İstanbul Barosu davası: Uluslararası hukuk ve insan hakları örgütleri mahkemeye görüş sundu
İstanbul Barosu yönetim kuruluna açılan davanın ikinci duruşması öncesi 12 uluslararası hukuk ve insan hakları örgütü ortak bir görüş hazırladı. Mahkemeye sunulan görüşte davanın hukuk mesleğinin bağımsızlığına “doğrudan bir saldırı” olduğu vurgulandı.
Suriye'de öldürülen gazetecilere ilişkin yaptıkları açıklama gerekçe gösterilerek İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davanın ikinci duruşması 9-10 Eylül'de Silivri'deki cezaevi yerleşkesinde bulunan duruşma salonunda görülecek.
Duruşma öncesinde aralarında Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi’nin de yer aldığı 12 uluslararası hukuk ve insan hakları örgütünün ortak hazırladıkları bir görüş, davanın görüleceği İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunuldu.
İmzacı örgütler, baroların hukuk ve insan haklarıyla ilgili kaygılarını herhangi bir baskı, sindirme ya da cezalandırma tehdidi olmaksızın dile getirebilme özgürlüğüne sahip olması gerektiğini vurguladı.
Mahkemeye sunulan görüşe göre, baro yönetimine yöneltilen suçlamalar hem muğlak hem de hukuki temelden yoksun ve bu suçlamalar uluslararası hukukun kanunilik, gereklilik ve ölçülülük kriterleri ile bağdaşmayan, aşırı geniş tutulmuş terörle mücadele ve “dezenformasyon” yasalarına dayandırılıyor.
Görüşte, Baro'nun açıklamasının hiçbir bölümünün “şiddeti teşvik etmek” ya da “terör propagandası yapmak” olarak yorumlanamayacağı aktarıldı. Aksine, bu açıklamanın Baro’nun üyelerini savunan ve hukuka aykırı gözaltılar ile uluslararası hukukun ihlali iddialarına karşı ses yükselten kurumsal bir güvence olma rolünü yerine getirmesinden ibaret olduğu vurgulandı.
İmzacı örgütler, bu davanın münferit olmadığını, Türkiye'de baroların artan müdahalelerle karşı karşıya kaldığı, avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle giderek daha fazla yargılandığı ve muhalif kurumların sistematik baskılara maruz kaldığı daha geniş bir örüntünün simgesi olduğunu vurguladı.
Uluslararası örgütler, davanın görüleceği mahkemeden devam eden ceza ve hukuk süreçlerinin hukuka uygunluğunu ve yerindeliğini; avukatların ve baroların bağımsızlığı ile ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarına ilişkin standartlar da dahil olmak üzere, uluslararası insan hakları hukuku yükümlülükleri doğrultusunda değerlendirmesini talep etti. Baro yönetimine yöneltilen suçlamaların bahsedilen standartlarla çeliştiği aktarılarak, siyasi amaçlarla hareket edildiği izlenimi verildiği belirtildi. Davanın hak temelli savunuculuk faaliyeti yürüten hukukçular ile örgütler açısından tehlikeli bir emsal teşkil etme riski taşıdığı vurgulandı.
"Terörle mücadele yasaları istismara açık"
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Bölgesel Direktör Yardımcısı Dinushika Dissanayake, konuya dair şu uyarıda bulundu:
“Bu davada yaşananlar, sadece yapısal bir sorunun yansıması değil, aynı zamanda son derece tehlikeli bir emsal teşkil etmektedir: Ceza hukuku yalnızca görevlerini yerine getiren avukatları, onların meslek örgütlerini ve insan hakları savunucularını hedef almak amacıyla kötüye kullanılmaktadır. Türkiye'nin aşırı geniş düzenlenmiş terörle mücadele yasaları istismara açıktır. Bu tür kovuşturmalar, yetkililerin insan hakları yükümlülüklerine uymalarını talep etmenin ağır bir bedeli olduğunu ve hem avukatların hem temsilcilerinin hem de hepimizin ifade özgürlüğü hakkının keyfi olarak sınırlandırılabileceğini gösteren gözdağı niteliğinde bir mesaj vermektedir. Bu tablo karşısında adil olan tek sonuç, yarınki duruşmada İstanbul Barosu’nun tüm yöneticilerinin beraat etmesidir.”
"Bağımsız avukatlık mesleği fikrine yönelik bir saldırı"
Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi (CCBE) Başkanı Thierry Wickers da şöyle konuştu:
"Bu eylemler, sadece İstanbul Barosu'na yönelik bir saldırı değil, demokratik bir toplumun temel direklerinden biri olan ve hukukun üstünlüğünün sağlanması ve devlet gücünün kötüye kullanılmasının önlenmesi için temel güvence teşkil eden bağımsız avukatlık mesleği fikrine yönelik bir saldırıdır.”
"Siyasi açıdan kaygı verici"
Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü Direktörü Baroness Helena Kennedy de şunları söyledi:
"İstanbul Barosu'nun açıklaması, hem yasal yetkileri hem de uluslararası düzeyde güvence altına alınmış olan rolü kapsamında kalmaktadır. Böyle bir açıklamanın suç sayılması, hukuken savunulamaz ve siyasi açıdan da son derece kaygı vericidir.”
"Savunuculuk faaliyetine karşı misilleme"
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi Direktörü Ayşe Bingöl Demir ise şunları kaydetti:
"İstanbul Barosu yönetim kuruluna açılan ceza ve hukuk davalarının, hukuka uygun, hak temelli savunuculuk faaliyetinde bulunulmasına karşı misilleme niteliğinde. Bu süreçler, avukatlık mesleğini sindirmeye ve devlet otoritesine eleştiri yönelten kurumları susturmaya yönelik geniş çaplı bir çabanın parçasıdır.”
Görüş sunan örgütler:
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi
Uluslararası Af Örgütü
Avrupa Barolar ve Hukuk Dernekleri Konseyi
Alman Federal Barosu
İnsan Hakları İzleme Örgütü
Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü
Uluslararası Hukukçular Komisyonu
Tehlikede Olan Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi
İngiltere ve Galler Barosu
Avukatlar için Avukatlar
PEN Norveç
Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avrupalı Avukatlar Birliği
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.