Dünya ekonomisini izleyen IIF’nin açıkladığı verilere göre, 2025’in üçüncü çeyreğinde küresel borç stoku yaklaşık 346 trilyon dolar seviyesine ulaştı; bu da küresel gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) yaklaşık yüzde 310’una denk geliyor.
Borç artışının büyük kısmı, gelişmiş yani “olgun” piyasalar kaynaklı. Bu piyasalar toplam borcun önemli bölümünü (yaklaşık 230,6 trilyon dolar) oluşturuyor. Bunun yanında, gelişmekte olan ülkelerde de borç artışı sürüyor; bu ülkelerin borç stoğu 115 trilyon doların üzerine çıkmış durumda.
Raporda, kamu borçlanmasının artışında bütçe açıklarının ve devlet destekli teşvik veya harcama planlarının belirleyici olduğu; ayrıca özel sektör ve kurumsal borçlanmanın da yükseldiği vurgulanıyor. Örneğin, yapay zeka (AI) ve temiz enerji sektörlerinde şirket kredilerinin arttığı belirtiliyor.
Bu borç birikimi, özellikle 2026’da olası faiz artışları, global ekonomide yavaşlama ya da politika değişiklikleri karşısında ciddi kırılganlık riski taşıyor. IIF’ye göre, vadesi gelmiş büyük borç yükünün yeniden finansmanı zorlaşabilir; bu da mali piyasaları ve küresel likiditeyi etkileyebilir.
Analistler, bu borç seviyesinin küresel ekonominin kırılganlığını artırdığına dikkat çekiyor. Özellikle ABD ve Çin gibi büyük ekonomilerde borcun sürdürülebilirliği, hem bu ülkelerin hem de küresel finans sisteminin geleceği açısından kritik görülüyor.