Suriye'deki Alevi katliamı Britanya Parlamentosu gündeminde
Suriye'de Alevilere yönelik katliamlar Britanya Parlamentosu gündemine taşındı. Toplantıda okunan metinde HTŞ iktidarında öldürülen Alevilerle ilgili bilgi verildi ve "Sıranın ne zaman kendilerine geleceğini kaygıyla bekleyen Suriye’de 3 milyon Alevi var" denildi.
Britanya Alevi Federasyonu (BAF), Suriye’de Alevilere ve diğer inanç topluluklarına yönelik gerçekleştirilen katliamlar, zorunlu göçler ve insan hakları ihlallerini Britanya Parlamentosu gündemine taşıdı.
Alevi Sekretaryası Başkanı Bambos Charalambous’un ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda okunan ve Av. Dr. Orhan Gazi Ertekin, Britanya Alevi Federasyonu eşbaşkanları Dilek İncedal ve Müslüm Dalkıllıç ile Britanya Alevi Federasyonu Kurucu Başkanı İsrafil Erbil’in ortak imzasını taşıyan "Utandırıcı rahatlamalar, çaresizlikler ve soykırımın güncelliği" başlıklı metni paylaşıyoruz:
'Sadece iki günde 1578 kişinin sadece Alevi olarak öldürüldüklerini söylüyoruz'
"Sayın temsilci, bürokrat, yetkili ve sevgili dostumuz.
Bize ayırdığınız zamanınızın çok kıymetli olduğunu biliyor ve bunun için teşekkür ediyoruz. Uzun sunumlar yaparak gününüzün yorgun konuşmalarla tamamlanmasını istemiyoruz. Bu nedenle doğrudan konuya gireceğiz. Son altı aydır Suriye’de Alevilere yönelik süren bir soykırım sürecini insanlığa, dünyaya, ülke temsilcilerine duyurmaya çalışıyor, onlardan harekete geçmelerini talep ediyoruz. Tıpkı şimdi yapacağımız gibi. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Avrupa ve dünyanın ulusal ülke temsilcileri ile kurduğumuz her diyalog bizi bir yandan umuda taşırken çok geçmeden çaresizlik içinde buluyoruz kendimizi. Bu görüşme ve diyaloglarda biz bir şeyler yapmış olmanın vicdan rahatlığını yaşarken bizi dinleyenlerin ise görevlerini yapmanın rahatlığını yaşadığını görüyoruz. Çaresizlik nereden mi geliyor? Soykırımlar sürerken biz insanlığın bekleme odalarında tüm tarafları rahatlatan konuşmalar yapıyoruz. Şimdi bir kez daha önünüze geldik ve bir kez daha umutluyuz! Utandırıcı rahatlamalarımızın bir başkasını daha yaşamayacağımıza inanıyoruz…
Görüşmelerde sadece iki günde; 6-8 Mart 2025 günlerinde 1578 kişinin sadece Alevi olarak öldürüldüklerini söylüyoruz. İsimlerini teker teker veriyoruz yetkililere. Kaçırılan yüzlerce kadın ve çocukların isimlerini veriyoruz. Evlerinden, işlerinden, tarlalarından kovulan, terk etmediklerinde öldürülen köylülerin köylerini ve isimlerini veriyoruz. “Alevilerin katli vaciptir” fetvası veren yeni Suriye din adamlarının isimlerini veriyoruz. Katliamları açık biçimde yürüten 62. Ve 76. Tümen komutanlarının isimlerini veriyor ve yeni Suriye hükümeti tarafından general olarak atandıklarını söylüyoruz. Ve her gün yeniden sayıyoruz kaçırılan, öldürülen kadınları ve çocukları…
'Suriye’deki Alevileri bu kez nasıl kurtarabiliriz diye umuda sarılıyoruz'
Bir etnik temizlik ve soykırımı yaşanırken onu insanlara ve dünyaya anlatmak ne kadar zormuş meğerse. Oysa geçmiş soykırımları kınamak ne kadar kolay… Şimdi Ruanda’daki soykırım sürecini daha iyi anlıyor ve çaresizlik içinde yardım isteyenlerin yaşadıkları duyguyu hissedebiliyoruz. Hissedebildiğimizi zannediyoruz. Biliyorsunuz Fransa’ya Ruanda daki soykırım sürecindeki şiddetin yıkıcılığı ve yoğunluğunu anlatmak mümkün olmamıştı. Bir soykırımın geldiğini dünyaya anlatmaya çalışan General Romeo Dallaire’nin nasıl çaresiz kaldığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Tutsi’lerin lideri Paul Kagame’nin nasıl Fransa’dan ve uluslararası dünyadan ümidini kestiğini de anlamaya başlıyorum artık. Fransa soykırım sürecinde hiçbir önleyici girişimde bulunmadı. Soykırım olduğunu söyleyen heyetleri iyiniyetli yetkilileri ile dinledi. Ama aynı Fransa 15 yıl sonra geriye doğru özür diledi tüm yaptıklarından dolayı. Ve tabii ki Bosna’da; Srebrenitzadakileri de daha iyi anlıyoruz artık. Hollanda geride bir sorun, bir kırım olmayacağını söyleyerek askerlerini çekmişti Srebrenitza’dan.. Bir katliamın geldiğini ve yaşandığını anlatmaya çalışan Srebrenitza belediye başkanı Cemil Durakoviç’in çaresizliğini de çok iyi anlıyoruz şimdi. Soykırım öncesinde ve sırasında gelen heyetleri büyük iyiniyet ve nezaket ile dinleyerek rahatlatıcı diyaloglar kuran Hollanda da soykırımdan 10 yıldan fazla zaman geçtikten sonra özür diledi Srebrenitza soykırımındaki konumundan dolayı… Tüm bu soykırımlar konusunda kitaplar yazıldı, romanlar yayınlandı ve filmler çekildi çok sonrasında. Şimdi ise biz kendimizi Dallaire ve Durakoviç’in çaresizliğinden kurtarmaya çalışırken aralıksız şiddet altında olan bir halkı; Suriye’deki Alevileri bu kez nasıl kurtarabiliriz diye umuda sarılıyoruz bir kez daha. Ne dersiniz? Bu toplantımız hakkında da bundan 10-20 yıl sonra hüzünlü hatırlamalar; romanlar, araştırmalar ve filmler yapılır mı? Ve biz bu konuşmanın her iki tarafı da minnetle anılır mıyız?
Müsaadenizle artık daha doğrudan konuşmak istiyoruz: Biz bir çaresizlik hissi yaşıyoruz. Artık aleni hale gelen bir soykırımın bu kadar sessizlik ve kayıtsızlıkla geçiştirilmesi, bir kırımın normalleştirilmesi bizde başa çıkamadığımız bir çaresizlik duygusu oluşturuyor. Yoksa soykırımların yasaklanması ölülerin dünyasına yönelik bir ruh çağırma ayini mi sadece? Bütün dünya geçmişteki soykırımları kınarken ve insanlığı savunurken şu an yaşanan soykırımların kayıtsızlıkla karşılanması insanlığın çok yakıcı bir zamanlama sorunu olduğu duygusu yaratıyor bizde. Politikacılar ve bürokratlar ne zaman konuşmaları ne zaman susmaları, ne zaman harekete geçmeleri ve ne zaman özür dilemeleri gerektiğini nasıl olup da bu kadar iyi biliyorlar? Ve nasıl olup da bu kadar yanlış biliyorlar? Cevabını siz biliyor musunuz?
Hakikaten de çıkarları kendi coğrafyalarını aşan ülkelere, onların politikacı ve bürokratlarına soykırımı, etnik temizliği anlatmak ne kadar zormuş.
'HTŞ liderlerinin terörist ve terör örgütü olduklarına dair kararlar yerinde duruyor'
Sayın yetkili, bürokrat, temsilciler ve sevgili dostlarımız, Birleşmiş Milletler oturumunda hükümetiniz Suriye’de bugün bazı kaygı verici gelişmeler olduğunu, fakat bir soykırım olmadığını savunuyor. Savundu. Ne ilginçtir ki bundan iki ay önce bir toplantıda konuşan Amerikanın eski Şam büyükelçisi Robert Stephen Ford yıllar öncesinde (sanırım 2020 yılı) bir İngiliz NGO’sunun kendisine sonradan Yeni Suriye lideri olacak Jolani’yi bir cihadistten bir politikacıya dönüştürme görevini verdiğini açıklamıştı. Bir İngiliz NGO'su, yeni Suriye doğmadan yıllar öncesinden, bir Amerikan dışişleri üst düzey görevlisine bir teröristi politikacı haline getirecek hazırlıklar yapılması görevini teklif ediyor… Aynı anda Jolani ve HTŞ hakkında terör organizasyonu olduğuna ilişkin BM kararı da ortada duruyor…
Hoş, Jolani ve HTŞ liderleri Avrupa ülkelerinde memnuniyetle karşılanırlarken terörist ve terör örgütü olduklarına dair kararlar hala yerinde duruyor. Yasalar ve sözleşmeler sadece güçsüzler için midir acaba?
'Sıranın ne zaman kendilerine geleceğini kaygıyla bekleyen Suriye’de 3 milyon Alevi var'
Bugün burada son altı ay içinde öldürülen binlerce Alevi, kaçırılan ve katledilen yüzlerce kadın ve çocuk ve sadece iki gün içinde (6-8 Mart) öldürülen isim isim tespit ettiğimiz 1578 kişi (ölü sayısı daha fazla olmasına karşılık isimlerini tespit edemediğimiz için ekleyemediğimiz yüzlerce kişi daha var) ve tüm bunlara gözlerinin önünde şahit olan ve sıranın ne zaman kendilerine geleceğini kaygıyla bekleyen Suriye’deki 3 milyon Alevi için konuşmak üzere geldik. Suriye’de her an soykırım tehdidi ile yaşayan 3 milyon Alevi Balkanlardan İran’a ve Afganistan’a kadar uzanan 30 milyon alevi toplumunun da bir parçası. Alevilere yönelik Suriye’den başlayacak bir kırımın ardı ardına diğer Alevi topluluklara sıçramayacağını düşünmek Ortadoğu’yu sadece bir harita olarak görmekten başka bir anlama gelmez diye düşünüyoruz. Çünkü Aleviler Balkanlardan Türkiye ve Suriye’ye ve oradan İran’a ve Afganistan’a kadar uzanan bir cihadist topluluğun hem tarihsel hem de güncel hedeflerinin en başında geliyor ve ayrıca yüzlerce yıldır kırımdan geçirilerek bugünlere geldiler.
Neden Soykırım ve neden Etnik temizlik peki?
Yüzlerce yıldır egemen dinsel otoritelerce yeniden ve yeniden tekrarlanan “katli vacip” fetvaları bugün yeniden güncel hale gelen bir soykırımın ve etnik temizliğin hangi özel ve genel kasıtlarla ortaya çıktığını anlamaya imkan veriyor. Cihadistlerin ölüm ile yaşam arasındaki sınırı belirlemek için sorduğu temel sorunun “Alevi misin? Sünni mi?’ sorusu olması şiddetin her katledilen bireyde bir “soy”un sona erdirilmesi amacını taşıdığını gösteriyor. Birbirinden farklı yerlerde ve birbirlerinden farklı insanları yerel ekonomik faaliyetlerinden uzaklaştırılmak üzere işlenen cinayetler, insan kaçırmalar ve şantaj eylemleri tek bir Alevi topluluğu üzerinde odaklanarak sistematik bir nitelik kazanıyor. Alevilere yönelik işlenen her suçun güvenlik ve asayiş sorununa yönelik müdahale olarak gösterilmesi ise gerçekte sözde “suçlu”ların bile bir “Alevi inanç profili” olarak ortaya konulduğunu, bu itibarla soykırım ve etnik temizlik suçlarının arkasındaki ırkçılık saikinin açıkça itiraf edildiğini gösteriyor…
Sayın yetkililer, tüm bu koşullar altında Suriye’deki Alevi soykırımı bağlamında Birleşik Krallık ve diğer bir çok ülkenin aldığı konum soykırımın “eksik kalan” kısmının tamamlanmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Ernest Gellner’in isabetle söylediği gibi katliam failleri “gecenin karanlığından istifade etmek’ üzere beklemektedirler ve faillerin istediği o karanlık bizlerin bu sessizliği ve çoğu zaman diyaloğu içermeyen diyaloglarla sunulmaktadır…
Bizler bu soykırımın devamına yol açan bu karartmadan vazgeçilmesini talep ediyoruz…
BM gözetiminde bir Barış gücünün Alevilerin yaşadığı bölgeye yerleştirilmesi için gerekenlerin yapılmasını talep ediyoruz.
Halen ciddi açlık çeken insanlara yardım gönderilebilmesi için insani yardım koridorlarının açılmasını talep ediyoruz…
Soykırım ve etnik temizlik suçlarının adil biçimde soruşturulması için UCM’ye ulusal ülke başvurusunun yapılmasını talep ediyoruz.
Saygılarımızla
Av.Dr. Orhan Gazi ERTEKİN
Dilek İNCEDAL-Alevi Fed. Eş başkanı
Müslüm DALKILIÇ-Alevi Fed. Eş başkanı
İsrafil ERBİL-Alevi Fed. Kurucu başkanı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.