TCK'nın mimarlarından Prof. Dr. Sözüer, etki ajanlığı yasasına tepkili

TCK'nın mimarlarından Prof. Dr. Sözüer, etki ajanlığı yasasına tepkili

TCK'nın mimarlarından Prof. Dr. Adem Sözüer, 'etki ajanlığı' düzenlemesinin risklerini anlattı: "Birçok hak ve özgürlüğün haksız olarak sınırlanmasına kapı açacak."

Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu "etki ajanlığı" düzenlemesinin de yer aldığı torba yasa teklifi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi.

Kanun teklifi önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek.

TCK’nın mimarı Sözüer: Çıkması gereken tek paket yargı bağımsızlığıdır

AKP ve MHP tarafından Meclis'e getirilen 'Etki Ajanlığı' düzenlemesine ilişkin 9. Yargı Paketi'ne atıfta bulunarak değerlendirme yapan yürürlükteki Türk Ceza Kanununun (TCK) mimarlarından Prof. Dr. Adem Sözüer, “Türkiye'de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır. Bir yargı paketi daha TBMM'de kabul edildi. 9. Yargı Paketi de önceki paketler gibi yargı sisteminde büyük sorunlara çözüm getirmeyecek" dedi.

‘Keyfilik rejimi’

Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Sözüer, "Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları uygulanmadığı için insanların haksız olarak cezaevinde tutulduğu keyfilik rejiminde, kuvvetler ayrılığı tümüyle ortadan kalktığı için kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi de kalmamıştır. Türkiye'de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır" ifadelerini kullandı.

Etki ajanlığı düzenlemesi: ‘Birçok hak ve özgürlüğün haksız olarak sınırlanmasına kapı açacak’

"Sıradaki pakette kamuoyunda 'etki ajanlığı' olarak adlandırılan teklifin kanunlaştırılması var" diyen Sözüer, şu ifadeleri kullandı:

"Bu suç da, yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunda olduğu gibi belirlilik ilkesine dolayısıyla anayasada öngörülen kanunilik ilkesine aykırı ve bilim, sanat ve ifade özgürlükleri gibi birçok hak ve özgürlüğün haksız olarak sınırlanmasına kapı açacak. TCK'ya 339/A olarak eklenmek istenen 'Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme' başlıklı maddenin ilk fıkrasına göre 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası' verilecektir. Yabancı ülkelerdeki üniversiteler, dahil her tür araştırma kuruluşu ile ile yapılacak ortak bilimsel çalışmalar dahi bu madde kapsamında değerlendirilebilecektir. Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri de bu suçun konusu olabilecektir."

‘Öngörülemez şekilde genişletiliyor’

Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'nın (TÜSEV) paylaşımına da yer veren Sözüer, şöyle devam etti:

"Söz konusu madde, sivil toplum kuruluşlarının tüm bu meşru faaliyetlerinin soruşturma ve cezalandırma konusu edilmesi riskini taşımaktadır. Ceza kanunlarının temelini oluşturan öngörülebilirlik ve kanunilik ilkeleri uyarınca, yurttaşlar bir fiili işlediğinde suç oluşturup oluşturmadığı konusunda herhangi bir şüphe taşımamalıdır. Oysa teklif edilen düzenleme somut bir suç tanımı ortaya koymazken, hangi fiillerin suç olarak tanımlanacağını 'devletin güvenliği', 'siyasal yararlar', 'stratejik çıkarlar', 'talimat' gibi çok geniş, muğlak ve keyfi yoruma açık kavramlarla tarif etmektedir. Üstelik madde gerekçesinde devletin güvenliği ve siyasi yararları altında 'iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji' gibi hemen hemen tüm kamu politikalarına atıf yapılarak maddenin kapsamı öngörülemeyecek şekilde genişletilmektedir. TCK’nın yedinci bölümü hali hazırda casusluk suçuna konu olabilecek fiilleri detaylı şekilde tanımlayan ve suç sayan hükümler barındırırken, bu madde ile hangi eylemlerin cezalandırılmasının amaçlandığı açık ve net kriterlere bağlanmamıştır. Olası araçsallaştırma ve kötüye kullanımlara karşı yeterli güvence veya etkili hukuk yolları sunmaması da teklifi Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve hukukun temel ilkeleri nezdinde kabul edilemez kılmaktadır."

Muhalefet neden tepkili?

Muhalefet, Etki Ajanlığı Yasası'nın kapsamını aşan bir sınırlama getireceğinden ve ifade özgürlüğünü zedeleyeceğinden endişe ediyor. Özellikle sivil toplum kuruluşları, medya organları ve bağımsız gazetecilerin faaliyetlerini sınırlayacak bir araç olarak kullanılabileceği yönünde kaygılar dile getiriliyor.

Sansür ve baskı endişesi

Muhalefet, yasanın hükümete eleştirel bakış açısına sahip kuruluşları hedef alabileceği ve muhalif sesleri susturabileceği görüşünde. Bu yasa kapsamında “etki ajanı” olarak nitelendirilebilecek kişilerin veya kuruluşların, hükümet tarafından baskı altına alınabileceği, bu nedenle de demokratik söylemin daralabileceği savunuluyor.

Sivil toplum örgütlerinin gücünü zayıflatma riski

Muhalefet, özellikle dış kaynaklı fonlarla çalışan sivil toplum örgütlerinin etki ajanı olarak damgalanabileceğini belirtiyor. Bu durumun, Türkiye’deki insan hakları, çevre koruma gibi alanlarda faaliyet gösteren STK’ların bağımsızlığını zedeleyebileceği ve toplumda kutuplaşmayı artırabileceği endişesi dile getiriliyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.