İmamoğlu’ndan ‘Kurultay Dedikoduları’ Tepkisi: Dedikodu Ateşine Odun Taşımamak Hepimizin Görevi
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı’nca düzenlenen, ‘1. Yılımızda Parti Programı Konulu İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda konuştu.
“Türkiye'nin birinci partisi olmamızın, yerel yönetimlerdeki ezici üstünlüğümüzün ve başarılarımızın kıskançlığıyla, koltukların onlara ait olduğunu düşündükleri hisleriyle, bedelini bize ödetmeye çalışıyorlar” diyen İmamoğlu, “CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar. Partimiz aleyhine, sosyal medya üzerinden yürütülen fitne kampanyalarına karşı, dikkatli ve uyanık olmalıyız. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır. Ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir” şeklinde konuştu.
Demokratik bir parti olarak CHP’nin kurultaylara karşı olmadığının altını çizen İmamoğlu, “Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi, sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar” dedi.
İktidarın, elindeki bütün enstrümanlarla fitne çıkarmak için CHP’ye saldırdığına dikkat çeken İmamoğlu, “İsrail'in zulmüne karşı Tel Aviv'de, Berlin'de, Londra'da sesini yükselten gençleri örnek gösterirken, ülkemizde aynı cesur duruşu gösteren gençlerimizin protesto hakkına, onları tutuklayarak karşılık verenleri bu ülkenin yönetiminden hep birlikte gönderelim. Kayyımlarla, soruşturmalarla, mesnetsiz itibarsızlaştırma çabalarıyla, rakiplerine ahlaksızca ve hukuksuzlukla saldıranlar, bunların hiçbirini yapamaz sevgili dostlarım. En önemlisi; devletin karar mekanizmasını tek bir kişide toplayan, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı kendine bağlayan, Meclis’i, sivil toplumu, akademiyi, yerel yönetimleri karar süreçlerinden tasfiye eden, medyayı baskıyla, hatta sahibi olarak zorla kendi iktidarını aparatına çeviren bu yönetim sistemiyle, bu söylediklerimin hiçbirisi olmaz” diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı’nca düzenlenen, “1. Yılımızda Parti Programı Konulu İl Danışma Kurulu Toplantısı”, Beylikdüzü Atatürk ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Yoğun katılımın olduğu toplantıda; CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu birer konuşma yaptı.
“BİR TARAFTA BEYLİKDÜZÜ, BİR TARAFTA ESENYURT”
Yaşamının yaklaşık 35 yılının bu bölgede geçtiğini belirten İmamoğlu, “Daha önce de hem değerli Genel Başkanımız hem İl Başkanımız, birçok konuşmada, İstanbul'da Türkiye'ye örnek olabilecek bir kıyas anlamında, çok karşı karşıya, yan yana, Esenyurt ve Beylikdüzü sürecinin çok rahatlıkla kıyaslanabileceğini ve insanlarımızın iki farklı anlayışla, bir noktadan sonra Beylikdüzü'nün o sarmaldan kurtarılıp nereye evrildiğini çok rahatlıkla görebilirken; diğer diğer tarafta ise Esenyurt'ta gerçekten üzülerek, vahlanarak 2004’ten itibaren çok vahşi bir 15 yılın yaşandığını ve katledildiğini, şehircilik namına katledildiğini, tarif edilemez, tanımlanamaz işler yapıldığını, on binlerce konut mağduru yaşatılan, oluşturulan bir yerde yaşam alanının bırakılmadığı, yani okul alanıymış, sağlık ocağıymış, parkmış vesaire hiç hesaba katılmadan, tamamen rant üzerine bir dünya nasıl kuruldu? Diğer tarafta ise, 2014 itibaren o sarmaldan çekip çıkartılan ve gerçekten başka bir şehircilik dönemine doğru evrilen Beylikdüzü'nde ise, milyonlarca metrekarelik yeşil alandan onlarca kreşine, birçok sosyal donatıdan İstanbul'da çok özel bir yere konumlandırılabilecek kültür merkezlerine, eğitim alanlarına varıncaya kadar nasıl bir kentsel, sosyal demokrat belediyeciliğin örneğinin var edildiğine şahitlik edebilirler” dedi.
“DEĞERLİ BAŞKANIMIZ PROF. DR. AHMET ÖZER'E YAPILAN ZULMÜ BÜTÜN MİLLETİMİZ İZLEMEKTEDİR”
Esenyurt’ta, 1,5 milyona yakın kişinin üst üste yığıldığı bir kent var edildiğini kaydeden İmamoğlu, “Ama buradan bir uzlaşıyla, bir gelecek tahayyülü nasıl yapılabilir ve ‘buradan nasıl sıyrılabilir’in teknik ve bilimsel altyapısı organize edilmeye çalışılırken, bir anda milletin seçme ve seçilme hakkına gasp edilerek, müdahale edilerek ne yazık ki Belediye Başkanımızın uygunsuz bir biçimde, hukuka aykırı bir biçimde, yani tabiri caizse evi basılarak, hapse atılarak vahşi bir biçimde sürecin yönetilmesiyle, değerli Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer'e yapılan zulmü, bütün milletimiz izlemektedir. Tabii yanındayız. Mücadelemiz, son derece üst seviyede. Ama hukuki zeminde ama yasal zeminde ama siyasi zeminde ama vatandaş nezdinde devam edecektir. Bugün Ahmet Özer Başkanımızın yerine atanan kayyım ve otoriter aklın, meşrulaştırma konusunda bir dil kullanımıyla, Türkiye'mize sanki bir mesaj verircesine, demokrasiden uzaklaşan ve demokrasiden uzak tutulan bir süreci yaşatırken, bir de bunun şımarık dilini kullanma hakkını kendinde gören insanlara, bu millet hem seçimlerde hem anayasal zeminde hem de hukuk zemininde gerçekten en yüksek seviyede dersi verecektir” diye konuştu.
“ADALET VE DEMOKRASİ İÇİN EN ÜST SEVİYEDE MÜCADELEYİ VERME KONUSUNDA KARARLI BİR
EKREM İMAMOĞLU OLDUĞUMU BÜTÜN İSTANBUL'A VE TÜRKİYE'YE HAYKIRMAK İSTİYORUM”
“Ben, şahsen kendimi şöyle ifade ediyorum” diyen İmamoğlu, “Siyasette gün geçtikçe, zaman geçtikçe, gerçekten insan kendini önce adaletin ve demokrasinin savaşçısı olarak görüyor. Ben öyle görüyorum kendimi. Adalet ve demokrasi için, bu memlekette verilecek en üst seviyede mücadeleyi verme konusunda kararlı bir Ekrem İmamoğlu olduğumu buradan, kendi evimden, Beylikdüzü'nden bütün İstanbul'a ve Türkiye'ye haykırmak istiyorum. Bu bağlamda, Ahmet Özer ve diğer bütün haksız ve hukuksuz olan iş ve işlemlerde, sonsuz takip içerisinde olacağımı tekrar beyan etmek ve söz vermek isterim” ifadelerini kullandı.
“GELECEĞİMİZİN IŞIĞI OLACAK BİR SÜRECİN İÇİNDEYİZ”
“İkinci yüzyıl değişim kurultayı kapsamında başlattığımız program yenileme çalışmaları, parti içi gündemimizin en önemli maddesidir” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Geleceğimizin ışığı olacak bir sürecin içindeyiz. Biz, bir program partisiyiz aslında. Partimizin ilk kurultayı olan Sivas Kongresi'nden bu yana böyleyiz. O tarihte, Sivas Kongresi'nde alınan kararların maddelerine bakın; inanılmaz ötede, inanılmaz ilerici tarifleri görürsünüz. Biz, birleşip bütünleşerek, paylaştığımız ilke ve değerlerle büyüyen bir partiyiz, büyüyen bir ekibiz. Cumhuriyet’in ve halkın partisi olma bilinciyle, Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi olma sorumluluğuyla hareket ederken, yol haritamızı, gerçekten ortak akla dayanan parti programımız belirler. Programda ortaya koyduğumuz temel değerlere, hedeflere ve politikalara olan yürekten bağlılığımız sayesinde, işte tam onun için 101 yıldır ayaktayız. Hem bir devlet kuran partiyiz hem de bu devletin ve bu milletin teminatı olduk. Bundan sonra da ikinci yüzyılın en güçlü temellerini atan parti olma konusunda da kararlıyız. İlke ve değerlerimize tavizsiz sahip çıkarken, değişim fikrini de içselleştirmeyi başarabildiğimiz için, açıkçası 101 yıldır ayaktayız.”
“YENİ PROGRAMLA BİRLİKTE, TEK ADAMIN AKLINA KARŞI, MİLLETİN ORTAK AKLINI; BİR AVUÇ İNSANIN ÇIKARLARINA KARŞI 86 MİLYON İNSANIMIZIN ORTAK ÇIKARLARINI HAKİM KILMA VİZYONUMUZU MİLLETİMİZLE PAYLAŞIYOR OLACAĞIZ”
“Siyaset, ilke ve değerleri hayata geçirme işidir. Ve biliyoruz ki, hayat aslında durmaksızın değişir. Ve o değişimi takip etmekle mesulsünüz. İçinde bulunduğumuz bu dönemde, hayatın çok da hızlı ve açıkçası tarihte olmadığı kadar köklü bir biçimde değiştiğine şahitlik ediyoruz. Bu değişimin yarattığı yeni sorunların üstesinden gelecek, bu değişimi yönetmemizi sağlayacak yeni kavrayışlara da ihtiyacımız var. Bakış açımızı sorgulamaya ihtiyacımız var. Önceliklerimizi gözden geçirmeye, değişen hayatın ve toplumun öncelikleriyle uyumlu hale gelmeye ihtiyacımız var. İnanıyorum ki, yeni parti programımızla birlikte, bu yolda önemli adımlar atacağız. Yeni programla birlikte, tek adamın aklına karşı, milletin ortak aklını; bir avuç insanın çıkarlarına karşı 86 milyon insanımızın ortak çıkarlarını hakim kılma vizyonumuzu milletimizle paylaşıyor olacağız. Milletin ortak aklının ve çıkarlarının iktidar olduğu bir Türkiye'de, hayatın nasıl kolaylaşıp güzelleşeceğini, birliğimizin ve kardeşliğimizin nasıl daha da pekişeceğini hep birlikte göreceğiz. Ve bunu milletimize hep birlikte göstereceğiz. Türkiye’yi birleştirecek, değiştirecek yegane gücün CHP olduğunu ve buna gücünün yettiğini, birlikte milletimize yaşatacağız.”
“BUNU BAŞARABİLMENİN YOLU…”
“Bunu başarabilmenin yolu, örgütlerimizin, üyelerimizin işte tam da böylesi süreçlere, en aktif bir biçimde katılmalarından geçiyor. Örgüt olarak ilgimizi, dikkatimizi, vatandaşa odaklamalıyız. Sokağın sesini, vatandaşın hissiyatını yansıtmayan hiçbir programın etkili olma şansı asla yoktur. Her birimiz sokağın sesini, milletin nabzının programımıza en doğru bir biçimde yansıtılmasına aracılık etmeliyiz. Oradan aldığımız bilgileri, onların çözümlerini oluşturarak programımıza hep beraber yansıtmalıyız. O zaman milletin partisi, o zaman Cumhuriyet Halk Partisi oluruz. Aksi takdirde, gerçekten milletin sorunlarına çözüm bulmayan bir parti konumuna dönüşürüz. Değerli dostlar, Türkiye, az önce ifade ettiğim sorunlar dahil olmak üzere, zorlu bir dönemden geçiyor. Dönemin en ağır yükünü taşıma sorumluluğu da kesinlikle ve kesinlikle, her dönem olduğu gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne düşüyor. Bir yandan ifade ettiğim davalar, soruşturmalar, kayyımlar… Her türlü baskıyla mücadele ediyoruz. Bir yandan da halkın tek ve gerçek iktidar olma sorumluluğunu taşıyan insanlarız.”
“CHP İKTİDARINI ENGELLEMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ ARDINA BIRAKMIYORLAR”
“Türkiye'nin birinci partisi olmamızın, yerel yönetimlerdeki ezici üstünlüğümüzün ve başarılarımızın kıskançlığıyla, koltukların onlara ait olduğunu düşündükleri hisleriyle, bedelini bize ödetmeye çalışıyorlar. CHP iktidarını engellemek için ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar. Böyle bir dönemde açıkçası ne yapmalıyız? Biz birbirimizden güç almalıyız. Birbirimize güç vermeliyiz. Dayanışmamızı daha da yüksek seviyelere çıkartmalıyız ve arttırmalıyız. Partimiz aleyhine, az önce il başkanımızın da ifade ettiği gibi, sosyal medya üzerinden yürütülen fitne kampanyalarına karşı, dikkatli ve uyanık olmalıyız. Partimiz bu anlamda yaralandığında, partimize bu tür saldırılar olduğunda, her birimiz koruyucu kimliğini öne çıkartmalı. Muhafızlığını yapmalı. Uyarılarını, en sert bir biçimde, partili arkadaşına gerekli yerde söylemekten asla çekinmemeli. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodularına muhatap edilen partimize dair bir süreç yönetilmekte. Bu dedikoduların kaynağının parti dışı çevreler olduğu apaçık ortadadır. Ama dedikodu ateşine odun taşımamak, hepimizin görevidir.”
“‘HER AN KURULTAY OLABİLİR’ DEDİKODUSU ÜRETİP, YAYMAK…”
“CHP, elbette demokratik bir partidir ve şartları oluşursa, elbette her an bir kurultay, genel kurullar söz konusu olabilir. Bunun tartışılacak hiçbir yönü yoktur. Demokratik bir haktır ve özgürce kullanılır. Ancak kurultay çağrısı yapmak ve çıkıp açıkça imza toplamaya başlamak, başka bir şeydir. ‘Her an kurultay olabilir’ dedikodusu üretip, yaymak ve sanki böyle bir gündemi varmış gibi partinin ortaya çıkmak, başka bir şeydir. Daha 8 ay önce yapılan seçimlerden Türkiye'nin birinci partisi olarak çıkmış, daha 3 ay önce seçimli de olabilecek türde bir tüzük kurultayını olgunlukla bitirmiş ve tamamlamış, bütün muteber anketlerde birinciliğini koruduğu, geleneksel oy yüzdesini de kalıcı biçimde yukarılara taşıdığı görülen bir partiyi, sanki olağanüstü kurultay ihtiyacı varmış gibi göstermek, gösterilmesine vesile olmak asla kabul edilemez. Ülkenin bugünkü şartlarında böyle davrananlar, kesinlikle halkın gönlünde, vicdanında kendilerini asla yer bulamazlar. ‘Kurultaylar partisi’ olarak anıldığımız günleri artık geride bıraktık. Bundan sonra ‘kurultay dedikoduları partisi’ de olmayacağız, olmaması gerektiği yerde son derece mücadele vereceğiz.”
“SADECE HALKIN GÜNDEMİNE VE İKTİDAR OLMA HEDEFİNE ODAKLANACAĞIZ”
“Her yerde söyledim, söylemeye devam edeceğim. Sadece halkın gündemine ve iktidar hedefi, iktidar olma hedefine odaklanacağız. Partimizin ortak aklını, iktidar olma vizyonumuzu ve kararlılığımızı yansıtan bir programla, ülkenin sorunlarını çözecek bir reçeteyle milletimizle buluşacağız. Yüzümüzü vatandaşa döndüğümüz, icraatçı ve halkçı karakterimizi sergilediğimiz, her gün yarın seçim varmış gibi çalıştığımız ölçüde partimizi büyütürüz. Değerli dostlar, partimizin, parti yöneticilerinin en tepesinden, Genel Başkanımızdan ilçe yöneticisine, gençlik kollarından kadın kollarına, büyükşehir belediye başkanından ilçe belediye başkanına herkesin hatası olabilir, herkesin eksiği olabilir. Buradan şunu söylemek istiyorum: Kurduğunuz masalar, oturduğunuz ortamlarda, partinin gündemini, partinin konularını yüzde 80-90 gündeminizden azaltıp, milletin konularına, milletin sıkıntılarına veya problemlerine ya da partinin içerisinde iyi gitmediğini düşündüğümüz mevzulara destek olmaya, onları birleştirip, bütünleştirmeye, küsleri barıştırmaya vakit ayırdığınızda, göreceksiniz her gün anketlerde de oylarınız artacak, milletin gönlünde de size olan sevgi ve saygı büyüyecek.”
“HER GÜN SEÇİM VARMIŞ GİBİ ÖNÜMÜZE BAKIYORUZ”
“O bakımdan, her gün seçim varmış gibi önümüze bakıyoruz. Bundan önce de böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak. Bugün görevimiz, halkın karşısına iktidar olmayı hak ettiğimizi, iktidara hazır olduğumuzu gösteren vizyoner bir programla çıkmaktır. Ben, programı çok önemsiyorum. Çünkü bu program, hükümet programımızın altyapısı. Bunun için el ele verelim. Toplumun her kesimiyle konuşarak, onlara açılarak, hiç kimsenin derdini, hassasiyetini görmezden gelmeden, parti programımızı vatandaşlara güven ve umut verecek bir ruhla donatalım. Onlar, ‘Bunları biz istemiştik, Cumhuriyet Halk Partisi de programına koydu’ desinler. Vatandaşlarımız, ‘Evet ya bizi dinlemişlerdi. Tam da bu noktaya değinen bir çözümü programına yükledi’ diye konuşsunlar. Gençler, ‘Bütün sorunlarımızı dikkate almışlar’ desinler. Anneler, çocukları için gelecek hayallerinin bizim programızla gerçek olacağını hissetsinler. Devleti istişareyle, liyakatle, adaletle, kudretli ve kuvvetli kılacağımızı; vatandaşlarımızı savaş, afet, iklim ve gıda krizi, göçler gibi riskler karşısında zayıf ve çaresiz koymayacağımızı programımızda anlatalım ve bunu şimdiden vatandaşımıza hissettirelim.”
“MÜŞTEREKLER ÜZERİNDE, GÜÇLÜ VE ORTAK BİR GELECEK İNŞA EDELİM”
“Ortak bir tarihi ve ortak bir vatanı paylaşmaktan kaynaklanan müştereklerimize güvenelim. Bu müşterekler üzerinde, güçlü ve ortak bir gelecek inşa edelim. Vatandaşları ayrışmalardan, kutuplaşmalardan sıyıralım, çıkaralım, ortak bir gelecek etrafında buluşturalım. Çocuklarımıza, gençlerimize, ayrıştırılan bütün unsurlardan çıkarak, ortak vatandaş, 86 milyon insanımızın bir parçası, bu yurdun eşit hissedarı olduklarını bildikleri bir geleceğe baktıklarını hissettirelim. Her bir vatandaşımızı eşit görelim. Herkesin farklılığına hürmet edelim. Bizi hep birlikte millet yapanın ortak geçmişimiz, ortak kaderimiz, geleceğimiz, ortak vatanımız olduğunu en yüksek sesle haykıralım. Bizi hep birlikte bir millet yapan, ortaklıklarımıza yaslanırsak, bizi zayıflatan, güçsüz düşüren, kutuplaşmaları aşar, tüm dünya milletleriyle rekabet eden çok güçlü bir millet oluruz. Türkiye'yi zenginleştirmek, Türkiye'yi büyütmek, Türkiye'yi hep birlikte güçlendirmek zorundayız. Bu iddiayla yola çıkalım. Bu iddia sadece Türkiye'yi kurtarmaz. Bu iddia Kafkasya'yı kurtarır. Bu iddia Orta Doğu'yu kurtarır. Bu iddia Orta Asya'yı kurtarır, Kuzey Afrika'yı kurtarır, Balkanlar'ı kurtarır. Türkiye'nin önemini hep beraber idrak edersek, oturduğunuz koltuklar, yaptığınız görevlerin, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait bir koltuk olmadığını, etkinizin ne kadar büyük ve yüksek olduğunu hissedin.”
“İSRAFI DEĞİL, ÜRETİMİ TEŞVİK EDEN BİR PROGRAMI ORTAYA KOYALIM”
“Çağın belki de en önemli döneminde görev yaptığımızı bilerek, bu adımları atıp, işte yola bu şekilde çıkalım. Bunları yapacak akla, bilime, kadrolara, toplumsal desteğe sahip olduğumuzu gösterelim. İsrafı değil, üretimi teşvik eden bir programı ortaya koyalım. Ülkenin tüm kaynaklarını zengin yandaşlar yaratmak için kullanma, aynı zamanda onlarla inşaattan bankacılığa, medyadan spora, her şeyi partizanca yönettikleri dönemi sona erdirelim. Milli bir endüstriyel stratejiye dayanan paydaş ekonomisine, hep birlikte geçiş sürecini başlatalım. Fırsatlarda eşit, imkanlarda adil bir toplum olmayı teklif edelim halkımıza. Bunu anlatalım. Bunun için eğitimi, bizi içine sıkıştırmaya çalıştıkları, 50 yıldır yok efendim ‘imam hatipler açılsın, kapatılsın’ darlığından, sığlığından çıkartalım. Herkesin inancına, kimliğine uygun eğitim alma hakkına hep birlikte saygı duyalım. Ancak bir hedef koyalım. Liseyi bitirmiş her gencimizin en azından bir yabancı dil konuşabildiği, dijital dünyaya uyum sağlayabildiği, tüm dünyadaki akranlarıyla rekabet edebildiği kapasiteyi yaratacağımızı, onlara böyle bir eğitim düzeni vereceğimizi bugünden hissettirelim ve teminat gösterelim.”
“LOKOMOTİFİN BAŞINA GEÇMEYİ KENDİMİZE HEDEF KOYALIM”
“Dünyayla rekabet eden milli bir ekonomi, ancak rekabet kapasitesi yüksek bir genç nesillerle mümkündür. İşte o genç nüfus, fırsatı kaybetmeden, nüfus yaşlanmadan, bu treni kaçırmadan… Sanayi devrimini kaçıran bir millet olduk. Bu dönemi, bu yüksek endüstriyel dönemi ıskalamadan, kaçırmadan, trenin en ön kompartmanına, hatta lokomotifin başına geçmeyi kendimize hedef koyalım. Şehirleri yaşanabilir, sürdürülebilir kılarak, yerel yönetimleri güçlendirip, demokratikleştirerek süreci yöneteceğimizi herkese gösterelim. Meclisi güçlü, yargısı ve polisi iktidarın değil, devletin, milletin yargısı ve polisi kılarak, hayatın çok daha güzel ve adil olacağının milletimize yaşatalım. İsrail'in zulmüne karşı Tel Aviv'de, Berlin'de, Londra'da sesini yükselten gençleri örnek gösterirken, ülkemizde aynı cesur duruşu gösteren gençlerimizin protesto hakkına, onları tutuklayarak karşılık verenleri bu ülkenin yönetiminden hep birlikte gönderelim.”
“KAYYIMLARLA, SORUŞTURMALARLA, MESNETSİZ İTİBARSIZLAŞTIRMA ÇABALARIYLA, RAKİPLERİNE AHLAKSIZCA VE HUKUKSUZLUKLA SALDIRANLAR, BUNLARIN HİÇBİRİNİ YAPAMAZ”
“Kayyımlarla, soruşturmalarla, mesnetsiz itibarsızlaştırma çabalarıyla, rakiplerine ahlaksızca ve hukuksuzlukla saldıranlar, bunların hiçbirini yapamaz sevgili dostlarım. En önemlisi; devletin karar mekanizmasını tek bir kişide toplayan, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı kendine bağlayan, Meclis’i, sivil toplumu, akademiyi, yerel yönetimleri karar süreçlerinden tasfiye eden, medyayı baskıyla, hatta sahibi olarak zorla kendi iktidarını aparatına çeviren bu yönetim sistemiyle, bu söylediklerimin hiçbirisi olmaz. Hepimizin en önemli önceliklerinden biri, kesinlikle tüm muhalefetle birlikte, onlara liderlik ederek Türkiye'yi demokratik parlamenter sisteme taşıma iddiası olmalıdır. Türkiye'nin milletin gücüyle, millete ait bir yönetimle kalkınabileceğini milletimize hem göstermeli hem ispat etmeli ve milletimizi ayağa kaldırmalı ve her birisine ‘tam yol ileri’ demeliyiz. Bunun başka yolu yok. Elbette üniter yapımızın korunması ve güçlenmesi, karar mekanizmasının aşırı merkezileşmesiyle değil, çoğulcu demokrasiye dayalı, denge-denetlemenin güçlü olduğu, demokratik bir parlamenter sistemle mümkün olduğunu anlatmalıyız.”
“BİZE DÜŞEN, BÜTÜN TÜRKİYE'DE MİLLETİMİZLE BİRLİKTE, ADALET VE DEMOKRASİ BAYRAĞINI EN YUKARIDA DALGALANDIRMAKTIR”
“Tüm bunlar için verdiğimiz mücadele; kalkınma, demokrasi ve adalet mücadelesidir. Her bir vatandaşımızın haysiyetli bir yaşam sürmesi mücadelesidir. Bize düşen, bütün Türkiye'de milletimizle birlikte, adalet ve demokrasi bayrağını en yukarıda dalgalandırmaktır. Sizlerden istirham ediyorum, sizlere rica ediyorum. Bütün emeğinizi, bütün gücünüzü ortaya koyun ve halkımıza bu programımız, güven ve ümit versin. Hep birlikte devleti kudretli ve kuvvetli, ama aynı zamanda devleti milletine şefkatli, milletine güler yüzlü, milletini kucaklayan ve huzura erdiren bir hale getirelim. Aynı zamanda müreffeh toplumu huzurlu ve güvenli, vatandaşlarımızı eşit, yargı ve polisimizi etkin ve tarafsız, şehirlerimizi yaşanabilir, kadınlarımızı güven içinde, gençlerimizi dünyadaki akranlarıyla eşit ve rekabetçi, bebeklerimizi doğduğu gün kaybeden değil, doğduğu gün kazanan yeni doğan bebeklerin olduğu bir ülke, cennet bir vatanı, bu memleketin geleceğini de hep birlikte var edelim. Daima söylediğim gibi; bu millet için savaşmaktan, milletin sesine ses olmaktan, ona hizmet etmekten, çocuklarımıza, gençlerimize umutlu bir gelecek sunmak için var gücümüzle çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Gelecek güzel günlere hep birlikte inanacağız. Hep birlikte çalışacağız, hep birlikte başaracağız. Cumhuriyetin ve halkın partisini, Atatürk'ün mirasını hep birlikte iktidar yapacağız. Benim güzel evim, Beylikdüzü'nden hepinize söz veriyorum. Biz bunu, hep birlikte başaracağız. Her şey çok güzel olacak.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.