Özgür Özel: Bugün yeni yürüyüşün ilk günündeyiz

Özgür Özel: Bugün yeni yürüyüşün ilk günündeyiz

Özel konuşmasına Kartalkaya yangınında yaşananları anlatarak başladı. CHP lideri yakın zamanda açılan soruşturmaları da eleştirdi, Bahçeli'nin sözlerine yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, belediye başkanlarının tutuklanması ve partililere yönelik soruşturmaların artmasının ardından AKP'nin CHP'ye savaş açtığını duyurmuştu.

Özel, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda CHP'nin yol haritasını açıklayacak. Özel, konuşmasının başında DEVA Partisi'nden istifa eden Manisa Milletvekili ve eski Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selma Aliye Kavaf'a rozet taktı.

CHP lideri Özgür Özel, Gezi davasında yaşananlara tepki gösterdi. Özel, "Size teslim olan sizden beter olsun korkaklar" dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun cuma günü ifadeye çağrılmasını hatırlatan Özgür Özel, "İfadeye çağrılan CHP'lilerin hepsidir. İfadeye çağrılan demokratların hepsidir. Cuma günü gidin ve ifadeyi verin" diye konuştu.

Özel, "Bugün bu kötülüğe, gözü dönmüş adaletsizliğe karşı demokrasiyle geldiği koltuğu kötülükle, şiddetle bırakmamak istemeyenlere karşı yeni yürüyüşün ilk günüdür. Sandık görevlilerinin teker teker tespitinden, sandığı korumaktan, parti programını bir iktidar programına dönüştürmekten, bu kötülüğün karşısına dimdik dikilecek Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyecek yeni yürüyüşün ilk günündeyiz." dedi.

Kartalkaya yangını tepkisi

Özel'in grup toplantısında yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:

"Geçen hafta hepimizin yüreğini dağlayan bir süreçte ne ne partiye katılım ne grup toplantısı düşünebilirdik. Tereddüt etmeden toplantımızı iptal ettik. Grubumuzu Kartalkaya'ya gönderdik. Biz de Kartalkaya'ya doğru hareket ettik. Rakamın 60'ın üzerinde olduğunu biliyorduk ama yetkililer açıklasın dedik.

Biz bunu öğrendikten saatler sonra gerçek rakamlar açıklandı. Neyi bekliyorlardı? Rakam 78, 36'sı çocuk ve beklediğimiz bir partinin Ankara İl Kongresi. Başka bir partinin rozet töreni. O an hepimiz nasıl bir muhataplık içinde olduğumuzu anladık. Bir partinin kongresinin bir ülkenin yasının önüne geçebildiğini öğrendik.

Kendi dönemlerinin verdiği onay belgesini bizim belediyemizi karalamak için belge açıkladılar. AA'yı, TRT'yi alet ederek başka bir alanı yanan yer olarak anlatarak algı operasyonuna giriştiler. Kamu yayıncılığı bir siyasi partinin aparatına dönüştürülemez. Gerçek, Bolu Belediyesi'nin 8 kriteri tutturmayan otele uygunluk belgesi vermemesidir. Gerçek alanın milli park olması nedeniyle yangın söndürmenin bile izne tabi olmasıdır. Sorumluluk bizzat Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndadır.

'Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın'

Anadolu Ajansı'nı tekzip etmek, TRT'yi kanununa göre doğru bilgiyle bilgilendirmek, düzeltme istemek zorunda kaldık.

Bize kapalı zarf içinde mahcup ifadelerle savunmalar yollayan genel müdürlere şunu söylüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde kamu yayıncılığı bir siyasi partinin aparatına dönüştürülemez. Bu ayıbın altında kalırsınız, tekrarlamayın. Gerçek; Bolu Belediyesi'nin geçen ay, bir ay önce 9 kriterden sekizini tutturmayan otele uygunluk belgesi vermemesidir.

Gerçek; 2007 yılında AK Partili belediyenin verdiği uygunluk belgesiyle 2019'a kadar kanunda yazmadığı, görevi olmadığı için AK Parti Belediyesi'nin 12 yıl o oteli denetlememiş olmasıdır.

Gerçek; söz konusu alanın Milli Park olması, Milli Park alanına yangın söndürmeye bile gitmenin belediye tarafından izne tabi olması, oraya girişin bile yasak olması, söz konusu bölgenin turizm bölgesi olması, otele işyeri açma ve çalışma ruhsatını Bolu Valiliği'ne bağlı İl Özel İdaresi'nin otele turizm işletme belgesini Turizm ve Kültür Bakanlığı'nın vermesidir.

Bu iki belgeyle faaliyetine devam etmesidir. Ve bir sorun tespit edildiğinde otelin faaliyetini durduracak olanın da, bizzat Turizm ve Kültür Bakanlığı olmasıdır.

Bunların içinde yine de her seferinde söyledik. Varsa ihmali olan, eksiği olan, kanunen suçu olan diyemiyoruz ama açıkça düzenlenen her şeyi gözümüzün önünde görüyoruz.

Bilirkişi tartışması

Yine de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin adaletine onların görevlendirdiği bilirkişilerin şahsi ve mesleki namuslarına, onurlarına güveneceğimizi söyledik. İşte 7 kişilik bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. 2,5 gün gece gündüz çalıştılar. Ellerinde resmi görevlendirme belgesi, jandarma tutanağıyla otele girdiler, otelde çalıştılar. Jandarma'nın gözetiminde otelin güvenlik kayıtlarını incelediler. Yangının 4. kattan çıktığını, nasıl yayıldığını, eksiklikleri her şeyi not ettiler.

Bilirkişi heyetinin hazırladığı rapora müdahale etmeye çalıştılar. Çıkan raporu kabul etmemişler, 'Bakanlığı çıkarın, Bolu Belediyesini ekleyin, yangının lokantadan çıktığını yazın" demişler.

Adalet Bakanına 'korsan rapor' yanıtı

O raporu ben aldım, ilgili sayfalarını sosyal medyadan paylaştım. Adalet Bakanı'nı aradım telefona çıkamadı. Cumhurbaşkanı Yardımcısına ulaştım, suçlu olmayanlara suç atmaya çalışıyorlar. Elinden geleni yapacağını söyledi, kendisinin insafına emanet ettim. telefonlarına çıkmayan Bakan 'korsan rapor' demeye kalktı. Yalan diyemiyor, korsan diyor.

Yetkilendirilmemiş biri rapor yazarsa korsan olur. Bu 7 kişi Bolu Başsavcılığı tarafından belirlenen bilirkişiler. Onların raporuna korsan diyemezsin. Adalete karşı korsanlık faaliyeti yürüten Adalet Bakanı'ndan başkası değildir.

Rapor korsan olmadığına göre ele geçiriliş yöntemine korsan diyor olabilir. Zorla ele geçirilirse ona korsanlık denebilir. Facianın sorumlularını belirten bu rapor kimsenin malı değildir ki ele geçirişimiz korsanlık olsun. Adaleti çalmanıza izin vermedik.

'Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez...'

Kültür Turizm Bakanı özel bir televizyon programına çıkıp güya kendini aklamak için 1,5 saatlik yayında kendisine sorulan objektif sorulara bir gün önce paylaştığımız 5 soru da olmak üzere 12 kez 'bilmiyorum', 5 kez 'ben bilmem, bilemem', 4 kez 'bilemem, bilemiyorum' yanıtları ile 21 kez somut, net sorulara 21 kez 'ben bunları bilmiyorum' yanıtını vermiştir. Konuşmada kaçacak yeri de olmayınca başkanı Bolu Valisi olan Bolu İl Özel İdaresi'ne topu atmış 'ruhsat ve iskan yetkisi özel idarede, alanın genelinde de il özel idaresi yetkili, Turizm Bakanlığı yetkili değil' demiştir. Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez İl Özel İdaresi Bakan'a cevap vermiş.

Bakın, İl Özel İdaresi'nin başkanı vali, valiyi atayan valinin bağlı olduğu bakan İçişleri Bakanı, onları atayan Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'dır. Bir bakan diğer bakanın ildeki temsilcisine 'sen suçlusun' demektedir. O da ona cevaben 'İl Özel İdaresi'nin denetim gibi bir görevi yok. Burası turizm belgeli bir işletme. Bu tür yerlerin denetiminin kimde olduğu belli. Yönetmelikte her şey var. Yetkili olan Turizm Bakanlığı'dır' diye cevap vermektedir.

Şimdi '10 gün içinde suçlular ortaya çıkar' diyen İçişleri Bakanı'na da her çıktığında 'sorumlulardan hesap sorulacak' diyen Erdoğan'a da şunu söylüyorum: Sayın Erdoğan, hepimiz üzüldük ama siz yürütmenin başındasınız. Hepimizin içi yanıyor ama bu iki bakanı da atayan sizsiniz. Birbirlerini suçlayan, birbirlerini yalanlayan ve atadıkları, atadıkları şirketin, yetkilendirdikleri şirketin iki yılda bir gidip yangın güvenliği yaptığı, 15 Aralık tarihinde denetlettirdiğiniz ve eksik tespit edilmedi diye görevlendirilen şirketten yetki belgesi almış bu insanlar bir ay sonra cayır cayır yanıyorsa o otel, halen daha neyi bekliyorsunuz? Halen daha neyi bekliyorsunuz?

Ben size söyleyeyim neyi bekliyorsunuz. Normalde istifa etmesi lazım. Bütün partiniz, bütün ülke bunu bekliyor. Ülkenin içinin rahatlaması, partinin de hiç olmazsa bu yükü sırtından atması lazım. Ama istifa etmiyor. Niye biliyor musunuz?

Ağzından aktarıyorum: 'Sağlık Bakanı'na istifa ettirdi mi de bana ettirecek? Ne oldu Yeni Doğan Çetesi?' diyormuş. Görevden almanız lazım size bunu telkin edenlere. Bülent Arınç televizyondan söylüyor ama yanınıza gelen giden herkes 'görevden alın bunu' diyor. Siz de diyormuşsunuz ki kongre var. Kongreden sonra parti yönetimini de bakanları da değiştireceğim zaten. O gün değiştiririz.

Bu yangının yükü partinin sırtına kalmasın. Yani bugün kendisini görevden alırsam yangındaki sorumluluğu benim atadığım bakanın sorumlu olduğunu kabul etmiş olurum. Bunun için şubatın sonunu bekleyelim, kabine revizyonunda bunu da değiştirelim.

Sonra da döner, bunu televizyonlarda, gazetelerde yangından dolayı değiştirildi dersiniz, partinin sırtına yük vurmamış oluruz.'

Ne kamu vicdanı önemli onlar için, ne kamunun çıkarı. Varsa yoksa partinin, sarayın, bu düzenin çıkarı. Yazıklar olsun partinizin çıkarına da, lanet olsun düzeninize de sarayınıza da. İşte böyle günlerden geçiyoruz ve bir yandan da ülkeye neler yaşatılıyor, neler oluyor, bunları bir konuşmak, bir hatırlamak lazım.

Gezi soruşturması tepkisi

Bu arada yeni bir cadı avıyla karşı karşıyayız. 12 yıl önce daha doğrusu son birkaç ayda köşelerde yazdırılıp, son birkaç haftada toplumun apolitik kesimlerinin bile dikkatini çeken, öyle ya meşhur sanatçılar, onların bir menajeri, sanatçıya 'bende çalışırsan dizide oynarsın, yetkini bana verirsen' diye baskılar olmuş. Bunlar varmış.

Bunlar üzerinde bir tartışma başlamış. Herkes oraya bakarken yok ya, 'ben o işlerle ilgilenmiyorum. Sen 12 yıl önce Gezi’ye gittin mi? Sen 12 yıl önce sende çalışanlara 'hadi geziye gidin' diye telefon açtın mı' diye gezi soruşturması başlatmak. Biraz, bir süredir anlattığım bu kötücül aklın sizlerin yan komşularına evlatlarınızın sırada oturan arkadaşlarına bugün fabrika servisinde yan yana giden iki işçiden yanında oturana ya 12 yıl sonra geziye gidenlerden hesap soruyorlar arkadaş.

Demek ki hiç bu işlere girmemek lazım. Ne yapılırsa yapılsın susmak, sinmek lazım. Çıkıp da sokaklara dökülünce 12 yıl sonra bile kapıya gelebiliyorlar hissini yaratmak için yapılan organize bir meselenin hepimiz farkındayız.

‘Gezicilerin o günkü tavrı değil, bugünkü tavrı sorgulanıyor’

Ve şimdi Gezi’ye gidenlerden hesap sorulmuyor arkadaşlar. Gezi’ye gidenlerden hesap sorulmuyor. Gezicilerin o günkü tavrı değil, bugünkü tavrı sorgulanıyor. O gün geziye giden gezide kahramanlık hikayeleri anlatan Tamer Karadağlı bugün Devlet Tiyatroları'nın başına atandı.

Geziden 12 yıl sonra hesap soranlar tarafından. O gün gezide olan sonra saraya yanlayan Yavuz Bingöl'e kimse hesap sormuyor. Bugün sorulan hesap geziye gidenlerin o günkü tavrına değil, bugünkü tavrınadır. Senin Gezicin terörist, benim gezicim milli diyen böyle bir iğrenç akla hesap sorulmayacağını sanan bir kötü ruhla karşı karşıyayız. Ve bir yandan, bir yandan bunlar ortada dururken diğer taraftan Gezi’de bulunanlara 'siz devleti yıkmaya kalktınız' diyenlere açıkça hatırlatmak istiyorum.

Bahçeli'ye sert yanıt

Bahçeli dün Ekrem Başkan'ıma 4 sayfa yazmış. Dört sayfa. Bugün sayfalarca hakaret, istifa. Ben Bahçeli'nin söylediği, bana söylediği her şeyi yırtıp atarım.

Ama bugün iki şey söylemiş onu tarih önünde cevapsız bırakmam. Bir, 15 Temmuz'dan ders almayanlara sesleniyormuş Sayın Bahçeli.

Yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim. Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin ve boyunuzun ölçüsünü alalım. 15 Temmuz akşamı ders almayanlara yüreğiniz yetiyorsa yine çıkın sokağa diyor.

Bakın, birazcık utanmak, kurumsal hafıza hiç olmazsa bir ar olur, bu lafları etmez de unutulsun diye tarihe bırakırsın. 15 Temmuz akşamı hatta 16 Temmuz olmuş saat 2. Bu kardeşiniz meclis kürsüsüne çıkıp da millet yeni bir görev varana kadar ana muhalefetiz.

Seçilmiş parlamentonun arkasında, darbecilerin karşısındayız dedikten saatler sonra Bülent Tezcan, Bülent Tezcan CNN Türk canlı yayınına arkadaki genel kurul salonundan bağlanıp AK Partili Ayşe Keşir'in telefonundan şimdi demokrasiye sahip çıkmanın tankın üstüne çıkmanın, meydanlara çıkmanın zamanıdır dedikten saatler sonra o kürsüden Tekin Bingöl, Levent Gök her birisi ayrı ayrı sokağa çıkın darbeye karşı direnin dedikten saatler sonra 15 Temmuz'da sokaklarda 'ders almayanlar çıksın sokağa boyunun ölçüsünü yine alalım' diyen Bahçeli bakın hangi açıklamayı yaptı.

İnanmayan burada oturan bütün basın emekçilerine söylüyorum. An itibariyle MHP'nin internet sitesinde bu bildiri var. Bakın Devlet Bahçeli ne diyor?

'Halkın sokağa daveti, Türk askeri ile muhtemel bir çatışma içine girmesi vahim bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır.' Devlet Bahçeli söylüyor: 'Bilhassa milliyetçi ülkücü hareketin provokasyon ve ajitasyonlara karşı teyakkuzuyla birlikte sokaklara çıkarak iç savaş şartlarına hizmet etmesi düşünülemeyecektir. Hiçbir dava arkadaşım karanlık sürecin tarafı olmayacaktır.'

Ey Sayın Bahçeli! 15 Temmuz akşamı sokaklarda dersinizi verdik diyorsun ya. 15 Temmuz'da FETÖ'ye dersini veren kahramanlara saygıyla önünde eğiliyorum. O iradenin arkasında duran bir tanesi bile darbeci Fettullah'tan medet ummayan, en rahatsız olduğu Erdoğan'a bile darbe yapıldığında demokrasiyi savunan kahraman Cumhuriyet Halk Partililerin yediği yakasına döktüğü senin yediğinden fazladır. Onların yakasına döktüğü senin yediğinden fazladır. Sen mi sokakta hesap sormuştun?

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.