Terör örgütü PKK kendini feshetti
Terör örgütü PKK, elebaşı Abdullah Öcalan'ın çağrısı doğrultusunda topladığı kongresinde silah bırakma kararı aldığını duyurdu. Böylece Türkiye'de bir dönem sona ermiş oldu.
PKK 12. Kongre sonuç bildirisi açıklandı. Kongre, PKK’nın örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadelenin sonlandırması kararlarını alarak, PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırıldığı bildirildi.
1973 - 77 arasında Ankara’da öğrenci hareketi çevresinde filizlenen, 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde faaliyete geçen terör örgütü PKK, 47 yılı aşan kanlı sürecin sonunda silah bıraktığını duyurdu.
İlk silahlı eylemlerinde Bucak aşiretini hedef alan örgüt, 1984’te Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerindeki jandarma karakolları ve subay lojmanlarına baskınlar düzenlendi, silahlı kalkışmayı resmen başlatmış oldu.
Yaklaşık yarım asırlık süre zarfında sivil-asker on binlerce kişi hayatını kaybetti.
Gelinen aşamada örgüt, biri başarısız iki 'çözüm süreci' sonunda beklenen açıklamayı yaptı ve elebaşı Abdullah Öcalan’ın çağrısından yaklaşık 70 gün sonra silah bırakıp kendini feshettiğini bildirdi.
İKİ FARKLI ALANDA TOPLANDILAR
5-7 Mayıs'ta gerçekleştirildiği duyurulan kongrede alınan kararlara dair yapılan açıklamada güvenlik nedeniyle söz konusu kongrenin iki farklı alanda eş zamanlı olarak yapıldığı belirtildi.
Toplamda 232 delegenin katılımıyla gerçekleşen kongrede 'yeni bir döneme girişi ifade eden tarihi kararların' alındığı bildirildi.
PKK'nın tarihi misyonunu tamamladığı, PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırıldığı ifade edildi.
Açıklamada "PKK’yi feshetme ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararını, halkımızın herkesten daha iyi anlayacağına, demokratik toplum inşası temelinde demokratik mücadele döneminin görevlerine sahip çıkacağına inancımız tamdır" denildi.
Açıklamada terör örgütü elebaşı Öcalan'a hukuki güvence de talep edildi, TBMM'nin tarihi bir sorumlulukla rol oynaması gerektiği ileri sürüldü.
BİRİNCİ ÇÖZÜM SÜRECİ VE SONU
2002’de iktidara gelen AKP hükümeti, Avrupa Birliği’ye (AB) uyum perspektifi çerçevesinde ilk yıllarında ‘Kürt sorunu’ diye tanımladığı meseleyle ilgili ciddi adımlar atmıştı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 15 yıldır uygulanan olağanüstü hali (OHAL) kaldırması bunun en önemli adımıydı. 2009 yılına gelindiğindeyse ‘çözüm süreci’ olarak bilinen açılım başladı.
Fiili bir yumuşamaya yol açan bu açılım, aynı sene devlet televizyonunda Kürtçe kanal açılması gibi sembolik adımlarla desteklendi.
‘Milli birlik ve kardeşlik projesi’ olarak da anılan süreç kapsamında çözüme katkı sunmak için aydın, yazar, akademisyen ve siyasetçilerden oluşan 63 üyeli "Akil İnsanlar Heyeti (AİH)" adında bir grup oluşturuldu.

O dönem başbakanlık görevinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan, akil insanlarla ilk buluşmasında şunları söylüyordu:
"Listeden, listenin ve heyetin isminden de ziyade işin magazin boyutundan ziyade üstenmekte olduğumuz misyonun çok daha önemli olduğunu, çok daha hassas zeminde yürütülüyor olduğunu özellikle hatırlatmak durumundayım."
“Bu salonda bulunan insanlar sadece akil değil, aynı zamanda cesurdur, yüreklidir, idealisttir, barışseverdir. Bir kere böyle bir tablonun oluşması, en başta Türkiye’yi yüreklendirmiş, milletimizi umutlandırmıştır”
Heyet Nisan 2013'ten başlayarak yaklaşık iki ay boyunca Türkiye'de toplantılar yaptı, insanlarla konuştu.
Temmuz 2014'e gelindiğinde Resmi Gazete'de "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" adıyla bir kanun çıkarıldı.
Hükümetin çözüm süreci kapsamında yürüteceği çalışmalar, tasarıda şöyle sıralandı:
- Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirleyecek.
- Gerekli görülmesi halinde, yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verecek. Bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirecek.
- Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alacak.
- Düzenleme kapsamında yapılan çalışmalar ile alınan tedbirlere ilişkin kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesini sağlayacak.
Tüm bunlara karşın Şubat 2015’te Dolmabahçe Sarayı’nda hükümet ve HDP yetkililerinin müşterek bir toplantıyla açıkladığı mutabakat, çözüm sürecinin hızla aşağı yuvarlanacağı bir zirve noktasıydı.
'Kürt kimliğinin tanınması ve yerel - yerinden yönetim mekanizmalarını geliştirmeyi' vadeden demokratikleşme düzenlemeleriyle birlikte PKK’nın silah bırakmasının telaffuz edildiği bir hava estiren mutabakat, sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından refuze edildi.
Tam da bu dönemde AKP için halen ‘büyük hayal kırıklığı’ olarak isimlendirilen Haziran 2015 seçimleri yapıldı.
AKP, yüzde 40.8 oy alarak iktidara geldiği 2002 seçimlerinden sonra ilk kez parlamentodaki tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetti.
HDP ise yüzde 13.1 oyla 80 milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) yerini aldı.
Meclis'teki aritmetik koalisyon hükümetini zorunlu kılıyordu.
AKP'nin ilk koalisyon teklifini götürdüğü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise çözüm sürecine göndermede bulunarak, 3 formül öne sürdü.
Bahçeli, 'AKP - HDP' ya da 'AKP - CHP - HDP' koalisyon hükümetlerini önerdi; bunlar olmazsa en erken tarihte seçime gidilmesi gerektiğini söyledi.
Erdoğan'ın hükümeti kurma görevini verdiği dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, bu gelişmenin ardından CHP'yle koalisyon görüşmelerini başlattı.
Ancak CHP'yle 26 Ağustos'a kadar süren 'istikşafi' görüşmelerden sonuç çıkmadı. 1 Kasım için erken seçim kararı alındı.
Bu sırada 2009'da Oslo görüşmelerinde temeli atılan ve zaman zaman kesintilerle devam eden 'çözüm süreci' de noktalandı. Seçimlerden kısa süre sonra PKK, yol kesme ve şantiye basma eylemlerine başladı.
SURUÇ VE CEYLANPINAR SALDIRILARI
Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından Türkiye, canlı bombaların intihar saldırılarına sahne oldu, bu saldırılarda onlarca insan yaşamını yitirdi.
Saldırıların ilki 20 Temmuz'da, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşandı. Kobani'ye yardım göndermek için toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada intihar saldırısı düzenlendi. IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısı sonucu 33 kişi hayatını kaybetti.
Suruç saldırısından 2 gün sonra, 22 Temmuz'da ise Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis evlerinde başından vurularak öldürüldü.
Olaydan bir gün sonra, PKK ve IŞİD'e yönelik operasyonlar başlatıldı.
Ceylanpınar saldırısını önce sahiplenen, sonra reddeden PKK, çözüm sürecinde aldığı 'ateşkes' kararını sona erdirdi.
ANKARA GARI SALDIRISI
7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye, tarihinin en kanlı olaylarından birini de 10 Ekim'de yaşadı.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), HDP ve çok sayıda sivil toplum örgütünün katılımıyla Ankara Garı'nda düzenlenen 'Barış mitingi', iki canlı bombanın saldırısıyla kana bulandı.
IŞİD tarafından yapılan saldırıda 101 kişi yaşamını yitirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise saldırıda IŞİD ve PKK işbirliği olduğunu öne sürüp, ilk kez 'kokteyl terör' ifadesini kullandı.
1 KASIM SEÇİMLERİ: AKP TEK BAŞINA İKTİDAR
Saldırıların gölgesinde 1 Kasım seçimlerine giden Türkiye'de güvenlik kaygısı ön plana çıktı. AKP, yüzde 49.5 oy alarak 317 milletvekilini Meclis'e gönderdi ve yeniden tek başına iktidar oldu.
HDP oylarında ise ciddi düşüş yaşandı; yüzde 10.7 oy alarak seçim barajını kıl payı geçebildi.
İKİNCİ SÜRECİ BAHÇELİ BAŞLATTI
İkinci süreçse MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ekim 2024'te "PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın Meclis kürsüsünde örgütün lağvedildiğini açıklaması ve karşılığında umut hakkından yararlanması" teklifiyle başladı. Ardından İmralı'nın kapıları yıllar sonra Kürt siyasetçilere açıldı.
Başta Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan heyet, önce Ahmet Türk sonra da Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Cengiz Çiçek ve Faik Özgür Erol'un katılımıyla genişleyerek 1999 yılından bu yana tutuklu bulunan Öcalan'ı üç kez ziyaret etti.
Bu görüşmelerin sonunda teklifi 'tarihi' olarak niteleyen Öcalan, 27 Şubat'ta "tüm grupların silah bırakması ve örgütün kendini tasfiye etmesi için kongre toplayıp karar alma" çağrısı yaptı.
PKK Yürütme Komitesi imzasıyla yayımlanan açıklamada ise örgütün "kendisine yönelik saldırı olmadıkça hiçbir gücünün silahlı eylem yapmayacağı" duyuruldu.
Terör örgütü bunun dışında silah bırakma konusunun Öcalan'ın "pratik öncülüğü ile gerçekleştirilebileceğini" ifade etti.
DEM Parti heyeti bu süreçte iki kez Meclis turuna çıktı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel dahil siyasi parti liderlerini yüz yüze bilgilendirdi.

Bu görüşme ’13 yıl sonra bir ilk’ anlamı taşıyordu.
Erdoğan, Kürt siyasi temsilcilerle en son Haziran 2012'de henüz başbakanlık görevindeyken görüşmüştü.
O dönem buluştuğu isimler, dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak'tı.
BAHÇELİ 4 MAYIS'I TAVSİYE EDİYORDU
Bugüne kadarki süre zarfında AKP kanadı sıklıkla silah bırakma kararının ivedilikle alınması çağrısı yapıyor, hatta MHP lideri Devlet Bahçeli duyuru için Malazgirt Zaferi'nin yıl dönümü olan 4 Mayıs'ı öneriyordu.
Kulislerde kararın gerçekten de bu tarihte alınabileceği, ancak 'sürecin' önemli aktörlerinden - TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ölümü nedeniyle ertelendiği konuşuluyordu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.