Ertuğrul Özkök yazdı: Gülen başörtülü Müslüman kız emojisine Kabe'den icazet geldi

Ertuğrul Özkök yazdı: Gülen başörtülü Müslüman kız emojisine Kabe'den icazet geldi

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "Gülen başörtülü Müslüman kız emojisine Kabe'den icazet geldi" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Gülen başörtülü Müslüman kız emojisine Kabe'den icazet geldi

Yazılarını ilgiyle izlediğim Ayşe Baykal, geçen gün bana bir mesaj atmış.
"Artık bizim de bir emojimiz var" diyor.
Baktım, gerçekten güzel ve sempatik bir emoji.
İkinci dikkatimi çeken başörtüsü oldu tabii…
Yeşil renk seçilmiş. Yani "cennetin rengi…"
Ama asıl dikkatimi çeken, emojide kullanılan Müslüman kızın yüzündeki ifade oldu…
Daha doğrusu ifadesizlik demeliyim…

Ayşe, başka gülen ağlayan başörtülü emoji yok mu?

Emoji dediğimiz dijital lisanın ilk hedefi, basit bir çizgiyle yüzdeki ifadeyi mesaj haline getirmek…
Gülen yüz, endişeli ifade, kızgın, çaresiz, hayret, az sevgi, çok sevgi, arkadaşlık, bir adım daha ileri gitmek için yoklama anlamına gelen gözdeki kalp işaretleri falan…
Ayşe'ye mesaj atıp, öteki ifadelerin emojilerini de göndermesini istedim.
Gelen cevap şuydu:
"Başka emoji yok. Herhalde sadece bunu yapmışlar…"

Gülme izni sadece tesettür modası mankenlerine mi?

Bir an durdum…
Aklıma bazı siyasetçilerin, "Müslüman kadın kahkaha atmaz" demeçleri geldi.
Hadi anladım, "Kahkaha atan mütedeyyin kız emojisi" yok, yahu hafif gülümseyen de yok mu…
Mütedeyyin kadın hiç kızmaz, hayret etmez mi…
İfadesizlik İslam'ın farzı mı yani…
Müslüman kadına gülmek, sadece havaalanındaki ışıklı panolardaki tesettürlü giysi mankenlerine özgü bir hak mı…
O nedenle, "Mutlaka bir yerlerde gülen, gülümseyen, ağlayan, hayret eden, kızan, ifrit olan mütedeyyin kız emojisi de vardır.
Herhalde Ayşe bulamadı diye düşünüyorum.
Gerçi ben de bulamadım ama bulan varsa lütfen iletsin bana da kurtulayım bu meraktan.

İyi ki Yeni Şafak'ın yazarı var: Meğer geçen cuma Kabe'de devrim olmuş

Şimdi geleyim daha ciddi meseleye…
Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kılınç, geçen cumartesi çok önemli bir yazı yazdı ve ben de oradan öğrendim.
Sandım ki ertesi gün İslami kesimde büyük bir tartışma başlayacak ve yer yerinden oynayacak.
Vallahi muhalif yazarların, "Kemal çek git" yazılarının binde biri kadar yankısı olmadı.
Tepeden bir emir mi geldi diye şüphelendim…
Onlar topa girmedi veya Türkiye'deki yeni medya düzeni iktidar yanlılarının bu konuya girmesine izin vermiyor, "Karşı mahallenin seküler delisi" olarak ben yazayım.

Tehlikeli bir cümle: İslam günün şartlarına uyabilir

Kabe'nin bütün dünyada ünlü imamı ve hatibi Şeyh Abdurrahman es-Sudeys, geçen cuma günü kariyerinin en ilginç hutbesini vermiş.
Tabii Yeni Şafak yazarı, hutbeyi, içeriden biri olarak hassas ayrıntılarına çok dikkat ederek yazmış.
Ben de o sınırlara pek riayet etmeden, daha anlaşılabilir şekilde yazayım.
Kolay iş değil, yanlış yorumlamış da olabilirim.
Kabe imamının verdiği çok önemli iki mesajdan biri şu:
"İslam dini, bu çağın insanların hayatını kolaylaştıracak şekilde günün şartlarına uydurulabilir…"
Demek istiyor ki, "Kur'an'da böyle yazıyor diye insanlara bugün yapmakta zorlanacakları şeyi empoze etmenin" gereği yok, Müslümanların hayatını kolaylaştırmak lazım…

Şeyh Abdurrahman es-Sudeys

Değişim isteyen Müslüman'ın ırzına, ahlakına dil uzatmayın

Hutbesinin bu bölümünü şu çok çarpıcı şu cümleyle tamamlıyor:
"Günümüz alimleri arasında İslam'da kolaylık yöntemini benimseyen ve buna göre fetva verenleri itham etmek, onların imanlarına söz söylemek, hatta ırzlarına ve ahlaklarına dil uzatmak kesinlikle doğru değildir…"

Kim derdi ki; Kabe'nin minberinde Hanbeli mezhebi dışındakiler de göklere çıkarılacak

Şimdi daha sıkı durun.
Kabe imamının ikinci çok daha önemli mesajı da mezheplerle ilgili…
Hutbesinde bütün mezheplerin imamları ile ilgili içtihatları övüyor.
Yeni Şafak yazarı o kadar etkilenmiş ki, duygularını şu cümlelerle ifade ediyor:
"Kim derdi ki günün birinde Kabe'nin minberinde Hanbeli mezhebinin dışındaki diğer mezhepler, hatta İslam fıkıh ekolleri içinde bugün modernist çizginin önemsediği bazı isimler övgüyle göklere çıkarılacak…"

Kabe'nin ilk siyah imamına 10 yıl önce neden el çektirilmişti?

Bundan sonra bizim "milli hassasiyet lobilerimizin" emrine giren belediye başkanlarının aldığı konser yasaklama kararlarını da ilgilendiren çok önemli bir hatırlatma yapıyor yazar:
"On sene önce Kabe'nin ilk siyah imamı olan Şeyh Adil Kelbani, ‘İslam'da müziğin haram olduğuna dair kesin bir delil bulamıyorum' dediği için imamet vazifesinden el çektirilmişti…"
Bu olayı hatırlatıyor ve son noktayı şöyle koyuyor:
"Şu an Riyad ve diğer şehirlerde on binlerin katıldığı konserler, şölenler, Cadılar Bayramı kutlamaları vs düzenleniyor…"

Peki "dini hassasiyet uleması" buna ne diyor?

Son yıllara kadar bunu yasaklayan "Ulema" ne yapıyor bu durum karşısında?
Yine aynı yazıdan aktarıyorum:
Bu ulema, "Şimdiye kadar savundukları, hatta varlıklarını üzerine bina ettikleri her şey tek tek tedavülden kaldırılırken, toplum nezdindeki konumlarını ve itibarlarını muhafaza edebilmenin mücadelesini veriyorlar."
Ne diyor Kabe'nin imamı geçen cuma günü:
"İçtihatlar ve yorumlar zamana göre değişebilir, tarih boyunca da zaten böyle olmuştur…"

Bizde konser yasaklayan "milli hassasiyet" lobisi buna ne diyecek?

Böylece dönüyorum bizim "milli Hassasiyetler lobisinin" emrindeki, konser yasaklayan başkanlara…
Daha ne kadar bu kafayla gideceğinizi zannediyorsunuz…
Eğer burada Diyanet, böyle bir imam bulamıyorsa getirelim mi bir Kabe imamı da sizin beldelerinize cuma hutbesi için...

Cep telefonundaki başörtülü kızlara gülen emoji icazeti çıktı

Ama tabii yazıyı asıl girişteki "gülümseyen mütedeyyin emojisiyle" bitireceğim.
Kızlar…
Kabe'den içtihat geldi…
Gülümseyen, ağlayan, kızan, heyecanlanan, hayret eden, etmeyen başörtülü kız emojisi de yapılabilir.
Hiç korkmayın… İzin çok yüksek yerden geldi…

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.