“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMEYECEĞİMİZİ ÜSTÜNE BASA BASA SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMEYECEĞİMİZİ ÜSTÜNE BASA BASA SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu'nun raporunda erkek egemen düzenin eleştirildiğini, ancak tek bir adamın erkek egemen bir zihniyetle kadınların hayatıyla oynadığını söyledi.

 Bankoğlu, "Bunu kabul etmemizi bekliyorsunuz. Bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur ve bu yüzden de her seferinde İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğimizi üstüne basa basa söylemeye devam edeceğiz” dedi.

Aysu Bankoğlu, TBMM Genel Kurulu’nda tartışılan Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu’na ilişkin, “İstanbul Sözleşmesi’nin feshine, çokeşlilik ve çocuk istismarı savunmalarına, ‘kadına değil, erkeğe şiddet var’ denilmesine bile sesini çıkarmayan bir komisyonun kadına yönelik şiddeti çözebileceğine en ufak bir inancımız kalmadığı için komisyondan ayrılmak zorunda kaldık” diye konuştu.

TÜİK’in 10 senedir kadın sorununa ilişkin verileri toplamadığını belirten Aysu Bankoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda bugün yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMEYECEĞİMİZİÜSTÜNE BASA BASA SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

“Bu Meclis’in komisyonu raporunda erkek egemen düzeni eleştirirken tek bir adam, erkek egemen bir zihniyetle kadınların hayatıyla oynadı ve bunu kabul etmemizi bekliyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur ve bu yüzden de her seferinde İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğimizi üstüne basa basa söylemeye devam edeceğiz. Bakın, komisyonda ne oldu biliyor musunuz? ‘15 yaşında evlenmenin suç olması insan haklarına terstir’ diyen kamu görevlileri geldi, çocuğun istismarına ilişkin ‘İstismar demeyelim, belki de sevmişlerdir’ diyen komisyon üyeleri vardı. Şiddet durumu dahil olmak üzere ailede arabuluculuk teklif eden bakanlık görevlileri vardı. Usul ve sürece ilişkin taleplerimizi görmezden geldi komisyon, bu savunmaların hepsine sessiz kaldı. Üstelik, usulen zorunluluk olmasına rağmen davetlilerden sorularımıza doğru düzgün cevap alamadık. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine, çokeşlilik ve çocuk istismarı savunmalarına, ‘kadına değil, erkeğe şiddet var’ denilmesine bile sesini çıkarmayan bir komisyonun kadına yönelik şiddeti çözebileceğine en ufak bir inancımız kalmadığı için komisyondan ayrılmak zorunda kaldık.

“KADINA İLİŞKİN VERİ TOPLAMASI GEREKEN TÜİK, YAKLAŞIK 10 SENEDİR İŞİNİ YAPMIYOR”

Peki kim yaratıyor bu algıyı? Uygulamadığı mevzuatı gözden çıkaran, gün aşırı kadını aşağılar söylemlerde bulunan, çocuk istismarı ve çok eşlilik tartışılırken sesini çıkarmayanlar değil mi? Öyleyse bu algının da korunamayan öldürülen ve şiddete uğrayan kadınların da sorumluları onlardır. Bir yandan bu komisyon kuruluyor, bir yandan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılıyor. Bir yanda şiddete karşı eylem planları hazırlanırken öte yanda nafaka tartışması başlatılıyor. ‘Kravat indirimini kaldıralım’ derken bir anda cinsel istismarın meşrulaştırılmasından bahsediyorlar. Bir tarafta sığınma evleri artacak vaatleri, bir tarafta aile arabuluculuğu tartışmaları. Bir grup iktidar mensubu, ısrarla ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliği yok, fıtrat farklılığı var’ diyor. Halbuki verdikleri raporun kendisi, toplumdaki cinsiyet algılarının adaletsiz olduğundan bahsediyor. Bu tutarsızlıkla çözüme varamayız. Uygulama olmayınca mevzuatın anlamı kalmaz. Bu kaçıncışiddet raporu, kaçıncı araştırma komisyonu? 2015’te 717 sayılı komisyon raporu da bugünkü raporla benzer şeyleri söylüyor. 6 senedir uygulamada sıkıntı var. Küresel Cinsiyet Uçurumu’nda Türkiye 156 ülke arasında 133’üncü. Koruma altında, uzaklaştırma kararı olan kadınlar bile şiddete uğruyor. Katiller, iyi hal indirimleriyle adeta ödüllendiriliyor. Artması gereken sığınma evleri türlü sebeplerle bir bir kapatılıyor. Kadına ilişkin veri toplaması gereken TÜİK, yaklaşık 10 senedir işini yapmıyor. Hükmedilen nafakaların yarısından fazlasıödenmezken sesi çıkmayanlar, iş nafakayı tartışmaya gelince bir anda konuşmaya başlıyor.

“1935’TE PARLAMENTODA KADIN TEMSİLİNDE DÜNYA İKİNCİSİ OLAN TÜRKİYE BUGÜN 119’UNCU SIRADA”

Algı değişti denilerek sizin hakkınızı koruyan bir sözleşmenin feda edilmesinden rahatsız olmuyor musunuz? Parti mensuplarınızın cinsiyetçi söylemlerinden, yaşam tarzlarınızla devamlı yorum yapmalarından rahatsız olmuyor musunuz? Her gün bir kadın katli görmekten, kravat indirimlerinden, kız çocuklarınız yalnız başına sokağa çıkarken tedirgin olmaktan, kadın olarak siz rahatsız değil misiniz? 1935’te parlamentoda kadın temsilinde dünya ikincisi olan Türkiye, bugün 119’uncu sırada. İktidar vekilleri olarak siz, partinizde, Meclis’te, eski iş yerlerinizde bir avuç kadın olmaktan, sürekli mobbinge uğramaktan ve varoluş mücadelesi vermekten yorulmadınız mı? Sürekli uygulanmayan kadına şiddet raporları hazırlıyorsunuz. Siz, koruma talep eden kadınların eşlerine teslim edilip ölüme yollanmasından, durup durup çocuklarla ilgili evlilik fetvası veren din görevlilerinden bıkmadınız mı?

“BİZ SİZİN AKSİNİZE ÖLÜMDEN YANA DEĞİL YAŞAMDAN YANAYIZ”

Siz, bu sunduğunuz raporu kendiniz okudunuz mu? Okuduysanız ve bu raporun arkasındaysanız aslında söylediklerimizden siz de rahatsızsınız ama elinizden hiçbir şey gelmiyor demektir ve bu gerçekten çok üzücü. Kadınlar da bunu bildiği için kadın dayanışması bugün AKP’nin karşısındaki en güçlü muhalefetlerden birisidir. Görecekseniz, daima ezmeye, sindirmeye ve yok etmeye çalışan eril iktidara karşı mücadelemiz devam edecek. Çünkü biz, sizin aksinize ölümden yana değil, yaşamdan yanayız.”

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.