1 Mayıs: Emek ve meslek örgütleri acı reçeteye hayır diyor
1 Mayıs’ta emek ve meslek örgütleri, artan hayat pahalılığı, geçim sıkıntısına dikkat çekerek hükümetin ücretlilere yüklediği acı reçeteye karşı alanlara çıkıyor.
DW Türkçe'den Pelin Ünker'in haberine göre;
1 Mayıs’ta işçilerin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin gündeminde vergi yükü, hayat pahalılığı, açlık sınırında kalan asgari ücret, düşük emekli aylıkları, kıdem tazminatı ve sendikal örgütlenme önündeki engeller var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın enflasyonla mücadele yerine büyümeyi önceleyen Yeni Ekonomi Modeli, enflasyondan bütçe açığına geniş tanımlı işsizlikten yoksulluğa ekonomik parametrelerde ciddi bozulmaya yol açarken ekonominin tekrar rayına oturması için ortaya konan acı reçete ücretlilere kesildi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yürüttüğü ekonomi programına göre bir yandan faiz artırımlarıyla fiyat istikrarı sağlanıp enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılırken, diğer yandan bütçedeki yükü hafifletmek için mali disiplin uygulanıyor. Uygulanan program, ücretliler ve emeklilerden oluşan düşük ve orta gelir grubundaki vatandaşların kemer sıkmasına dayanıyor.
İktidara seslenecekler
Artan yoksulluk 31 Mart'ta gerçekleşen yerel seçim sonuçlarında belirleyici olurken emek ve meslek örgütleri, iktidara seslenmek için bu kez 1 Mayıs’ta kemer sıkma politikalarına karşı alanlara çıkıyor.
DW Türkçe'ye konuşan çalışma hayatı ve iş hukuku uzmanı Dr. Murat Özveri, krizlerin her zaman olduğu gibi içinde bulunduğumuz dönemde çalışanlar için değersizleşme, sermaye için ise bir fırsat olduğunu vurguluyor.
Türkiye'de 1969, 1978, 1987 ve 2000'lerin başında da benzer durumların yaşandığını söyleyen Özveri, "Hep aynı reçete uygulanıyor. Kamu harcamaları kısılıyor, tarıma destekler azaltılıyor, ücretler baskılanıyor ve dolayısıyla biz, krizi çalışanlar üzerinden atlatmaya çalışıyoruz" diyor.
Şimşek’in vergiyi tabana yayacaklarına ilişkin açıklamasını hatırlatan Özveri, katma değer vergisi (KDV) üzerinden işleyen mekanizma nedeniyle temel tüketime ödenen vergi oranlarının arttığını, diğer yandan ücretlerin enflasyon nedeniyle değersizleştiğini, asgari ücrete yapılan zammın da alım gücündeki erimeye yetişemediğini ifade ediyor. Özveri, vergi dilimleri artmadığı için asgari ücretlinin ödediği verginin de arttığına işaret ediyor.
"Asgari ücrete ara zam yok"
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve asgari ücret komisyonu 27 Aralık 2023’te bu yıl için asgari ücreti 17 bin 2 TL olarak bir yıllığına belirlemişti. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, yaklaşık iki hafta önce yaptığı açıklamada, temmuzda asgari ücrete ara zam olmayacağını yeniden teyit etti. Merkez Bankası (MB) yöneticileri de 5 Nisan'da hükümete 'açık mektup' göndererek 'asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesinin kritik önem taşıdığını' belirtmişti.
Türk-İş'in Açlık ve Yoksulluk araştırması mart ayı itibarıyla açlık sınırının16 bin 792 TL'ye yükseldiğini gösterirken, asgari ücret 17 bin 2 TL ile açlık sınırının çok az üzerinde bulunuyor. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun araştırma sonuçlarına göre ise nisan ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 19 bin 890 lira ile asgari ücreti çoktan geçti.
Yaklaşık 16 milyon emeklinin yarıdan fazlasının ise emekli aylığı 10 bin liraya ancak tamamlanıyor.
Murat Özveri, "Çalışanlar için kriz var, orta sınıf için kriz var. Sermaye için bir kriz yok. Sermayenin kaymak tabakası, Rahmi Koç'un bir krizde söylediği gibi, kim suyun altındaki nefesini daha çok tutarsa onu kurtaracaktır demektir. Her krizden sonra sermaye merkezileşir, aralarındaki zayıf halkaları temizlerler gürbüzleşir ve bu devran böyle gider" ifadelerini kullanıyor.
Kıdem tazminatı tartışmaları
Öte yandan 2024-2026 Orta Vadeli Programı'yla getirilmesi hedeflenen tamamlayıcı emeklilik sistemiyle (TES) kıdem tazminatı tartışmaları da gündemde.
Kanunla yapılacak düzenlemeyle, Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısıyla ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği TES kurulacağı belirtiliyor. Hükümet temsilcileri, kıdem tazminatının bu sisteme dahil edilmesiyle, kıdem tazminatının ödenmemesi sorununun ortadan kalkacağı, TES’te biriken primlerin, ikinci emekli aylığı olarak verileceği yönünde açıklamalar yapıyor.
Ancak sendikalar ve çalışma ekonomisi uzmanlarına göre kıdem tazminatının TES'e entegre edilmesi kamu emeklilik sisteminin zayıflamasına yol açacak ve kazanılmış bir hak olan kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldıracak.
Murat Özveri, gündemde olan tamamlayıcı emeklilik sistemini şöyle özletiyor: "Ben seni yoksullaştırdım. Sosyal politikalarla ben senin yoksulluğunu gideremiyorum. Dolayısıyla senin cebinden biraz daha para alıp yarın senin çalışamadığı yerde yine senin kaynaklarınla, yani hazine bonoları ile, senin vergilerinle faizi ödenen, senin paranla faizi ödenen bonodan sana bir kısım daha para vereceğim. Bunun karşılığında belki kıdem tazminatın gidecek, belki bugün biraz daha rahat yaşayacaksın. Özeti bu".
Söz konusu sistemle yine sermayeye kaynak aktarılacağını dile getiren Özveri, Türkiye'de sermayenin yeniden kendini üretebilmesi için bedelin 20 milyon aktif çalışana ödetildiğini ifade ederek, "bürokrasiye sırtını dayayan sermayenin" bu desteğe rağmen küresel firmaların fason üreticisi olmaktan öteye geçemediğini söylüyor.
"Krizin bedelini hep aynı kesimler ödüyor"
Türkiye'de toplumun örgütsüz olduğunu vurgulayan Özveri'ye göre bu nedenle krizlerin bedelini hep aynı kesimler ödemek zorunda kalıyor.
Sendikaların etkili bir grev uygulayacak güçte örgütlenmelerine izin verilmediğine işaret eden Özveri, son yıllarda milli güvenlik ve genel sağlık gerekçeleriyle ertelenen grevlere dikkat çekti.
"Bakın burada örgüt çok. Meslek odaları var, sendikalar var vesaire. Bu başka bir şey. Bunların hayatın içerisinde, üyelerinin çıkarları temelinde politika belirleyebilecek güçte, etkinlikte ve iradede olması başka bir şey" diye devam eden Özveri, "İşte bu güçte, bu etkinlikte, üyelerinin desteğini arkasına almış ve siyasal iktidarla demokrasilerin olağan yapısı içerisinde görülen görüşme, müzakere, bu olmuyorsa toplantı, gösteri yürüyüşü vesaire ile sosyal politikaların belirlenmesinde bir nebze olsun söz sahibi olabilecek kimse yok” diye ekliyor.
1 Mayıs, artan hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısına karşı toplumun farklı kesimlerini bir araya getiriyor.
Kutlamalar İstanbul'da ise yasakların gölgesinde geçiyor. Taksim'e giden tüm yollar İstanbul Valiliği tarafından kapatılırken yasaklar "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nün "Bayram" havasında kutlanabilmesi, şehrimizin huzur, güvenlik ve esenliğini olumsuz yönde etkileyebilecek davranışların önlenebilmesi amacıyla Valiliğimizce gerekli önlemler alınmıştır" diye savunuldu.
DİSK'ten gelirde, vergide ve ülkede adalet talebi
İstanbul’da Taksim için Saraçhane'de toplanma çağrısı yapan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) "Ekmeğimizin her gün küçülmesine, adaletin terazisinin tamamen bozulmasına, en temel hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine karşı hep bir ağızdan sesimizi yükselteceğiz" diyor.
DİSK'in Taksim'e çağrı metninde Türkiye'nin gıda enflasyonunda dünyada açık ara birinci olduğu ifade edilerek "Alım gücümüz enflasyona ezdirilirken KDV-ÖTV, gelir vergisi, vergi dilimi derken cebimiz boşaltılıyor. Vergi yükü bizlerin sırtına yüklenirken sermaye ise keyfine göre vergi veriyor; bir gecede vergileri sıfırlanıyor, affediliyor" denildi.
Ekonomi politikaları nedeniyle insanların borçlanarak yaşamaya mahkum edildiğini ve şimdi de yüksek faizler nedeniyle milyonların borç batağında olduğunu ifade eden DİSK, genç ve kadın işsizliği yeni rekorlara koşarken iş bulanlara da giderek daha düşük ücretler ve daha güvencesiz çalışma biçimlerinin dayatıldığını, emeklilerin ise açlık sınırının çok altına mahkum edildiğini vurguluyor.
Orta Vadeli Program’la acımasız bir kemer sıkma programının devreye gireceğine ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılacağına işaret eden sendika, 1 Mayıs'ta alanlarda gelirde, vergide ve ülkede adalet taleplerini yineleyeceklerini ifade etti.
Türk-İş ve Hak İş’in de ana gündemi vergiler
Türk-İş ise bu yıl 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü programını Bursa'da düzenleyecek.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, 1 Mayıs programında ana gündemlerinin vergi yükü olacağını açıkladı.
Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerektiğini söyleyen Atalay, 2024 yılında asgari ücrete temmuzda artış yapılmayacağı yönündeki açıklamaları anımsatarak "Enflasyonu durdurmadan, tabiri caizse küpün altını kapatmadan küpün üzerine istediğiniz kadar suyu doldurun, kısacası parayı verin paranın bir hükmü kalmıyor. Bunun için biran evvel küpün altını kapatmak lazım, enflasyonu durdurmak lazım" dedi.
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise Kocaeli'de yapacakları 1 Mayıs kutlamalarında çalışma hayatının önemli sorunlarına değineceklerini, vergiden hayat pahalılığına, sendikal örgütlenmenin önündeki engellere kadar birçok konuyu gündeme getireceklerini belirtti.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.