Mazlum Abdi, PKK’nın Suriye’ye entegrasyon şartlarını sıraladı
Suriye’deki PKK / YPG lideri Mazlum Abdi " 14 yıllık iç savaşın ardından Suriye'nin eski haline dönmesi imkânsız. Baas rejiminin dönemindeki gibi merkezi ve totaliter olmaz" açıklamasında bulundu.
Suriye’deki PKK / YPG lideri Mazlum Abdi'nin Mehmet Ali Çelebi ve Doğan Cihan'a yaptığı açıklamalar şöyle:
- Kürtlerin 19 Temmuz 2012’den beri Suriye’de birlik olması için Hewler ve Qamişlo’da görüşmeler yapılıyordu. Kürtlerin birlik olarak gitmesi, kazanımların korunması için ancak 26 Nisan 2025’te ‘Rojavayê Kürdistan Birlik ve Ortak Tutum Konferansı’ yapılabildi. Bu konferans sonrası Kürtler arası birlik süreci nasıl seyretti?
Genel olarak Kürtler ve özel olarak Rojava Kürdistan için Kürt Birlik Konferansı’nın düzenlenmesinin tarihi bir adım olduğunu söyleyebilirim. Suriye’deki Kürt hareketinin ortaya çıkışından bu yana ilk kez, tüm Kürt partileri, figürleri bir araya gelerek tek bir siyasi vizyon ve program üzerinde anlaştılar. Bu gerçekten tarihi bir şey. Bu, büyük ve kapsamlı bir çalışmanın ardından gerçekleşti. Konferans sonucunda, Kürtler adına Şam ile bir görüşme yapmak üzere 10 kişilik bir heyet oluşturuldu. Bu henüz uygulamaya konulmadı. Uygulanmamasının sebebi Şam’ın bunu kabul etmemesi veya bizim buna hazır olmamamız değil. Uygulanmamasının sebebi şu anda iki heyetin bulunması. Bir heyet Şam’la askeri ve idari konularda görüşüyor. Doğrudan Kürtleri ilgilendiren konulara odaklanmıyor, Suriye’nin tüm bileşenlerini ilgilendiren konulara odaklanıyor. Bu heyette Araplar, Süryaniler ve Kürtler var. 10 Mart Anlaşmasını pratiğe geçirmek istiyorlar. Henüz bu görüşmeler kendi yollarına sistematik bir şekilde girmedi. Hâlâ müzakere düzeyinde. Öncelikle askeriye ve güvenlik konuları gibi acil konuların ele alınması gerekiyor. Kürt meselesi de bunun bir parçası. Öncelikle genel konularda bazı adımlar atılmalı ve ardından Kürt sorunları da dahil edilmeli. Şimdi müzakerelerimizde bir ilerleme olmasını bekliyoruz, ardından Kürt heyeti Kürtler adına Şam’a gidecek. 10 Mart Anlaşması’nın 2. maddesi Kürt halkının haklarıyla ilgilidir. Kürt halkının hakları Suriye Anayasasında tanınmalıdır. Kürt heyeti bu konuya odaklanacaktır. Şu anda Kürt heyeti toplanıyor, hazırlıklar yapılıyor. Ancak genel durum nedeniyle anlaşamadığımız için Kürt meselesinde bir anlaşmaya varamadık. Bu genel çalışmalar tamamlandıktan sonra Kürt heyetinin Şam’la çalışmalarına başlayacağına inanıyorum. Oluşturulan bu Kürt heyetinin Rojava adına diplomatik çalışmalar da yürütebileceğini düşünüyorum. Kürt güçlerinin birliği olarak uluslararası güçlerle görüşmeler yapabilir. Kürt halkının ulusal ve uluslararası düzeyde birliğini güçlendirmek için Arap halkıyla görüşmeler yapabilir. Şu anda bunun için de hazırlıklar yapılıyor.
- Şam’da 9 Temmuz’da Kuzey ve Doğu Suriye heyeti, HTŞ heyeti, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ve Fransa Büyükelçilerinden Jean-Baptiste Faivre dörtlü görüşme yapmıştı. Siz de DSG Komutanı olarak 19 Temmuz’da Ürdün’ün başkenti Amman’daki toplantıya katıldınız. Suriye Dışişleri Bakanı Esad El Şeybani, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi, Thomas Barrack Amman’daydı. Bu ortamda Barrack’ın federalizm, tekçilik içerikli açıklamaları çok tartışıldı. Ankara da üniterlik tezinin doğrulandığı açıklamaları yaptı. Yeni Suriye’de nasıl bir sistem öngörüyorsunuz, Araplar, Kürtler, Aleviler, Dürziler, Süryaniler, Ermeniler, Türkmenler için?
Büyükelçi Thomas Barrack’ın açıklaması Amman toplantısından önce yapıldı. Şam’da gerçekleşen, bahsettiğiniz toplantı, güven artırıcı adımlar olarak adlandırılan pratik adımlar üzerinde bir anlaşmaya varmayı amaçlıyordu. Daha sonra müzakerelerin ilgili devletlerin katılımıyla resmi bir şekilde yürütüleceği açıklanacaktı. Maalesef başarısız oldu. Birçok konuda anlaştık. Ama bazı konularda, toplantımızın gündeminde olmadığı için, hazırlık yapmadık, iki taraf da görüşlerinde anlaşamadı. Ve konu başka toplantılara ertelendi. O toplantıda ulaşmak istediğimiz hedef gerçekleşmediği için o toplantının hedefini bir sonraki toplantıya bıraktık. Sonrasında Amman’da Thomas Barrack ile bir görüşmemiz oldu, olumlu bir görüşmeydi. Sayın Thomas Barrack’ın meseleyi hayata geçirmenin kolay olmadığını anladığını düşünüyorum. Zamana ihtiyaç var, çok ciddi sorunlardır, kolay değildir. Suriye’nin tek elden yönetilemeyeceğini de anlamış durumda. Dürzi meselesinden, Alevi meselesinden, Kürt meselesinden sonra, merkezi olmayan bir Suriye olması gerektiği sonucuna vardığını umuyorum.
14 yıllık iç savaşın ardından Suriye’nin eski haline dönmesi imkânsız. Baas rejiminin dönemindeki gibi merkezi ve totaliter olmaz. Çünkü iç savaşın çıkmasına yol açan temel sebep merkezi sistemdi. Suriye’deki sorunlar bireylerde değil, sistemdeydi. Şimdi, Suriye sorununu böyle bir temelde çözebilmemiz için, ademimerkeziyetçi bir Suriye olmalı. Tüm siyasi ve kültürel grupların kendilerini yönetme hakkı olmalı ve Suriye’deki tüm iller yerel yönetimler aracılığıyla kendilerini yönetebilmelidir. Suriye adı Baas döneminden bu yana Suriye Arap Cumhuriyeti’dir. Bu ad Suriye’nin gerçekliğini yansıtmamaktadır. Arap kelimesi kaldırılmalıdır. Suriye yalnızca Araplara ait değildir. Tüm gruplara aittir. Suriye’de böyle köklü değişiklikler yapılmalı. Bunlar yapılmazsa zor olacaktır. BAAS rejiminin çöküşünden sonra 8 aylık süreç Suriye’nin kolay birlik olmayacağını göstermiştir. Suriye’deki tüm halklar anlaşmalılar, tüm grupların hakları Anayasada korunmalı ve ademi merkeziyetçi bir Suriye kurulmalıdır ki bu şekilde uluslararası topluma geri dönebilsin. Güçlü bir Suriye, güçlü bir ülke olarak ortaya çıkabilsin.
- İsrail heyeti 12 Temmuz’da Bakü’de Suriye heyetiyle görüştü. Ardından Paris’te 24 Temmuz’da HTŞ’li Dışişleri Bakanı Şeybani ve İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Thomas Barrack üçlü görüşmesi oldu. Yansıdığı kadarıyla SDG Komutanı olarak siz, Dışişleri Komitesi Başkanı İlham Ehmed ve diğer Rojava bileşenlerinin temsilcilerinin olduğu heyet de 25 Temmuz’da Paris’te olacaktı. Ancak bu görüşme gerçekleşmedi. 25 Temmuz’da Bararck, Şeybani ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot Paris’te görüştü. Neler yaşandı bu süreçte?
Toplantının ayın 25’inde yapılması planlanıyordu ve toplantıya 5 taraf katılmıştı. İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar, biz ve Suriye hükümeti. Toplantı için hazırlıklar yapılmıştı ve hazırlıklar tamamlanmıştı. Ancak son dakikada ertelendi. Sonra Fransız Dışişleri Bakanı Barrot beni aradı ve konuştuk. Amerikan Büyükelçisi Barrack da aradı ve üzüntülerini dile getirip hazır olduğumuz için teşekkür etti. Bu toplantıya hazırlıklıydık. Suriye hükümetinin Süveyda meselesiyle ilgilendikleri için bu toplantıyı ertelemelerini istediği söylendi. Ancak toplantının tekrar yapılması konusunda ısrar ettiler. Suriye geçiş hükümetinin bu toplantıya hazır olmadığına inanıyorum. Bunun nedenini bilmiyorum, kendileri açıklamalılar. Hazır değillerdi çünkü Şeybani Paris’e gelmişti. Ama bu toplantıya hazır değillerdi. İsrail ve Amerika ile sorunlarını kendi aralarında çözmek için masaya oturdular. Şimdi toplantı hazırlıkları devam ediyor ve toplantı yapılacak.
- Neden Paris?
Paris bizim isteğimiz. Bu görüşmelerde üçüncü tarafların bulunması iyi bir şey. 10 Mart Anlaşmasında biz Suriyeliler olarak baş başaydık. Aramızda kimse yoktu. Şimdi Amerikan ve Fransız askerleri burada. Suriye, Fransa’yı da ilgilendiriyor. Bu görüşmenin Paris’te daha da iyi olacağı bekleniyor ve herkes bu görüşmenin Paris’te yapılması konusunda hemfikir. Herkes kabul etmiş.
- Suriye için 8 tur Cenevre görüşmeleri yapılmıştı. 22 tur Astana formatlı görüşme yapılmıştı. Her uluslararası toplantıda 18 Aralık 2015’teki BMGK 2254 sayılı karara, tüm bileşenlerle diyalog, şeffaf seçim ve geçiş sürecine vurgu yapılıyor. 2254’te El Nusra (HTŞ’nin eski adı) ve IŞİD terörist yapılar olduğu gerekçesiyle kapsam dışı tutulmuştu. Neden Cenevre ve Astana başarısız oldu. Paris gibi görüşmeler bir fark yaratabilir mi? Paris sonrası ne beklenebilir?
Bahsettiğiniz toplantıların başarısız olmasının nedeni, tüm tarafların toplantıda hazır olmamasında kaynaklıydı, başarılamadı. Örneğin, Beşar Esad hükümetinin tarafı, zaman kazanmak için müzakere ediyordu ve 2254 sayılı kararı uygulamayı hiçbir zaman benimsemediler. Astana toplantılarında sadece Rusya, Türkiye, İran ve Suriye vardı. Ancak Suriye’de sahada bulunan diğer devlet ve güçler yoktu. Bahsettiğiniz görüşmelerle ilgili en önemli husus, Suriye’nin ana güçlerinin orada olmamasıydı. Şam hükümeti oradaydı, bazı Türkiye’ye yakın gruplar oradaydı, ancak sahada faaliyet gösteren ana güç olan DSG ve HTŞ orada değildi. Bu yüzden başarısız oldu. Devletler bir araya geldi ve anlaşmak istediler, ancak sahadaki güçler bir araya gelmedikleri için bu toplantı da başarısız oldu. Sonuç olarak, Rusya, İran ve Türkiye başarmak için anlaşmalıydılar. Çünkü herkes kendi çıkarını esas aldı ondan dolayı başarı elde edilemedi. Mevcut durum farklı. Şu anda birbirleriyle müzakere eden güçler Suriye’nin ana güçleri. Şu anda Suriye’de iki güç var. Biri Şam Hükümeti güçleri, diğeri Suriye Demokratik Güçleri. Bu iki güç bir araya gelirse bir anlaşmaya varılır. Dış devletler düzeyinde de Suriye’ye yaptırım uygulayan Avrupa ve ABD gibi devletlerin söz hakkı var. ABD’nin alacağı kararların diğer güçler tarafından da dikkate alınacağına inanıyorum. Şu anda hem bizi hem de Şam hükümetini etkileyen güçlü bir uluslararası irade var. Sahada iki güç daha var: SDG ve HTŞ. Eğer anlaşırsak kazanırız. Yine niyete bağlı. Şimdi, Şam hükümeti de Baas hükümeti gibi zaman kazanmak ister ve hakiki bir entegrasyon için doğru adımlar atmazsa, bu çabalar başarılı olmayacaktır. Ancak mevcut durumda, bu çabaların başarıya ulaşmasını sağlayan koşullar ve şartlar daha da fazladır. Çünkü Suriye’nin doğal haline dönmesi gerekiyor ve yaptırımların üzerinden kalkması gerekiyor. Devletlerle entegrasyon için koşullar belirlendi. Şam hükümetinin de bu sürecin başarılı olmasını istediğine inanıyorum, biz de istiyoruz. Bu sürecin başarıya ulaşma şansı daha fazladır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.