğu bir yer burası. Bu memleket kutuplaşmış bir memleket. Kutuplaşmaların da tabii ki sembolleriyle daha operasyonel hale geliyor. İşte bir tarafta namaz, oruç vs. öbür tarafta işte rakı gibi birtakım semboller...”
Rakı içilmesine duyulan hassasiyetin dinen yasak olan diğer alanlarda gösterilmemesi de ayrı bir tartışma konusu. Kentel ve Çobanoğlu’nun görüşleri şöyle:
Ferhat Kentel: “Mesela cinayetler, tecavüzler, kadın cinayetleri falan düşünürsen bunlar normal, dine göre yasak olan şeyler. Yani Ramazan'da rakıya ara veriyorsunuz ama cinayetlere niye ara verilmediği zaman bir şey çıkarılmıyor mesela diyebiliriz. Çünkü kutsallarımız daha çok semboller düzeyinde ciğer yani. Müslümanlar için günah olan şeyler, dolayısıyla Müslümanlar sanki sadece sınırdaki sembollerle inşa ediyorsunuz. Dolayısıyla orada bir ihlal olduğu zaman dinimize küfredilmiş oluyor. Halbuki dine küfredilen tonlarca şey var.”
Yavuz Çobanoğlu: “Şeriat dediğimiz dinsel düzen. Modernitenin modern dediğimiz dünyanın dışında bir düşünce sistemi ve hukuk sistemi ayrıyeten. Yani günümüzde ne yapacağız Cem Yılmaz'ı kırk sopayla mı cezalandıracağız bunu?”
“Toplumsal değer söylemi tamamen kurgusal”
Sosyal medyada artan ötekileştirmeyi de değerlendiren Ferhat Kentel sosyal medyanın bunu hızlandırmış olabileceğini belirtiyor. Sosyolog Yavuz Çobanoğlu'na göre de toplumda linç her zaman vardı:
Yavuz Çobanoğlu: “Linç Her zaman vardı zaten. Bu linç kültürünün arkasındaki bir takım zihniyet biçimleri destekliyordu bunu. Bunlar bazen mahallede, bazen çalıştığınız kurumlarda ya da ülkenin tarihinde farklı zamanlarda gazeteler ya da medya üzerinden yapılan linçler hep oldu zaten. Twitter o kadar çok gündemi hızlı değişen bir mekan ki, bugün herhangi bir kişi linçleniyor, herhangi bir düşüncesinden, paylaşımından ya da herhangi bir resminden dolayı. İşte Cem Yılmaz örneğinde olduğu gibi. Ertesi gün unutuyoruz ve tekrar başka bir linç...”
Yavuz Çobanoğlu, toplumsal değerler söyleminin de tamamen kurgusal bir ifade olduğunu söylüyor.