İBB Başkanı CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta tutuklanması ile CHP belediyelerine yapılan operasyonların ardından bu kez işadamları ve şirketlere karşı harekete geçildi.
Türkiye siyasetini yakından ilgilendiren olaylarda son dönemde art arda yapılan operasyonlar dikkat çekiyor. Bir zamanlar AKP ve MHP'ye yakınlığıyla bilinen işinsanlarının tutuklanması, şirketlere ve kuruluşlara TMSF'nin kayyum olarak atanması, arka planda çok bilinmeyenli bir denklem olduğu şeklinde yorumlandı. Cumhuriyet, yapılan operasyonları derlerken operasyonların anlamını iktisatçılara sordu.
OPERASYONLAR NASIL BAŞLADI?
Bu yıl yoğunlaşan operasyonlar 27 Mayıs'ta Papara'ya yönelik yasadışı bahis ve kara para soruşturmasıyla başladı. Mahkeme kararıyla Papara'ya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum atandı. 24 şüpheliden 15'i gözaltına alınırken Papara'nın sahibi Ahmed Faruk Karslı da dosyada yer aldı.
Soruşturmada, Papara’nın dijital ödeme sistemi Payfix üzerinden 12 milyar TL civarında yasadışı bahis geliri aktarıldığı ve bazı şüphelilerin örgüt kurma ve suçtan kaynaklanan malvarlığını aklama suçlamalarıyla yargılandığı belirlendi. 10 Ağustos'ta avukat Rezan Epözdemir, rüşvet, FETÖ'ye yardım ve casusluk iddialarıyla gözaltına alındı. Bu dosya AKP içi çekişmelerle ilişkilendirildi. Ağustos ayı içerisinde Assan Group'un sahibi Emin Öner ve genel müdürü Gürcan Okumuş, askeri casusluk ve FETÖ bağlantıları gerekçesiyle gözaltına alındı. Grup bünyesindeki 10 şirkete, TMSF tarafından kayyum atandı.
Eylül ayında Can Holding soruşturmasıyla başlayan operasyon dizisi devam etti. 11-16 Eylül tarihlerinde 26 şüpheliden 11'i tutuklandı. Aralarında Can Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ ve eski Bilgi Üniversitesi Rektörü Remzi Sanver gibi önemli isimler bulunuyordu. Soruşturma kısa süre sonra Ciner Grubu'na da uzandı. Ekim ayında Paramount dosyasında yeni gözaltı kararları ve TMSF kayyum atamalarıyla kara para aklama, örgüt kurma ve tefecilik iddiaları yeniden gündeme geldi.
En son gündeme gelen tutuklamalarda ise süreç Mübariz Mansimov dosyasıyla başlatıldı. 15 Mart 2020'de işinsanı Mübariz Mansimov'un FETÖ ile bağlantılı olduğu iddialarıyla gözaltına alınması ve 2021'de bu suçlamadan mahkûm edilmesiyle kamuoyunun gündemine gelmişti.
Ardından Paramount Otel'in eski sahibi Atilla Uras'ın yaşamını yitirmesi ve işletmenin el değiştirmesine yönelik pek çok haber kamuoyuna yansımış, bu süreçte Atilla Uras'ın kızı Yasemin Victoria Uras ve suç örgütü lideri Sedat Peker'in açıklamaları oldukça uzun süre tartışılmıştı. Aradan geçen 4 yılın ardından başlayan son soruşturmalar kapsamında ise işinsanları Cihan Ekşioğlu, Çağlar Şendil ve Sinan Görkem Gökçe tutuklandığı görüldü.
EKONOMİSTLER UYARIYOR: YATIRIMCI GÜVENİNDE SARSINTI
Art arda yaşanan dava süreçleri ve TMSF'nin 2025 yılında 30'dan fazla şirkete kayyum atanması, ekonomi çevrelerinde ciddi endişe yarattı. İktisatçı Hayri Kozanoğlu ve Ekonomist İnan Mutlu, sürecin farklı boyutlarını değerlendirdi.
1000 ŞİRKETİN YÖNETİMİ TMSF'DE
TMSF'nin yönetimine giren şirketlerin sayısı 1000'i, toplam değeri ise 10 milyar doları aştı. İktisatçı Hayri Kozanoğlu, bunlar arasında TEKFEN gibi köklü şirketlerin hisselerinin, Kasımpaşa Spor Kulübü'nün, Can Holding'e bağlı şirketlerin ve en son Paramount Otel'in bulunduğunu söyledi.
Kozanoğlu, operasyonlarla ilgili iki olasılık olduğunu ifade etti:
Birinci ihtimal: İktidar, 19 Mart sürecinin ardından tüm yolsuzlukların ve kara para aklama çabalarının üzerine giderek seçmene "temiz toplum" arayışının samimi olduğunu kanıtlamak istiyor. CHP'li belediyelere yönelik hukuksuzlukları da bu şekilde meşrulaştırma çabası var.
İkinci ihtimal: Belli grupların üzerine çökülüp sermaye, kendine yakın kesimlere aktarılmaya çalışılıyor. 15 Temmuz sürecinde Gülen'le iltisaklı sermayeye uygulanan pratikler yaygınlaştırılıyor.
KAPİTALİZMİN DEVLET ELİYLE YENİDEN YAPILANDIRILMASI
Ekonomist İnan Mutlu ise süreci farklı bir perspektif ile ele aldı. Mutlu, "Bugün TMSF'nin şirketlere kayyum atanması yoluyla ilerleyen süreci, aslında kârlılık krizi yaşayan Türkiye kapitalizminin devlet eliyle yeniden yapılandırılması olarak görmek mümkün" ifadelerinde bulundu. Benzer bir sürecin 2001 krizi döneminde de batık banka borçları gerekçesiyle yaşandığını hatırlatan Mutlu, bu sefer terör ya da suçtan elde edilen gelirlerin aklanması gerekçesiyle yaşandığını kaydetti.
TÜSİAD VE YİK BAŞKANLARI YARGILANIYOR
Şubat ayında TBMM'de kabul edilen bir kanun teklifiyle TMSF'nin suç gelirlerinin kullanıldığı kuvvetli şüphesi olan şirketlere kayyum olarak atanmasının önünün açıldığını anımsatan Mutlu, TÜSİAD Başkanı ve Yabancı Yatırımcılar Derneği (YİK) Başkanı'nın bu sürece itiraz ettikleri için gözaltına alındıklarını ve hâlâ yargılandıklarını söyledi. Mutlu bu sözleri ile devam eden operasyonlara şubat ayı itibarıyla hazırlık yapılmış olabileceğini belirtti.
İKİ SENARYO: KAMULAŞTIRMA YA DA SATIŞ
Kayyum atanan şirketlere ne olacağı sorusunun hâlâ belirsiz olduğunu vurgulayan Mutlu, "Bu şirketler ya Varlık Fonu'na devredilerek bir nevi kamulaştırılacaklar ya da TMSF tarafından satışa çıkarılarak başka sermaye gruplarına satılacaklar. Zaten halihazırda bazı şirketlerin ihaleleri de başlamış durumda" diyerek geçmişteki süreçlerin iki yol gösterdiğini aktardı.