Ali Babacan: Yargı sadece onların beklediği, istediği kararı alırsa memnun oluyoksa iftira, tehdit, her türlü yıpratma ve yıldırma başlıyor.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Bugün Anayasa Mahkemesi’ni hedef alanların bir kısmı, geçmişte Anayasa Mahkemesi’nin tarafsız ve bağımsız olmayışı yüzünden en çok sıkıntıyı ve acıyı çekmiş insanlar" dedi.
Babacan, partisinin Çorum'da düzenlenen il kongresinde konuştu.
Yanlış ve günübirlik kararlar ile ülke yönetilemeyeceğini vurgulayan Babacan, "Bugünkü iktidarın kendisi, vesayet rejimindeki hak hukuk tanımayan iktidarlar gibi davranmaya başladı. Bir yandan da iktidar, ne yazık ki, bugünün yüksek mahkeme mensuplarını vesayet rejiminin yargıçlarına benzetmeye çalışıyor. Üstelik daha on sene önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını bizlerin de içinde olduğumuz bir ekip getirmişti" diye konuştu.
Babacan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
GÜVENLİK KONUSUNDAKİ ACİZİYETİNİN İTİRAFIDIR.
Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar üzerine, bir hükümet üyesi Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı şahsen hedef alan, hem iftiralar içeren hem de tehdit kokan açıklamalar yaptı. Mahkeme kararları elbette eleştirilebilir, ancak ülkedeki güvenliği sağlamakla yükümlü bir hükümet üyesinin bir yüksek yargı mensubuna sarf ettiği sözler ülkemiz adına utanç vericidir. Hükümetin en önemli sorumluluk alanlarından birisi olan güvenlik konusundaki aciziyetinin itirafıdır. Hükümet kendi işini yapamadığını ilan etmiştir. Sokakların güvenli olmadığını, bir yüksek mahkeme mensubunun koruma olmadan sokağa çıkamayacağını kabul etmiştir.
DEVRAN DÖNDÜ AMA
Bu olayın hem hüzünlü bir tarafı, hem de umut veren bir tarafı var. Hüzünlü, çünkü bugün Anayasa Mahkemesi’ni hedef alanların bir kısmı, geçmişte Anayasa Mahkemesi’nin tarafsız ve bağımsız olmayışı yüzünden en çok sıkıntıyı ve acıyı çekmiş insanlar. Askeri vesayet günlerinde, o yüce mahkemede görev yapan yargıçların hür iradeleriyle davranma cesaretine sahip olmaması yüzünden seçilme hakları gasp edilmiş, partileri kapatılmış, inanç özgürlükleri ayaklar altına alınmış insanlar. Devran döndü, şimdi bu insanların bir kısmı iktidarda. Ancak bugünkü iktidarın kendisi, vesayet rejimindeki hak hukuk tanımayan iktidarlar gibi davranmaya başladı. Bir yandan da iktidar, ne yazık ki, bugünün yüksek mahkeme mensuplarını vesayet rejiminin yargıçlarına benzetmeye çalışıyor. Üstelik daha on sene önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını bizlerin de içinde olduğumuz bir ekip getirmişti.
ADİL DEĞİLLER VE OLMAK DA İSTEMİYORLAR.
Ne zaman özgürlükçü, demokrat, adil, hakka uygun bir karar verilse karşı çıkıyorlar. Çünkü adalete inanmıyorlar. Yargı sadece onların beklediği, istediği kararı alırsa memnun oluyorlar. Aksi halde derhal iftira, tehdit, her türlü yıpratma ve yıldırma başlıyor. Adil değiller ve olmak da istemiyorlar. Ama bir yandan da umut verici bir tarafı var bu olayın. Çünkü bu tablo bize gösteriyor ki, bugünkü rejimin hâlâ hizaya getiremediği, hala biat ettiremediği bazı kurumlar var ülkemizde. Türkiye’de hâlâ hakimler var.
BU ANLAYIŞI ASLA KABUL ETMEYECEĞİZ
Birkaç gün evvel de iktidarın ortağı, çok matahmış gibi, parlamenter sistemden kalan kurumların ve Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasını istedi. Anayasa Mahkemesi’ne 'engel' dedi. Cumhurbaşkanı da hemen destekledi. Kimse kusura bakmasın, halkımız mağdur edildiğine inandığında Anayasa Mahkemesine başvuracak ve elbette hakkını arayacak. Yargıya olan güvenin yerlerde süründüğü, talimatla kararlar verildiği günlerden geçerken, güvenebildiğimiz az sayıda kurumdan birisi Anayasa Mahkemesi iken, hukuk devletini hiçe sayan bu anlayışı asla kabul etmeyeceğiz.
TÜRKİYE’NİN YENİDEN BORÇ FAİZ SARMALINA GERİ DÖNDÜĞÜ TESCİL EDİLMİŞTİR.
İktidar ülkeyi yönetemediğini her alanda itiraf ediyor. Geçen hafta açıklanan ekonomik program Türkiye’nin fakirleştiğini ilan etmiştir. Ekonomi yönetimini bıraktığım 2015 yılında 24 milyar TL olan bütçe açığının 2020 yılında tam on katına çıkarak 239 milyar TL olacağı ve bu açığın 2023 yılına kadar da azalmayacağı açıklanmıştır. Devrettiğimde yüzde 27,5 olan kamu borç yükü, bu yıl milli gelirin yüzde 41,1’ine çıkacaktır. Geçen hafta açıklanan programla Türkiye’nin yeniden borç faiz sarmalına geri döndüğü tescil edilmiştir.
SAVUNDUKLARI TEZLERİN İÇİ BOŞ
Geçtiğimiz günlerde açıklanan bir başka karar ise Merkez Bankası politika faizinin %2 arttırılması olmuştur. Acaba hükümet faiz lobisi karşısında direnemedi mi? Son yıllarda Cumhurbaşkanı ısrarla faizin enflasyonun sebebi olduğunu iddia ediyordu. Yani faiz artarsa enflasyon artar diyordu. Sizin teziniz doğruysa niçin faizi artırdınız? Bu kadar hayat pahalılığı varken bir de faiz artışıyla enflasyonu daha da mı azdırmak istiyorsunuz? Merkez Bankası’nın faizini sessizce artırmasıyla beraber bütün bu uygulamalarının yanlış olduğunu, yıllardır savundukları tezlerin içinin boş olduğunu itiraf ettiler.
BU HALKIN CANININ HİÇ Mİ KIYMETİ YOK?
Bu iktidarın artık güven ortamını tesis etme imkanı kalmamıştır. İktidar vahim bir açıklama ile Koronavirüs tablolarının gerçek durumu yansıtmadığını açıkladı. Ekonomiyle ilgili verilere son dönemlerde güven azalmıştı. Ancak sağlıkla ilgili gerçekleri gizleyip ne yapmaya çalışıyorsunuz? Türk Tabipler Birliği aylardır verilerin gerçek olmadığını söyledi. Ama hükümet bunu söyledikleri için Tabipler Birliği’ni hain ilan etti. Sırf turizm gelirlerini artırma gayesiyle sağlık istatistikleri tahrif edilemez. Bu halkın canının hiç mi kıymeti yok?
DEVLETİN GÖREVİ EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİNİ SAĞLAMAKTIR
Bu iktidar ülkeyi yönetemiyor. Yanlış ve günübirlik kararlar ile ülke yönetilemez. Kurumları ve liyakatı bitirdiğiniz zaman yönetemezsiniz. Hamaset dışında ülkemize hiçbir şey sunamayan iktidar, çocuklarımızı da eğitimsiz bırakmıştır. Evlerinden bilgisayar ile derslere katılması gereken öğrenciler, imkansızlıklardan derslere katılamıyor. Çocukların eğitimi için zorunlu olan internet, bilgisayar, tablet sağlanamıyor. Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz internet için yüksek ücretler ödemek zorunda kalıyor. Konu yeni bir ihaleyse kaynak bulunuyor, ama çocuklarımızın eğitimine sıra gelince yardım kampanyası düzenleniyor. Eğitim bir haktır. Devletin görevi eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaktır.
DAĞLIK KARABAĞ AZERBAYCAN TOPRAĞIDIR
Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesi Azerbaycan Cumhuriyeti’nin öz toprağıdır. Biz, Ermenistan’ın bu hukuksuz işgali derhal sonlandırması gerektiğini düşünüyoruz ve Azerbaycan’ın uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar destekliyoruz
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.