Gazeteci Mehmet Yılmaz sordu: 'Ses analizi' kimler için kullanılıyor?

Gazeteci Mehmet Yılmaz sordu: 'Ses analizi' kimler için kullanılıyor?

Gazeteci Mehmet Yılmaz, "Dolandırıcılar ses analizleriyle tespit edildi" haberini hatırlatarak "'Ses analizi' kimler için kullanılıyor?" diye sordu.

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir operasyonda polisin dolandırıcıları ses analizleriyle tespit ettiği belirtilmişti.

T24 yazarı Mehmet Yılmaz, bu operasyonu hatırlattığı yazısında önemli bir noktaya dikkat çekti ve "ses analizinin kimler için kullandığını" sordu. Yılmaz'ın yazısı özetle şöyle:

"Diyarbakır, İstanbul ve Antalya'da, aradıkları kişilere kendilerini polis ya da savcı olarak tanıtarak 'adınız terör olayına karıştı, örgüt adınıza kimlik kartı çıkarttı' yalanıyla tuzağa düşüren dolandırıcılar ses analizleriyle tespit edildi. 2 aylık teknik takibin ardından düğmeye basan ekipler 'Akort' operasyonuyla 7 şüpheliyi yakaladı."

Habere şu başlık atılmıştı: "Dolandırıcılara 'ses analizi' şoku." Dolandırıcılar kuşkusuz ki bu durum karşısında şok geçirmiş olmalılar.

Peki sadece onlar mı? Bu haber doğruysa, "şok geçirmesi" gerekenler sadece suçlular değil, siz, karşı komşunuz, okuldaki öğretmeniniz, bakkalınız kısaca aziz Türk milleti olmalı.

Çünkü teorik olarak bu işin yapılabilmesi için Emniyet'in telefonla yapılan bütün iletişimi takip edebiliyor olması lazım. Sadece dolandırılanları takip ederek bu ses kayıtlarını elde edip, analiz edebildilerse kimin dolandırılacağını nereden bildiler ve neden o anda dolandırılmalarına engel olmadılar?
Bu iş şöyle yapılmış olmalı: Eğer bütün iletişimi izleyebiliyorsanız, dolandırıcıların kullandığı bazı anahtar kelimeleri takip ederek suçlulara ulaşabilirsiniz.

Ne kadar hat değiştirirlerse değiştirsinler yakalanmaktan kurtulamadıklarına göre etkili bir dinleme ağı oluşturulmuş olmalı. Sürekli terör tehdidi altında olan ülkelerde polisin ya da istihbarat servislerinin bu tür yöntemler kullandığı bir sır değil.

Türkiye de ciddi terör tehdidi altında olan bir ülke.

Onun için Emniyet ve istihbarat servislerinin genel iletişimi, anahtar kelimeler aracılığıyla takip etmelerini yadırgamayabiliriz.

Ama unutmayalım ki yine aynı nedenlerle yani Türkiye'de yaşadığımız için bu işin nereye kadar vardığından kuşkulanmak da hakkımız.

Sorumuz şu: Türkiye'de polis ya da istihbarat servisleri bütün iletişimin kontrolü yöntemini sadece suçluları takip amacıyla mı kullanıyor?

Yoksa Fetullahçı çetenin Erdoğan ile iş tuttuğu yıllarda olduğu gibi bu iş aynı zamanda muhalif fişlemek, muhalif takip etmek için ya da politik şantaj amacıyla da kullanılıyor mu?

Bazı politik karakterlerin hiç beklenmedik dönüşümlerinde böyle gıllıgışlı yöntemler kullanılmasının rolü oldu mu?

Eski İçişleri Bakanı'nın konuşmalarına bakarsanız, milletvekilleri de dahil olmak üzere politikacılar, gazeteciler ve muhalif kimliğiyle öne çıkan kişilerin iletişimi de takip edildi.

Soylu'nun sıkıştıkça bu tür bilgilere sahip olduğunu ima ettiği konuşmaları hâlâ kulaklarımızda çınlıyor olmalı. Yeni İçişleri Bakanı'nın bu konuyu ne kadar ciddiye alacağını bilmiyorum ama medeni bir ülkede vatandaşların temel haklarının korunması, İçişleri Bakanları'nın namusuna da emanettir.

"Namus" gibi soyut bir kavrama başvurdum çünkü artık biliyoruz ki temel Anayasal haklarımızı koruma konusunda yargıya da yürütmeye de güvenemeyiz."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.