Kader Sevinç:Türkiye masada olmalı, masada alınan kararlara maruz kalan ülke değil

Kader Sevinç:Türkiye masada olmalı, masada alınan kararlara maruz kalan ülke değil

Ana unsurlar ve yorumlar:AB Liderler Zirvesi sonuç bildirgesinde D. Akdeniz’de AB üyesi G.Kıbrıs tarafının egemenliğinin ihlal edildiği kaydedildi ve Türkiye’ye G.Kıbrıs ile diyalog kurması çağrısı yapıldı.

Üye ülkeler G.Kıbrıs ve Yunanistan ile dayanışma ve uluslararası hukuktan çok bu perspektifte bir yaklaşım dikkati çekmektedir. AB, bir noktada basit ifadesiyle bir kulüp olduğu ve bu iki ülkenin dışında kalan AB ülkelerinin de D. Akdeniz’de çıkarı bulunduğundan bu konuda AB taraftır, bu nedenle tarafgir davranmaktadır.

Olası yaptırımlar konusunda AB Antlaşması’nın 29. ve 215. maddelerine atıf yapıldı. Bu maddeler üçüncü ülkelere yönelik ekonomik yaptırımları içeriyor. Aralık ayına kadar bir değerlendirme yapılacak. Bunu dün Twitter’da yazmıştım.

Yine dün yazdığım gibi AB Liderler Zirvesi sonuç bildirgesinde Doğu Akdeniz konulu çok taraflı bir konferans çağrısı ve konferansın düzenlenmesi konusunda, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in çalışmayı yürütmekle görevlendirilmesi istendi. Taraflar arası diyalog için faydalı olsa da AB’nin bu konuda taraf olduğunu unutmamalı, bu konuda NATO gibi başka zeminlerde sonuç arayışında olunmalı. Bu çok taraflı konferansı Türkiye’nin istemiş olması bu bakımdan anlamsızdır.

AB’nin, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerin, BM himayesinde yeniden başlamasını desteklediği, “Türkiye’den de bu yönde bir beklenti içinde” olduğu kaydedildi. İktidarın giderek BM zemininden koparak iki devletli çözüm yönündeki eğilimine bir gönderme var.

Daha evvel paylaştığım bir diğer konu ise Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, üst düzey diyalog vb konularda ilerleme, onların ifadesiyle “Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs’ta yaşadışı arama faaliyetlerini durdurması” ve “yapıcı adımlar” koşuluna bağlandı. Zaten kararın G.Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın onayı olmadan geçmesi mümkün değil.

Bütün bu konular ve fazlası (örneğin vize serbestisi) 2016 Türkiye-AB Mutabakatı’nda zaten yer alan meseleler. AB, bu konuları ısıtıp ısıtıp Türkiye’nin önüne koyuyor, Türkiye’deki saray iktidarı da bunu bir kazanım sayacak kadar aciz durumda.

Bizi bu muameleyi görecek bir ülke konumuna sokan Türkiye’deki iktidarın başarısızlığıdır.

Unutmamak gereken bir şey var; 

İster insan ilişkilerinde olsun isterse uluslararası ilişkilerde, kendinize nasıl davranılması gerektiğini, kendi davranışlarınızla karşı tarafa öğretirsiniz.

Ülkenizi iyi bir yönetimle buluşturur, ileri taşır ve dünyaya da davranışlarınızla ülkenizin değer ve konumunu öğretirsiniz. Bunun en güzel örneklerini Mustafa Kemal Atatürk vermiştir.

Erdoğan yönetimi ise politikaları ve söylemleriyle AB’ye Türkiye’nin AB’ye namzet bir ülke gibi değil, bir takım günlük,  küçük çıkarlar peşinde koşan üçüncü ülke olarak muamele görmesi gerektiğini, bunu istediğini öğretmiştir. Ülkenin bunca yıllık kazanımları yok edilmiştir.

İktidar, “yüksek düzeyli diyalog” , yeni bir göçmen anlaşması ve finansmanı gibi içeriksiz, anlamsız işlerle uğraşmak yerine ciddiyetle demokratikleşme gündemine dönmeli, Türkiye’yi masada oturan ülke konumuna getirmek için uğraşmalı

Gelinen nokta saray yönetiminin aciziyetinin bir sonucudur.

Bu AB zirvesi, Türkiye’nin AB’ye üye olmamasının, bizim ulusal çıkarlarımızın korunmasında nasıl bir zafiyet yarattığını açıkça ortaya koyan bir laboratuvar gibidir.

Türkiye masada olmalı, masada alınan kararlara maruz kalan ülke değil.

Kader Sevinç 

Brüksel

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.